Bizimle İletişime Geçin

Ramazan

7 Soruda Ramazan – Prof. Dr. Kudret Bülbül – Akademisyen

EKLENDİ

:

1) Ramazan denilince ne hissediyorsunuz?

Modern insanı, her şeyi tüketen bencilliğinden kurtaracak, bir an için durup, üstad Necip Fazıl’ın ifadesiyle “durun kalabalıklar bu cadde çıkmaz sokak/haykırsam kollarımı makas gibi açarak” dedirtecek ve titretip kendine döndürecek bir mevsim. Kendini gözden geçirme fırsatı verecek bir zaman dilimi. Ramazan.. diller, ırklar, renkler, ideolojiler, yaşam biçimleri üstü bir paylaşım, birlik ve beraberlik ayı. İslam’ın evrenselliğinin belki de en estetik yansıması. Yunusça ifade etmek gerekirse, “Yaratılanın yaratandan ötürü en fazla hoş görüldüğü bir huzur ve başkalarının en fazla düşünüldüğü bir hüzün iklimi..

Oruç, insanı tüketim köleliğinden kurtarıp onu özgürleştirmenin bir başka adı. Oruç öncelikle bir yürek temizliği. Sürekli başkasının sahip olduğundan daha fazlasına sahip olma arayışındaki insanın gönül detoksu. Her şeye sahipken doyumsuzluğun, bir türlü tatmin olamamanın panzehiri.

2) Çocukluğunuzun Ramazanları nasıldı?

Çocukluğumun Ramazanları denince, neşe, içtenlik, samimiyet ve safiyet gelir aklıma. Çocukça bir coşku ve onunla iç içe geçmiş bir özveri ve tevazu. Annemin, iftar sofamızda bir misafirimiz yoksa, sofrada bir eksiklik varmış da onun mutlaka tamamlanması gerekirmişçesine endişesi/hüznü/telaşı sürekli gözümün önündedir. Ramazanlarda her ne kadar ev dışında toplu iftarlar yapılsa da bendeki misafir ağırlanmayan evlerin eksik, bereketsiz ve nasipsiz olduğu duygusu belki de bu yüzdendir.

Çocukluğumun Ramazanları bana ayrıca rahmetli Arif Nihat Asya’nın NAAT’ını hatırlatır:

Seccaden kumlardı.
Devirlerden, diyarlardan
Gelip, göklerde buluşan
Ezanların vardı!

Mescit mümin, minber mümin…
Taşardı kubbelerden tekbir,
Dolardı kubbelere “ Amin ”.

Ve mübarek geceler dualarımız;
Geri gelmeyen dualardı…
Geceler ki pırıl pırıl
Kandillerin yanardı..
Kapına gelenler ya Muhammed,
– uzaktan, yakından –
Mümin döndüler kapından…

Besmele, ekmeğimizin bereketiydi,
İki dünyada aziz ümmet;
Muhammed ümmetiydi.

Konsun –yine- pervazlara güvercinler,
“Hû hû”lara karışsın âminler…
Mübarek akşamdır;
Gelin ey Fâtihalar, Yâsinler!

 

3) Hatırladığınız bir Ramazan anısını paylaşır mısınız?

Üniversitede lisans üstü dersi olarak Soft Power (yumuşak güç) dersi vermekte olduğum zamanlarda, dersimi pek çok ülkeden çok sayıda uluslararası öğrenci alırdı. Aslında Ramazanın kendisi de bir yumuşak güçtü/r. Ders dönemi de ramazan ayına denk geldiğinden, müslim, gayri müslim tüm öğrencilerle, evli iseler aileleriyle, topluca hep birlikte iftar yapardık. Herkes imece usulü, kendi ülkesinin bir içeceğini, yemeğini, tatlısını getirir hep birlikte paylaşırdık. Aslında getirilen her ülkeden sadece bir yiyecek ya da içecek değildi. Farklı ülkelerden Müslüman gönüllerin her türlü nefreti, ırkçılığı, ayrımcılığı, dışlamayı, kibri aşarak paylaştığı kardeşlik ruhuydu. Bu iftarlar, İslam’ın evrensel mesajının diller, renkler, ırklar, kıtalar, hatta farklı dinlerden öğrencilerin de katıldığı düşünüldüğünde, dinler üstü mesajını, paylaşımını en çok hissettiğim, ramazanda en fazla huzur duyduğum anlardan biridir. İftarları Ankara’da bugün ADAM (Ankara Düşünce ve Araştırma Merkezi)’ın da merkezi olan, Hamamönü’ndeki eski Sarı Kadı Medresesi’de yapmanın ayrı bir manevi iklimi olurdu.

Keza ABD’de iken kaldığımız şehirde, tüm İslam dünyasından ve ABD’den yaklaşık 300 kadar Müslüman vardı. Her dilden, renkten, ırktan 300 Müslümanla, müsait olduğumuz zamanlar hep birlikte camide iftar yapmak da unutamadığım ramazan anılarımdandır.

4) İlk orucunuzu anlatır mısınız?

