Söyleşi
Bahtiyar İstekli ile Hezarfen Sahaf’ta Söyleşi
EKLENDİ
-:
Yazar:
Yasemin Kuloğlu
Sahaf ve Sahaflık üzerine proje sunumu hazırlayan Ümraniye Şehit Erol İnce Kız İmam Hatip Lisesi 9. Sınıf öğrencimiz Azra İmir ile İstanbul’da sahaflık deyince akla gelecek ilk isimlerden olan, otuz yıla yakın bu işle meşgul olup ayrıca altı önemli eseriyle de Türk kültürüne, tarihine ve edebiyatına katkıda bulunan Bahtiyar İstekli ile dört yüz yıllık Mimar Sinan yâdigârı bir eski eserde, Üsküdar Sahaflar Çarşısı Hezarfen Sahaf’ta bir söyleşi gerçekleştirdik. Kitap sevgisi her zaman kazandırmıştır. Bahtiyar olduk ve sizler de bahtiyar olasınız istedik.
Öncelikle sizi tanımak istiyoruz. Kendinizi bize tanıtabilir misiniz?
Bahtiyar İstekli. Bahtiyar Sahaf. Üniversiteyi İstanbul’da okudum. İstanbul’a üniversite okumaya geldim diyeyim. Basın Yayın ve Halkla İlişkiler mezunuyum. Mezun olduğum alanla, mesleğimle ilgili bir gün bile mesaim olmadı. Kitaba düşkünlüğüm vesilesiyle sahaf olarak başladım işe ve hâlâ Bahtiyar sahafım.
Sahaf ne demek? Nasıl ortaya çıkmış bu meslek?
Aslı sahhaf… Sahaf oluyor Türk dilinde. Kâğıt veya kitap tüccarı olarak geçiyor. Kadim bir meslek aslında. Sahaflık yazı keşfedildikten sonra ortaya çıkmış olmalı. Sümerlerden beri olmalı diye düşünüyorum sahaflık. Çok bilgimiz yok eski zamanlarla ilgili. Selçuklular, Emeviler gibi İslam devletlerinde varrak/ varak olarak geçiyor. Osmanlı’da sahafa dönüşmüş. Bursa ve Edirne’de… Yazılar önce deri üstüne, sonra parşömen ve kâğıda geçirilerek sahaflık yapılıyor. Ciddi bir meslek haline İstanbul’da gelmiştir. Yani İstanbul bu işin başı. Mektep ve medreselerin devamı. Sahaf ilk zamanlarda kitapla ilgili her işi yapıyor, alım satım vs. kitap üretiminde de payları var. Kâğıt vs. de satıyorlar ilk başlarda. Kitap imalatında yer alıyorlar. Kitaba ulaşmak isteyen sahafa geliyor. Kitap elinde yoksa sahaf hattata yazdırıyor, mücellide cilt yaptırıyor, süs istenirse tezhip vb. de yaptırıyor. Sahaf kitabı ortaya çıkaran kişi oluyor. Şimdiki gibi eski kitap alıp satan kişi değil sahaf ya matbaacı ya da yayıncı.
Bugünkü aşamaya nasıl gelmiş sahaflık ve sahaflar şimdi ne iş yapar tam olarak?
Osmanlı döneminde ilk olarak Fatih’te, sonra Kapalıçarşı’da sahaflık var. Fatih’te vakıf olarak bin beş yüzlü senelerde birkaç sahaf varmış. Çok değil. Kapalıçarşı’da tabii altının, mücevherin yanında sahaflar da yer alıyor. Onların yanında sahaf olması kitaba da değer veriliyor olduğunu gösteriyor. Zamanla Kapalıçarşı’da Sahaflar Sokağı oluşuyor. 1894 depreminde Kapalıçarşı yıkılınca Sahaflar Çarşısı’na taşınıyor. Tamirden sonra bir kısmı geriye dönüyor. Sahaflar Çarşısında bir yangın oluyor, bir kısmı o zaman yine tamirattan sonra geri dönüyor.
Sahaflığın merkezi İstanbul. İlim tahsil eden zümre, zenginlik burada yakın zamana kadar diyelim. Şimdi Anadolu’da da sahaflar var.
İlk basılı kitap 1729 tarihli. Matbaa bizim ülkemizde önce tutmuyor. 1850’li yıllara kadar basılan kitap sayılıdır. Sadece İstanbul’da değil, Mısır’da, Kazan’da vb. yerlerde de Türkçe kitaplar basılıyor. Tabii Osmanlı bir imparatorluk. Geniş bir coğrafya. Basılan Kuran-ı Kerim’ler geliyor Osmanlı’ya ancak basılan bütün kitaplar gelmiyor. Osmanlı’da Türkçe Divanlar basılıyor daha çok. 1850’den sonra yayıncılık faaliyetleri genişliyor. Bir kısım sahaf yayıncılığa başlıyor. Basılan kitaplar artıyor, eski kitaplar birikiyor. İlk zamanlarda çok birikim yokken 20. Yy. başında biriken kitapların ve eski kitapların satılması ile uğraşıyorlar. Harf inkılabından sonra eski kitaplar, yeniler derken bocalama evresi var. Eski harfli kitapların alınıp satılması yasak. Eski harflerle basım yasak. Yeni harflerle basım önce çok az. Eski yazılı kitapları insanlar tasfiye etmeye başlıyor. 1950’li yıllardan 90’lara kadar bolluk yaşanıyor. Osmanlı bakiyesi kitaplar sahaflara geliyor. Sahaflar bu kitapların ticareti ile uğraşıyorlar. Yazma eserlerin özellikle yerli ve yabancı koleksiyoncuları var. Hasan Ali Yücel, İbnü’l Emin Mahmut Kemal, Celal Bayar, Süheyl Ünver… Süheyl Ünver hayatının sonuna kadar gelmiş. Üniversite hocaları arayıp buluyor kitapları. Yurt dışından alıcılar geliyor ve kitaplar tükeniyor. 90’lı yıllardan sonra malzeme kesilince müşteri kalmıyor. Kitap gelecek ki müşteri gelsin. Sahaflar Çarşısı yeni kitaplar satmaya başlıyor. Turistlerin ilgisini çekecek eşyalar satılıyor. Tezhipli ebrulu hediyelik eşyalar gibi. İstanbul’un genişlemesiyle sahaflar Kadıköy ve Boğaz taraflarına da taşınıyor. Ben işte o zamanlarda Kadıköy’de bu işi yapmaya başladım.
Evet. İşe nasıl başladınız? Sahaflık noktasına nasıl ulaştınız?
Üniversitede öğrenciyken arkadaşımın kitaplara ilgisi vardı. Benim de hep kitaba ilgim oldu. O nereden kitap alınır, kaynakları biliyordu. Hurdacı depolarından, evlerden kâğıt niyetine kitaplar alınıyordu. Bunu bilenler vardı. Önce kaldığım yurdun yanındaki hurda deposundan aldık kitapları ve arkadaşımla ortak olarak başladık işe Kadıköy’de. O da Kadıköy’ de sahaf. Hâlâ bu işi yapıyor.
Tabii hemen dükkânımız olmadı. Sergi olarak sattık, sahaflara sattık. Sahaflara çok ucuz fiyata satıyorduk. 90’lı yıllar boyunca Pazar günleri satış yaptık. O yıllar kitap-insan ilişkisi şimdiki gibi düşünülmemeli. Basılı kaynağa ulaşmak için o zaman tek seçenek kitapçı-sahaftı. Şimdi internetten hızlı ulaşım var kitaba. O zaman kitaba ilgisi, ihtiyacı olanlar sahafa ulaşmak zorundaydı. Kadıköy Akmar Pasajı’na da böyle geliyorlardı. İki binli yıllardan sonra bu pasaj eski kitap satılan bir yer olmaktan çıktı. Test kitapları vb. satılır olmaya başladı. Mesleğin de yeni boyutları çıktı.
Sahaflarda neler bulunur? Sahaflar sadece kitap mı satar?
Tek tip sahaf yoktur. Her yiğidin bir yoğurt yiyişi olduğu gibi her sahafın da sahaflık yapış tarzı vardır. İkinci el kitap satan sahaf çok fazla. Dar gelirli kesim, öğrenciler vb. tercih ediyor genellikle. Onlar kitap temin ediyor.
1729’dan 1928’e kadar aşağı yukarı iki yüz yıl içinde mükerreri vs. olan basılmış otuz bin civarında kitap var. El yazması çok değil. Yüz elli bin kitap çıkabilir gibi en fazla. Dergi, gazete, mecmualar çok küçük rakamlar… İki binli yıllardan sonra kitap yayını çok artıyor. Son yıllarda da biraz düşmüş. Kâğıt maliyeti ve pdf’den faydalanıyor olmaktan kaynaklı sanırım. Eskiye dair kitaplar çok çok azaldı. Önceden bir ayda sattığım eski Osmanlıca kitabı şimdi bir iki yılda ancak satabiliyorum.
1970’ten sonraki ideolojik hareketler (sağcılık-solculuk) kitap basımını biraz artırmıştı. Şimdi Nadir Kitap’ta bin üzerinde satıcı varsa kıymetli kitap alıp satan sahaf sayısı yirmiyi geçmez.
Eski fotoğraflar vardır sahafta. Fotoğraf bize 1850’li yıllarda gelmiş. Bol miktarda aile, şehir fotoğrafları olur. Daha çok azınlıklar, yabancılar, aristokrat kesim, saray çevresi fotoğraf çektirmiş. Albümler yapılıp satılmış. Haliyle fotoğraflar önemli.
Kartpostal yayıncılığı var. Bir dönem çok moda olmuş. Bugün sosyal medya neyse bir dönem kartpostallar da öyleymiş.
Mektuplar… Telgraf ve mektup haberleşme aracı. Telgraf pahalı. 19. Yy ikinci yarısından 1980’li yıllara kadar mektup daha kıymetli. Osmanlı’dan kalma çok mektup örnekleri var. Bence sıradan vatandaşların mektupları da önemli. Siyasi, edebî tarihî bir şekilde öğrenebiliyoruz. Bireysel mektuplarla özel tarihe girmiş oluyoruz. Duygular, düşünceler anlatılıyor o mektuplarda ve fertlerin tarihini okumuş oluyoruz. Özel mektuplar bâkir bir alan.
Arşiv malzemeleri… Resmî yazışmalar şahıslarda kalmış olabiliyor ve bize geliyor.
Haritalar… Arazi haritaları, askerî haritalar, coğrafi haritalar olabiliyor. Şimdi navigasyon var. Ben 90’lı yıllarda eski kitapları almaya giderken şehir rehberlerini çok kullanırdım. 1921’de Osmanlı Rehberi kullanılıyordu. Daha sonraları şehir rehberleri de yapılmaya başlanmıştı. Çok kullandım. Şimdi yapay zekâ ile yapılıyor tabii.
Taş plaklar, hat yazıları, müzik notaları gibi kâğıt bazlı her türlü malzeme sahafın ilgi alanına girer. Gravürler… Müteferrika matbaasından basılmış ilk kitaptan resimler… Avrupa’dan gelmiş Türkiye ile ilgili veya Türkiye ile ilgili olmayan kitaplar.
Elimdeki, 1747 tarihinde Fransa’da basılmış Türkiye ile ilgili bir kitap. İçinde gravürler var. Çinko veya tahta kalıplar üzerine resimler yapılıyor. Bu tarz kitapların gravürleri daha fazla kazanmak için tek tek satılıyor.
Sahaf müşterisi ile kitap müşterisi arasında fark var mı?
Sahaflar daha meraklı oluyor tabii. Öğrenciler, tarihçiler, koleksiyon yapanların yolu sahafa düşer. Daha eskiye giderek okumak isteyenler kitabı eskisinden okumayı seviyor, eski kitap alıyor. Koleksiyonerler var özellikle. Para kazanmak için önce alıyor, sonra satabiliyorlar. Yatırım için alabiliyorlar. Büyük çalışmalar yapıyorlar, daha sonra toplu halde de satabiliyorlar. Koleksiyon tutkusu oluyor bazılarında. Kimi kitap kimi imzalı kitap, mektup, evrak vs. biriktiriyor. Bir kısmı eser meydana getiriyor koleksiyonundan. Proje hazırlayıp para kazanabiliyor. Sağlıkla ilgili mesela topladıklarını Sağlık Bakanlığı’na sunabiliyor.
