Edebiyat
Azap Osman ve Kızı ve Vatanı ve Tüfeği
EKLENDİ
-:
Yazar:
Mehmet Nezir GülDin için, vatan ve millet için canını, malını, varlığını feda edenlere…
Günlerdir, haftalardır gözüne uyku girmiyordu. Sokaklarda gizli saklı dolaşıyor, dişleri birbirine kenetli, düşmana lanetli, tetiğini çekecek tüfek arayan elleri, kahırla geziniyordu.
Uzun uzun düşündükten sonra aklına gelen yere gitmeye karar verdi.
“Selamun aleyküm Yusuf Usta!”
“Ve aleyküm selam hemşerim, buyur!”
İşte karşısında meşhur Tüfekçi Yusuf Usta vardı. Derdinin dermanı olabilirdi.
Sıkıldı, çekindi, terledi, titredi. Yüreği titrek titrek, elleri demir yumruk, sözleri mahcup mahcuptu:
“Ustam, benim adım Osman. Bana Azap Osman derler. Ben rençberim, çiftçiyim. Hem de iyi bir avcıyım. Fransız gavuru şehrimizde vahşet işliyor. Antep’imiz yanıyor. Çoluk çocuk demeden öldürüyor.
Ben iyi bir atıcıyım usta. Ama silahım, tüfeğim yok. Ne olursun bana bir tüfek ver. Ama peşin söyleyeyim, hiç de param yok!”
Yusuf Usta da vatanperverdi. Kurtuluş mücadelesine destek oluyordu. Dışarıdan hiçbir desteğin gelmediği dönemde Antep savunmasında, silah ustalığını, bu konudaki maharetini gösteriyordu. İngiliz Lewis hafif makineli tüfeğini, Türk mermileri ile kullanır hale getirmişti. Böylece direnişe, Antep cihadına büyük bir imkân sağlamıştı.
Yusuf Usta buydu. Lakin şimdi o da çaresizdi, elinde en küçük bir demir parçası bile yoktu.
Yutkunarak konuştu:
“Osman ağam. Çok güzel dersin de elimde hiç silah yok. Var olanların hepsini dağıttık çetelere, mücahidlere. İnan…”
Azap Osman sözün devamını dinlemedi. Sokaklara vurdu bedenini. Saatlerce yürüdü, yürüdü. Akşam olmuştu eve geldiğinde. Evini bulmuş, bir çözüm de bulmuştu.
Hanımı, kocasını görünce tanıyamadı. Ne kadar da değişmişti.
“Sana ne oldu böyle? Betin benzin gitmiş.”
“Vatan gidiyor avrad, ben gitmişim çok mu?”
Birkaç defa sözün devamını getirmek, teklifini sunmak için yutkundu, diyemedi. Odanın diğer ucunda bez parçalarıyla oynayan kızı vardı, karşısında da anası. Nasıl söyleyebilirdi. Nasıl ikna edebilirdi.
“Sen bir şeyler diyeceksin ya, ağzında geveleme, söyle.”
Ve söyledi Azap Osman. Söyledi ve yeni bir kor ateş ananın yüreğine oturdu.
Anne kalktı, kazanda su ısıttı, kızını bir güzelce yıkadı. Sular aktıkça gözlerden de pınar gibi yaşlar aktı. Bir o kadarını da içine akıttı. Yatağa geçti, kızını yanına aldı, ona sarıldı gece boyu. Az sonra mışıl mışıl uykuya dalan kızının yanında sabahı zor etti. Tıpkı kocası gibi.
Sabah çorbalarını içtikten sonra, kızına en güzel elbisesini giydirdi. Hazırladığı bohçayı kocasına verdi. Son kez kızına sarılırken tembih etti.
“Kızım babanla gezmeye çıkacaksınız. Sakın babanın sözünden çıkma. Beni de hiç unutma!”
…
On beş gün sonra Azap Osman, elinde bir silahla Tüfekçi Yusuf’un dükkanına girdi.
“Selamun aleyküm usta, ben geldim.”
“Ve aleyküm selam.”
“Geçen geldiğimde senden tüfek istemiş, “yok” demiştin. İşte tüfeğimle geldim. Mermiler de senden artık.”
Tüfekçi Yusuf hatırladı. Elinde mermi vardı. Ancak bu adam, tüfeği nereden bulmuştu acaba. Çok merak etti.
“Tüfeği nereden bulduğunu söylemezsen sana mermi vermem. Anlat bakalım.”
Azap Osman, sanki dört bir yanından mermi yağmuruna tutulmuş gibi sarsıldı. Başladı anlatmaya…
“Hiç kimseden bir silah bulamadım. Gavur Fransız her gün masumları öldürüyordu. Sana geldim, sen de derdime derman olmadın. Sonra aklıma bir fikir geldi. Kızımı Halep’e götürdüm. Orada çocuğu olmayan bir zengine evlatlık olarak verdim. Karşılığında aldığım parayla da ancak bu silahı alabildim…”
Mekân, zaman, ortam bin kat daha da ağırlaştı.
Tüfekçi Yusuf, uzun müddet ne yapacağını bilemedi. Sonra zuladan çıkardığı mermilerin tamamını Osman’a verdi.
Ve Azap Osman, kızına sarılırcasına tüfengine, mermilere sarıldı. Yere sereceği işgalci zalimleri düşününce, hafif bir sevinç yayıldı bedenine.
Onunla güç buldu, kuvvet buldu.
Ve vatan böylesi yiğitlerin mücadelesi ile özgür oldu.
Beğenebileceğiniz Gönderiler
Çok Okunanlar
- Düşünce-
Zafere İman: İsmail Heniyye
- Din ve Hayat-
Türkiye Diyanet Vakfı ve Projeler
- Düşünce-
Haksızlık Karşısında Dilsiz Şeytan Ol(Ma)Mak
- Edebiyat-
Aliya’nın Gölgesinden Yükselen Işık: el-Fatih Ali Hasaneyn Muhammed Şerif-I
- Edebiyat-
Bir Devrimcinin Ardından
- Edebiyat-
Gezgin: Burada Olmayan
- Edebiyat-
Ahmet Haşim ve Frankfurt Seyahatnamesi
- Edebiyat-
Aliya’nın Gölgesinden Yükselen Işık: el-Fatih Ali Hasaneyn Muhammed Şerif-II