Bizimle İletişime Geçin

Tarih

2 Ocak 1492: Gırnata Düştü/Endülüs Elden Çıktı

EKLENDİ

:

 

Müslümanlar, İspanya ve Portekiz’in bulunduğu toprakları M. 711 yılında fethederek burada çeşitli devletler kurdular. Bunların ilki başkenti Kurtuba olan Endülüs Emevîleri, sonuncusu ise başkenti Gırnata olan Benî Amer/Nasrîler’dir.

Endülüs Emevîleri 275 yıllık bir ömür sürdükten sonra 1031’de yıkıldı. Onun ardından “Beylikler Dönemi” diyebileceğimiz süreç başladı ve bu parçalı yapı yaklaşık 60 yıl sürdü. Hemen her şehirde kurulan ve Kuzeydeki Katolik krallıkların işgallerine rağmen birbiri ile çatışan bu küçük Müslüman devletçikleri ancak Murâbıtlar bir çatı altında toplayabildiler.

Murâbıtlar Kuzey Afrika’da kurulmuş bir devlet olup Sultan Yusuf b. Taşfîn zamanında Endülüs’ü de kendi topraklarına ilhak etti. Onların ardından Muvahhidlerin hâkimiyetine giren Endülüs’te özellikle 1212’deki İkab yenilgisinin ardından devletin güç kaybetmesiyle birlikte XIII. yüzyılın başlarından itibaren Endülüs topraklarında yine küçük şehir devletleri oluştu.

Bu devletlerden biri de Benî Ahmer ya da Nasrîler’di. Başkentinden dolayı bu devlete ‘Gırnata Sultanlığı” da denilmiştir. 1232’de İspanya’nın güneyinde küçük bir bölgede kurulan Benî Ahmer, 260 yıl ömür sürdü.

Devletin kurucusu I. Muhammed İbnü’l-Ahmer, Medine’nin reislerinden ve Hz. Peygamber’in en büyük destekçilerinden olan Sa‘d b. Übâde’nin soyundandı. I. Muhammed, İspanya’nın kuzeyindeki Hıristiyanların birbiriyle mücadelesinden faydalanarak devletini sağlam temeller üzerine oturtmayı başardı. Bazen onlardan birine karşı diğeriyle ittifak yaparak, bazen de Hıristiyanlara karşı Kuzey Afrika’daki Müslümanlardan destek alarak mevcudiyetini korudu.

Tarihinde çok sayıda isyan ve darbe yaşayan Benî Ahmer Devleti, Sultan I. Yusuf döneminde (1333-1354) istikrarı yakaladı, onun ardından bir ara tahtını kaybetse de tekrar başa geçen V. Muhammed’in özellikle ikinci döneminde (1360-1391) istikrar ve gelişme devam etti. V. Muhammed’in başarısında vezirleri Lisanüddin İbnü’l-Hatîb (ö. 1374) ve İbn Zümrek (ö. 1394) önemli rol oynadılar.

V. Muhammed’in vefatıyla (1391) Beni AhmerDevleti’nin çöküş dönemine girdiği kabul edilir. Ancak devletin yıkılış süreci yüz yıl devam etti. Bu dönemde Müslümanların iç çatışmalarının sonuçları, kuzeydeki krallıkların faaliyetlerinden daha yıkıcı oldu.

Katolik krallıklar zaman zaman birbirleriyle mücadele etse de kritik zamanlarda Müslümanlara karşı ittifaklar gerçekleştirdiler. Bunun en önemli örneği Kastilya ve Aragon arasında yaşandı. Nitekim Kastilya prensesi İzabella ile Aragon prensi Ferdinand 1469 sırf iki ülkeyi tek güç hâline getirmek için evlendi,  on yıl sonra da iki krallık resmen birleşti.

Bunun karşısında Benî Ahmer’in kurucu soyundan gelen hanedan üyeleri, bırakın ittifak yapmayı, birbirlerinin altından tahtı alabilmek için kıyasıya bir mücadeleye tutuştu. Devletin özellikle son on yılı üç kişinin taht kavgasıyla geçti. Bunlar son sultan Ebu Abdullah, onun babası Ebu’l-Hasan ve amcası ez-Zağal’dı.

Yaşanan iç kargaşa ve isyanlar sonucu önce babasını daha sonra da amcasını saf dışı bırakan Ebû Abdullah, 1486’da son defa tahta oturdu ve yaklaşık altı yıllık bir mücadeleden sonra Gırnâta’yı İzabella ile Ferdinand’a teslim etti (2 Ocak 1492). İmzalanan anlaşma ile Müslümanların din, dil, mal, can başta olmak üzere bütün değerlerinin korunacağına ve bunların hiçbir zaman ihlal edilmeyeceğine dair verilen taahhütlere rağmen anlaşma yedi yıl sonra bozuldu ve Müslümanların zorla Hıristiyanlaştırılma süreci başlatıldı. Çok sayıda Müslüman hayatını kaybetti, bir kısmı sürüldü. Bir kısmı da Hıristiyan olmuş gibi görünüp Müslümanlıklarını gizlice devam ettirmeye çalıştılar. Ancak bu da işe yaramadı. 1609’da ülkede bir tane Müslüman bırakılmamak üzere büyük bir sürgün gerçekleştirildi.

Endülüs’ün kaybedilmesinin pek çok sebebi sayılabilir. Bunların en başında Müslümanların tefrikaya düşüp parçalanmaları ve birbirleriyle çatışmaları yer almaktadır. Müslümanlar bu şekilde bütün enerjilerini birbirini yıpratmaya harcarken Katolikler, üstelik de Avrupa’daki dindaşlarının ve Papa’nın destek ve teşvikleriyle zaman zaman sağlam ittifaklar kurarak, haçlı seferleri düzenleyerek İspanya’yı Müslümanlardan geri alma idealleri olan “reconquista” yı gerçekleştirmişlerdir.

Endülüs Müslümanlarının son kaleleri olan Gırnata’nın elden çıkmasının diğer sebeplerini de şu şekilde sıralamak mümkündür:

  • Müslümanlar ulvî gayelerini unuttular, süflî hedefler peşinde koşmaya başladılar.
  • Din bağı ve ahlaki değerler zayıfladı.
  • Adaletsizlik ciddi boyutlara ulaştı.
  • Zevk ve eğlenceye daldılar.
  • Lüks ve israf aldı başını yürüdü.
  • Taht kavgaları, bütün enerjilerini tüketti.
  • Nihayet dış güçlerin müdahaleleri, Müslümanların Endülüs hâkimiyetini bitirdi.

Gerek Anadolu’da gerekse diğer coğrafyalarda yaşayan Müslümanların tarihten ibret alması ve benzer hataları tekrar etmemesi elzemdir. Aynı hatalar, aynı felaketlere yol açar. Bu bağlamda Kur’an’ın ve Hz. Peygamber’in rehberliği oldukça kıymetlidir. Bu iki temel kaynağın doğru anlaşılması, elde edilen malumatın davranışa dönüştürülmesi ve bütün bu çabaların ulvî bir amaç çerçevesinde gerçekleştirilmesi son derece anlamlı ve önemlidir.

Sizi bir aile efradı yaratmış Yaradan;

Kaldırın ayrılık esbâbını artık aradan…

Girmeden tefrika bir millete, düşman giremez;

Toplu vurdukça yürekler, onu top sindiremez.

                                                                   Mehmet Akif Ersoy

Daha Fazla Yükle

Yorum Bırakın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Çok Okunanlar