Bazı kitapları kapağı için alırız. Elimdeki kitap Mükâfat kitabı, okul birincileri için öğrencilere hediye olarak yapılmış bir kitap. Eğitim tarihi için önemli. Bu kitapları, sanat değeri olduğu için cildinin güzelliğine hayran kalarak toplayanlar var.
Bir başka kitap, 2. Abdülhamit zamanından. Levhatü’l Meşayih… Dinî bir eser. Taş baskıda yazı taş levhanın üstüne elle yazılıyor. Kimyasal sıvı üstüne sürülüp üzerine de mürekkep dökülüyor. Taş onun üstüne oturtuluyor. Hurufat baskıda ise harfler tek tek dizilip basılıyor kâğıda.
Elime yeni gelen bir kitap var 1400’lü yıllardan, Fetihten elli yıl önce yazılmış. El yapımı kâğıt olduğu için kalın. 40 Hadis Şerhi… Yazarın ölümünden on yıl sonra yazılmış. İstinsah bir nüsha.
Şimdiye kadar karşılaştığınız ilginç bir müşteriniz oldu mu?
Müşterilerimin hepsi ilginçtir. Çocuğunun nafakasını kitaba yatıranlar var. Eşi ile kitap tutkusu yüzünden sorun yaşayanlar hatta eşinden ayrılanlar var. Evine kazağının içinde ya da cebinde kimseye göstermeden kitap götürenler de var. Farklı farklı yönleriyle ilginç insanlar…
Şimdiye kadar elinize geçen değerli kitap, eşya ne oldu?
Önemli isimlerin yazışmaları, mektuplaşmaları oldu. Çok ilginç, önemli ve değerli kitaplar oldu. El yazması olmasa da matbu, çok kıymetli kitaplar geçti elime. Abdülhamit zamanından kalma Avrupa’da çıkan dergi ve gazeteler oldu.
Topkapı Sarayından çıkma bir kitap çok değerliydi. Topkapı Sarayı müze olmadan önce muhtemeldir ki kitap, saraydan birinde kalmış. Okumak için almış olmalı. Üzerinde Yavuz’un mührü vardı. Bu değerli kitabı Atatürk Kitaplığı’na teklif ettim ve Atatürk Kitaplığı’nın oldu.
Peki… Sahaflık devam edecek mi sizce?
Evet. Kitap yayıncılığı dursa bile sanat değeri taşıyan, obje olan eserler mutlaka basılacaktır. Bunları toplayan koleksiyonerler olacaktır. Yaygınlığını yitirebilir. Sahaf sayısı azalır ancak insanlık olduğu sürece kitap kâğıt işleri devam eder.
Biz bu anlattıklarınızı arkadaşlarımıza ve sevdiklerimize de anlatacağız. Çok teşekkür ediyoruz tekrar tekrar bize vakit ayırdığınız ve bu güzel mekânda ağırladığınız için. Güzel günlerde görüşmek ümidiyle. Hoşça kalın.
Beğenebileceğiniz Gönderiler
Çok Okunanlar
- Dünyanın Renkleri-
Gül/lük ”Kırgızistan’da TDV ile Kurban Günleri (1)”
- Düşünce-
Haksızlık Karşısında Dilsiz Şeytan Ol(Ma)Mak
- Edebiyat-
Yaz Mevsimi
- Edebiyat-
Evlilikte Mutsuzluğun Nedenleri 2
- Edebiyat-
Gezen Güzel, Oturan Gazel Olurmuş
- Edebiyat-
Benzer İsimli Bilginler -Râzîler-
- Edebiyat-
Yüreği Olan Sözler ve Sözleri Olmayan Yürekler…
- Edebiyat-
Gazze’ye Mektup