1. Anasayfa
  2. Edebiyat

Âşık Veysel Şatıroğlu’nun Hayatı

Âşık Veysel Şatıroğlu’nun Hayatı
0

Âşıklık geleneğimizin son büyük temsilcilerinden biri olan Âşık Veysel Şatıroğlu, 1894 yılında Sivas’ın Şarkışla ilçesine bağlı Sivralan köyünde dünyaya geldi. Şatıroğlu’ndan önceki soyadı Ulu’dur.  Annesi Gülizar, babası “Karaca” lakaplı Ahmet adında bir çiftçiydi. Veysel’in iki kız kardeşi, yörede yaygınlaşan çiçek hastalığına yakalanarak yaşamlarını yitirdi. Ardından Veysel de yedi yaşında aynı hastalıktan dolayı iki gözünü de kaybetti. İki gözünün de göremez oluşunu, mahkumiyetle açıklayan ozan şöyle söylüyor:

“Çiçeğe yatmadan evvel anam güzel bir entari dikmişti. Onu giyerek beni çok seven Muhsine kadına göstermeye gitmiştim. Beni sevdi. O gün çamurlu bir gündü, eve dönerken ayağım kaydı ve düştüm. Bir daha kalkamadım. Çiçeğe yakalanmıştım… Çiçek zorlu geldi. Sol gözümde çiçek beyi çıktı. Sağ gözüme de solun zorundan olacak, perde indi. O gün bugündür dünya başıma zindan.”

Âşık Veysel Şatıroğlu, gözlerinin dış aleme kapalı olması nedeniyle çocukların arasına karışmaz. Bu özelliğini fark eden babası ona bağlama alır. Bağlamayı öğrenen Veysel, ilkin başka ozanların bağlamalarını çalar. Daha sonra kendisinin kaleme aldığı eserleri çalmaya başlar. 1930 yılında Sivas Maarif Müdürü olarak görev yapan Ahmet Kutsi Tecer ile Kutsi Bey tarafından düzenlenen bir şairler gecesinde tanıştı. Kutsi Bey tarafından verilen destek ile birçok ili dolaşmaya başladı.

İlk başlarda başka ozanların türkülerini söyleyen ozan 40’lı yaşlara geldiği zaman kendi eserlerini söylemeye başlar. 1.Dünya savaşı başlaması nedeni ile seferberlik ilan edilmiş, Veysel’in kardeşi ve yakın arkadaşları cepheye gitmiş ve ozanımız yalnız kalmıştır. Hayatı acılar ile dolu ozan yalnız olduğu günleri şöyle dile getirmiştir: “Eve girerim yüzüm asık, anam babam halimi bilmez. Ben onlara derdimi dokunmasın diye açamam. Onlar benim kafa tuttuğumu zannederler, bense derdimi dökmekten çekinirim. Öyle ki sazdan bile farır gibi oldum.”

Kardeşlerinin seferberliğe gitmesi ve kendilerinin ölümünden sonra yalnız kalacağını düşünen ailesi Veysel’i akrabalarının kızı olan Esma ile evlendirirler. Olumsuzlukların peşini bırakmadığı ozan ilk önce yeni doğan erkek çocuğunu, daha sonraları ise anne ve babasını kaybeder. Karısının başka birisine kaçması sebebi ile 2 aylık kızıyla baş başa kalan Aşık Veysel daha sonra kızını da kaybetmiş ve dünyası başına yıkılmıştır. 1931 yılında yapılan Halk şiirleri bayramı ile hayata tekrar tutunan ozan Gülizar isminde bir kadınla evlenir.

Ahmet Kutsi Tecer, Aşık Veysel’in eserlerini ilk kaleme alan kişi olmuş, Halk edebiyatının hak ettiği yerlere gelmesi, eserlerin kaybolmaması ve gelecek nesillere aktarılması için çalışmıştır. Tecer’in davet üzerine Köy Enstitüleri’nde saz hocası olarak çalışmaya başlayan Veysel, Türkiye’nin çeşitli yerlerinde eğitimler vermiştir. 1965 yılında Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından maaş bağlanmıştır.

Âşıklık geleneğinin son büyük temsilcilerinden olan Âşık Veysel Şatıroğlu, 21 Mart 1973’te Sivas’ın Şarkışla ilçesine bağlı Sivralan köyünde hayata veda etti.

 

Aşık Veysel Cumhuriyet Dönemi’nde, Halk Edebiyatı âşıklık geleneğini sürdüren en büyük ozan ve aynı zamanda bu zincirin son büyük temsilcisi sayılır. Aşık Veysel, okuma yazma bilmeyen bir söz yazarı, şair ve ozan olduğundan “ümmî şair” olarak nitelendirilir. Hayatta yaşadığı olay ve aksiliklerin izleri eserlerinden görülebilir. İçine kapanık ve içli şiirleri ruh halinin yansımasıdır.

İlk başlarda başka âşıkların türkülerini çalar. Sivas Lisesinde kendisinin edebiyat öğretmeni olan Ahmet Kutsi Tecer’in telkiniyle özgünleşir. Kendi sözlerini yazıp dile getirmeye başlar. Onu ülkeye tanıtan ve ünlü biri olmasına vesile olan kişi de yine Ahmet Kutsi Tecer olur.

Etkilendiği âşıklar olan Yunus Emre, Pir Sultan Abdal, Karacaoğlan, Dadaloğlu ve Emrah gibi Âşık Veysel’in de şiirlerinin dili oldukça yalın ve ustalıklarla doludur. İnsan aşkı, yurt sevgisi, doğa sevgisi, yurt güzellikleri, insanlık aşkını dile getiren güzelleme, methiye, taşlama, şathiye, devriye gibi türlerde şiirler söylemiştir. Neredeyse her âşık gibi tasavvuftan ayrı kalmamış, benimsemiş ve şiirlerinde tasavvufi değiş ve metaforlara yer vermiştir.

8’li ve 11’li kalıpla yazdığı şiirlerini Ümit Yaşar Oğuzcan tek bir kitap halinde toplar. Bu eser “Dostlar Beni Hatırlasın” adıyla yayımlanır. Kendisi de şiirlerini; “Deyişler”, “Sazımdan Sesler”, ve “Dostlar Beni Hatırlasın” isimleriyle kitaplaştırır. Ölümünden sonra 1984’te eserleri “Bütün Şiirleri” adıyla tekrar yayımlanır.

Bugün şairin ölümünün 50. yılı. Ölümünün ellinci yılında Âşık Veysel Şatıroğlu’nu rahmetle anıyorum.

Bültenimize Katılın

Hemen ücretsiz üye olun ve yeni güncellemelerden haberdar olan ilk kişi olun.

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir