Kitap
15 Temmuz’un 44 hikayesi
Halkın iradesinden ve kararlılığından korkan hainler, Genelkurmay’ın içine çekilmişti. Kemal, babası Salih, kardeşlerini ve arkadaşlarını arayarak “Bu memleket bizim, onun için sokağa çıkmamız gerekiyor” diyerek sokağa çağırdı.
EKLENDİ
-:
Yazar:
insaniyet.netGazeteci-Yazar Yasemin Asan’ın “15 Temmuz Yeniden Diriliş” isimli kitabı piyasaya çıktı. Kitap, 15 Temmuz gecesi sokağa çıkarak, darbecilere karşı canları pahasına vatanını savunan gazilerin hikayelerini konu alıyor.
Yeni Şafak Gazetesi Muhabiri ve Yazar Yasemin Asan, 15 Temmuz darbe girişimini, gelecek nesillere aktarabilmek adına 44 gaziyle görüşerek yazdığı “15 Temmuz Yeniden Diriliş” adlı kitabıyla tarihe not düştü.
15 Temmuz’un Yaşayan Kahramanlarının Hikayeleri
Mevsimler Kitap Yayıncılık tarafından basılan kitapta, 15 Temmuz’un ‘yaşayan kahramanlarının’ hikayeleri ölümsüzleştirildi. Asan’ın görüştüğü 44 gazinin darbe haberini nasıl aldıkları, nasıl yaralandıkları, o geceki mücadeleleri ve tedavi süreçleri ile unutamadıkları anlar kitapta yer alıyor. Kitap, şehitlerin kahramanlık destanlarının ardından o gece yarım kalan fotoğraftaki kareyi gazilerle tamamlıyor.
“Canım Feda” diyorlar
Asan, kitabında önsözünde, “Ezanına, bayrağına ve vatanına canını feda etmek için çıktıkları yolda gazi olarak evlerine geri döndüler. Gaziler, ‘Vatan için bir ayak, bir kol feda olmuş çok mu? Canım feda olsun’ diyorlar. Hepimiz 15 Temmuz şehitlerine, gazilerine ve sokağa çıkan her bireye çok şey borçluyuz. O geceyi unutmayacağız, unutturmayacağız” ifadelerini kullandı.
İlk kitapta şehitlerin hikayeleri
Yazar, daha önce de 15 Temmuz şehitlerinin yakınlarıyla görüşerek, şehitlerinin hikayelerini, “15 Temmuz’da Şehit Düştüler Başkenti Düşürmediler” ismiyle kitaplaştırmıştı. Kitapta, 15 Temmuz darbe girişiminde Ankara’da şehit olan 89 sivil şehidin hikayesi yer alıyor. Yazar Asan, Türkçe kitaptan kendisine gelen geliri Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığının şehitler aileleri için açtığı hesaba yatırdı. Bu arada, söz konusu kitap Arapçaya da çevrilmişti.
İki bacağından vuruldu
Sokağa her kesimden milyonlar döküldü. Her biri “Bu gece çıkmazsak, ne zaman çıkacağız?” diyerek meydanlara aktılar. İşte, o gecenin yaşayan kahramanların hikayesi:
Uğur Şahan, 43 yaşındaydı. Devlet memuru olan Uğur Şahan, o gün hastaydı, akşam da hastalık sebebiyle erkenden uyumuştu. Eşi Sevda da düğüne gitmişti. Kızı Bilge saat 22.00 civarında Şahan’ı “Baba baba! Ankara’da bir şeyler oluyor” sesiyle telaşla uyandırdı. Uyanır uyanmaz balkona koşan Şahan, jetlerin uçtuğunu gördü. İlk önce Şahan, bir ülke ile savaşa girdiklerini düşündü, içeri girerek televizyonu açtı. Televizyonda normal haber akışının devam ettiğini gördü. Daha sonra yeniden balkona çıkan Şahan, Emniyet Genel Müdürlüğünün tarandığını gördü. O an hiçbir şey düşünmeden vatan savunmasına çıkmaya karar verdi.
O saatlerde daha Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, ‘Meydana inin’ çağrısını yapmamıştı. Hemen kardeşini arayan Uğur, arabayı getirmesini söyledi. Kardeşi, halasının torunu ve kendisi meydana çıktı. İlk önce Emniyet’e gitmeyi planlayan Şahan’ın, bomba sesleri, silah seslerini duydukça ciğeri yandı. Genelkurmay’ın orada vatandaşa ihtiyaç olduğu haberini alınca rotalarını Genelkurmay’a çevirdiler. Yol üzerindeki hastanelerin önlerine arabaların geçmemesi için hainler tarafında hafriyat döküldüğünü gördüler. Şahan, Necatibey karakoluna geldiklerinde daha ileriye araba ile gidemeyeceklerini anlayarak, arabayı park etti. Arabadan indiğinde Şahan, tankları gördü ancak yürümeye devam etti. Yürürken, tankların arabaları ezdiğini fark etti. O gece tankların paletlerine taş koyan vatandaşlar, namlunun içine su döken Türk halkı vardı. Tankın namlusu sürekli hareket ediyordu, hainlerin attığı kurşunlar vatandaşın başından vızır vızır geçiyordu. O gecenin Nene Hatunlarından bir kadın, öyle güçlü kapıyı salıyordu ki, “Sen nasıl bu millette kurşun sıkarsın, sen bu milletin evladı değil misin?” diye bağırıyordu. Erkeğin gücü yetmeyeceği o kapıyı o kahraman kadın sallıyordu. Genelkurmay’a geldiklerinde Şahan, vatandaşların demir korkulukları yıktıklarını gördü. O esnada hainler, vatandaşları hedef alarak kurşun sıkıyordu. O gece millet yaralanan vatandaşı kenara alarak mücadelesine kaldığı yerden devam ediyordu.
