Bizimle İletişime Geçin

Edebiyat

Ahlakın Çöküşü / Hâlimizin Sâriliği

EKLENDİ

:

“Algılar hükümdar, olgular hükümsüzdür artık.

Uzayda dünyalı olmak ne kadar zorsa

O kadar zordur yeryüzüne sığmak.

Birbirine benziyor bütün benzemezler

Bilmiyorlar.

Olsun;

Sözüm yok umudum da çare Hakk’a kalmıştır

Her ne kadar insansa da, insan söze kanmıştır.

Mühim meseledir yani…

Mühim…

Su bile eşlik ediyor toprağa, havaya ve ateşe.

Yaş alıncaya kadar taşı bile düşünememişim.

Taştı nihayetinde…

Oysa toplarmış içine

Ne duymuş ne görmüşse.

Tur Dağında Musa ve Şöfinah…”

 

İnsanın özgürlük arayışı, ahlakın tükenişidir. İnsanın kendini arayışı, ahlakın yükselişidir.

Eğer bir çöküşten bahsediyorsak özgürlüğü konuşmamız gerekir.

İnsanın serüvenini özgürlük arayışı olarak betimleyen Ayşe Kulin, ahlakın tükenişini özlemli bir ıstırap olarak anlatabilirdi, öyle de yaptı: “Utanma duygusu gitmiş. Moda’da da gitmiş, genç kızlarda da gitmiş, yaşlı hanımlarda da. Hiç kimse yaptığı işin yanlış olduğunu bildiği hâlde “Bunu başkaları seyrediyor, beni televizyon ekranlarında konum komşum herkes, bu kadar yanlış yaptığımı görecekler” demiyor. Bu beni çok üzüyor, yani ahlak şekil değiştirdi. Ahlaksızlık değil ama özensizlik… Ama insan bir derli toplu çıkmak ister. Derli toplu olmak sadece üstünüz başınız değildir. İçiniz ve davranışlarınızdır da. O iç ve davranış tamamen sıfırlanmış durumda. Herkes herkesin gözünü en çirkef şekilde oymaya hazır ve ahlakın değerleri giderek düşüyor. Ayşe Kulin Söyleşi”

Bütün mesele aslında insanın değer ve kavramları menfaati doğrultusunda eğip bükmesiyle, arzu ve hevesine göre betimlemesiyle, şiarsız ve şuursuzca ilahlaşan nefsini şımartmasıyla başlıyor.

Her zaman ve herkes için… İnsanın özgürlük arayışı ile yaşamını kolaylaştırma kavgası insanda ve toplumda çok da farklı tezahürler sergilemiyor.

Batı farklı referanslarla aynı durumu defalarca yaşayınca soluğu “hukuk” çerçevesinde “haklar ve ödevler” ile sorunlu ve sınırsız özgürlüğünü, sorunsuz ve sınırlı tutum ve davranışına matuf hâle getirdi. Daha sınırlı ama daha özgür göründü. Doğu’nun kendi atmosferinin kirliliğinden kaçışta Batı’yı sığınak tutması başkaca nasıl anlatılabilir ki?

Neyse biz ana eksene dönelim ve diyelim ki özgürlük, esasında sınırlı tutum ve davranışlarla eğitilen, insanın kendi arayış ve kavrayışı ile anlamlandırılan bir olgudur. Uzak doğu toplumlarındaki disiplinler ve son olarak İslam’ın evrenselliği ile tecelli eden sonuç da budur.

Kendini arayıştan yoksun özgürlük deneyleri Müslüman dünyasında da aynı sonucu vererek, insanı insana düşman eden, toplumu yaşanmaz kılan gayri ahlakilik günden güne artıverdi. Bu sadece “dindar” kimlikle anlatılan kesimlerinde değil, seküler hayatı tercih eden bütün tutum ve davranışların da ortak özelliği oldu. Aynı ahlaki sınırsızlık içeren yayınlara muhatabız. Halının altına saklanmış ne kadar ahlaksızlık varsa gün yüzü gördü. En kötüsü de bütün bunlara alıştık ve çirkeflikler sıradanlaştı.

Bu noktada insanın kendini arayışı/ kavrayışı bir bilinç yenilenmesi olarak kurtuluş reçetesi olmaktadır. Sorgulayan ve kendini değerler çerçevesinde değerli kılacağını keşfedenler için bu, oldukça önemli. Su içmek için bile eyleme muhtaç insanın, değerlerle değerli olmak için bir eyleme geçmesi muhakkaktır. Ahlaklı olmak için çaba gereklidir.

En kıymetli çaba refiktir. Dost ve arkadaş seçimidir. En belirleyici olandır. İmam-ı Gazali’nin dediği gibi “Huylar bulaşıcıdır. Kiminle arkadaşlık yaparsanız onun huyu size de geçer.” Hâl sâridir (bulaşıcı) yani. Eskiler öyle demişler. Arkadaşınızın davranışı düşüncesi ahlakı size bulaşır. Yine eskilerin dediği gibi “Karga çöpe, bülbül güle götürür.”

Arayışın başlangıcı da refik oluyor doğal olarak.

Allah (CC) sevdiklerini bize, bizleri sevdiklerine yakın kılsın. Algılar hükümdar, olgular hükümsüzdür artık.

Daha Fazla Yükle

Yorum Bırakın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Çok Okunanlar