Hiç oruçsuz olduğum günleri hatırlamadığım için ilk orucumu da hatırlamıyorum. Demek ki çok erken başlamış olmalıyım demem de yersiz. Çünkü Anadolu insanının/irfanının/ihsanının doğal mecrasında kendiliğinden gelişen süreçlerdi bu süreçler.

5) Sahur ve iftar bize ne tür mesajlar verir?

Bence yaşadığı devrin en büyük islam şairi merhum Sezai Karakoç’un dizeleri ile cevap verirsek, sahur bana “gün batsa ne olur, geceyi onaran bir mimarı” çağrıştırır. Rızayı bari uğruna gün boyu herşeyden yoksun kalınarak tutulan oruçla, dünyevi her nimeti terkederek yanmamızla, külümüzden yapılan bir hisardır oluşan. Tabii ki haramı terkede terkede, helale sığına sığına, yenilgi gibi görünse de yenilgi yenilgi büyüyen zaferlerin ara duraklarıdır iftarlar.

Ramazan ayrıca, Müslüman yüreklerin, gönüllü kuruluşların ülke içinde ve dışında en fazla yardım yaptıkları, tüm dünyadan yetimleri, kimsesizleri, ihtiyaç sahiplerini en fazla sevindirdikleri zamanlardan biridir. Fitre, sadaka, zekat ve gönüllü bağışlarla ihtiyaç sahiplerinin ihtiyaçlarının karşılanması, sadece bir iyilik, gönüllü bir faaliyet değildir. Bunun ötesinde, bu paylaşımlar, insanların yokluklar, yoksunluklar nedeniyle, gasp, hırsızlık, yağma, terör gibi yanlış yollara sapmasını engelleyerek dünya barışına da çok önemli bir katkıdır. Verebilmek, infakta bulunabilmek, barış içinde huzurla yaşayabilmenin temelidir çünkü. En zengin ülke olmamasına rağmen, Türkiye gelir durumuna göre en fazla yardım yapan ülke konumuyla, sadece kimsesizlere değil, huzura ve barışa da katkı sunmaktadır.

6) Ramazan ve Kur’an nasıl bir ikilidir?

Ramazan aynı zamanda bin aydan daha hayırlı olan kadir gecesini de içerisinde barındıran bir aydır. Bu nedenle ramazan aynı zamanda kur’an ayıdır. Kur’anla diriliş, renkleniş, boyanış ayı. Cahiliye devri Araplarında iç savaşlar/çatışmalar eksik olmazdı. Yalnız haram aylarında pek savaş yapılmazdı. Ramazan bu anlamda sadece çatışmalardan değil, bütün haramlardan uzak durularak Kur’ana dönülen bir aydır. Bu nedenle suç oranlarının en düşük olduğu aydır ramazan.

7) Hamd, tefekkür ve teşekkür bağlamında Ramazan için neler demek istersiniz.

Modern insanın unutulmuşluk, yalnızlık, dışlanmışlık ve çatışmacı iklimine karşı bir Hatırlama, kaynaş/tır/ma, barışma ayıdır ramazan.

Öyle bir hatırla/n/ma ki, sadece yaşayanların değil, aynı zamanda özellikle arife günleri mezarlarda dünyadan çekilmiş olanların da hatırlandığı bir ay. Mezar ziyaretleri, ölenlerden belki de çok daha fazla yaşayanlara bir şeyler verir. Yine Karakoç’un ifadesiyle “Mezarlardan yükselen bir bahar”ı yaşatır bize. Bu ziyaretler, dünya hayatının geçiciliğini hatırlatarak evrendeki ontolojik duruşumuzu da yerli yerine oturtur. İçinden çıkamadığımız devasa sorunları, vazgeçilmez gördüğümüz nesneleri, peşinden koştuğumuz nice şeyleri öylesine sıradanlaştırır ki… Mezar ziyaretleri bakışımızı, duruşumuzu her defasında bir kez daha titretir ve düzeltir.

Ramazanlar aynı zamanda küskünlerin barıştığı, kırgınlıkların geride bırakıldığı bir barışma ayıdır. Komşuların, akrabaların, dost ve arkadaşların ziyaret edildiği bir aydır. Bayramlaşmalar, bayram ziyaretleri, modern insanı yalnızlığını, dostluğa, sohbete hasretini giderir.

Necip Fazıl’ın ifadesiyle ramazan ayı;

Karagöz seyri değil, gözyaşı dökme ayı;

Bilinmez’i bilirler, bilseler ağlamayı”

İftarlar, sahurlar, teravihler, Kadir gecesi ve bu geceye has etkinlikler, davetler, şenlikler, sahur davulcuları, maniler… Bu etkinlikler bütün toplumu kucaklayıcı etkinliklerdir. Ramazan etkinlikleri asla bir öteki yaratmaz. Belki de milletimizin öteki yaratmadan kendi varlığını gerçekleştirebilen dünyadaki nadir milletlerden biri olmasının bir nedeni de budur.

Daha Fazla Yükle

Yorum Bırakın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Çok Okunanlar