Meclis’e bomba atılınca, oraya gitmek isteyen Şahan, yolun karşısındaki kaldırıma geçtiği an bir anda kurşun seslerini duymaya başladı. Tam “Ya Allah” dediği an yere düştü. Hainler, Şahan ve tüm vatan savunmasına çıkan halkı helikopterden taradı. Şahan yaralandığını hissetmedi, birlikte sokağa çıktığı kardeşi, halasının torunu ve bir gencin yerde yattığını gördü. Onların yanına gitmek için ayağa kalkmaya çalışan Şahan, o an iki ayağından vurulduğunu hissetti. Vatan uğruna canını veren kahramanların bağırsakları, bacakları, kolları, başları yerlerdeydi. O an ayakkabı bağcıkları ile kasıklarını bağladı.
Hainler o gece ambulansların ve arabaların geçmelerine izin vermiyordu, gelmeye çalışanlara da kurşun sıkıyorlardı. Gençler, Şahan’ı kucağına alarak bir arabaya bindirdi ve hastaneye gönderdiler. Hastanede daha ağır yaralıları görünce Şahan, kendisine müdahale edecek doktora daha ağır hastalara bakmasını söyledi. Hastanede Şahan’ın yanında duran gencin sırtında hainlerin attığı kurşun ile bir delik açılmış ve şarapnel parçası ciğerine saplanmıştı. O an gencin rengi bembeyaz oldu hemen doktorlar müdahale etti. O gece milletin parası ile alınmış mermileri vatandaşın üzerine sıktılar. Tedavi edilen Şahan ayaklarında üç şarapnel parçasıyla hayatını sürdürüyor.
Vatanını en son 15 Temmuz’da gördü
Kemal Demiryürek, 38 yaşındaydı, Mütehattlik yapıyordu. Demiryürek, o gece Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın vatandaşları sokağa çağırmasıyla darbeye ‘dur’ demek için evden çıkan isimsiz kahramanlardan biri. O gece sokağa inenler Çanakkale’de şehit olmuş dedelerin torunlarıydı.Kızılay’a geldiğinde Kemal, hainlerin tankları insanları ve araçları nasıl ezdiğini içi burkularak gözlemledi. Kızılay sanki mahşer alanıydı. Koşa koşa Kızılay’a tekbirlerle gelen Kemal, meydana geldiğinde gördüğü manzara karşısında mücadele eden vatandaşlara destek vermek için hemen olayların içine girdi. Vatandaşlar hep birlikte “Allah-u Ekber” diyerek canı pahasına olsa tankları durdurdu. Tankların paletlerine taşlar sokularak durdurulmaya çalışılıyordu.
Halkın iradesinden ve kararlılığından korkan hainler, Genelkurmay’ın içine çekilmişti. Kemal, babası Salih, kardeşlerini ve arkadaşlarını arayarak “Bu memleket bizim, onun için sokağa çıkmamız gerekiyor” diyerek sokağa çağırdı. Herkes farklı farklı yerlere dağıldı. Bir süre geçince hainlerin helikopterleri milletin Meclis’ini bombaladı. Meclis’e bomba atıldığını gören vatandaş kaçmıyor bombanın düştüğü yere doğru koşuyordu. Bu iman sadece Türk milletinde vardı. Bu millet dün olduğu gibi bugün de bağımsızlığı için gözünü kırpmadan ölüme gidiyordu.Uzun gecenin bir anında mücadele kıyasıya sürerken FETÖ’cü bir hain, elindeki G-3 silahını Kemal’in göğsüne doğrulttu. Vatan ile yaşamak arasında tercih yapsa zaten sokağa atmazdı kendini. İçinde zerre korku olmadan “Bana o silahı doğrultma, sen vatan evladı değil misin?” dedi. O hain sadece “Sus, vururuz” diyordu. Tetiğe bile çekmeye cesaret edemiyordu.
Tanklardan helikopterlerden halkın üzerine ateş açılırken bir şarapnel parçası Kemal’in koluna, bacağına ve yüzüne isabet etti. Yere düşen Kemal, huzur içinde kelime-i şeha- det getirdi. FETÖ’cüler, hainliklerini sürdürüyor, ambulanslarla yaralıların taşınmasına izin vermiyordu. Vatandaşların yardımıyla bir araca konulan Kemal hastaneye gönderildi. Hastanede beklerken, Kemal’in kulağına “Şap şap” sesi geliyordu. Bu ses vatan uğruna akıtılan kandı. Kemal gözünü vatana feda etmişti. Bu cennet vatanı bir daha göremedi ve gözünün arkasında halen şarapnel parçası bulunuyor. Kemal, o gece ölmek için meydanlara çıkıldığını söyleyerek, “Bu ülkeden düşman geçemez. Bu vatan bizim” dedi.