Bizimle İletişime Geçin

Şahsiyet

Benzer İsimli Bilginler (Üç Kardeş) İbnü’l-Esîrler

Kâtib Çelebi, Bağdatlı İsmail Paşa ve diğer bazıları el-Câmiu’l-kebîr’in İbnü’l-Esîr kardeşlerden İzzeddin’e ait olduğunu söylemektedirler. Bahâüddîn es-Sübkî de (ö. 773/1372) el-Meselü’s-sâir’in Ziyâeddin’e ait olduğunu ifade ettikten sonra “kardeşinin el-Camiu’l-kebîr” (Bahâüddîn es-Sübkî, Arûsü’l-efrâh, 1/33) adlı eseri olduğunu söylemektedir. Buna göre, el-Câmiu’l-kebîr Ziyâeddin’e ait değildir. Bu ifadeden kitabın Ziyâeddin’in kardeşine ait olduğunu anlaşılmaktadır. Bunların dışında üçüncü bir grup ise kitabın üçüncü kardeş Mecdüddin’e ait olduğunu söylemektedir.

EKLENDİ

:

İnsan, dünyaya geldiğinde kendisine ilk olarak verilen ve takılan hediyelerden birisi de güzel bir isimdir. Ancak yeni doğan çocuğa ister kız olsun ister erkek olsun bir isim bulmak öyle sanıldığı kadar kolay bir iş değildir. Bundan dolayıdır ki bazen anne ve baba gibi en yakında bulunanların isimleri yeni doğan çocuğa isim olarak verilebilmektedir. Çeşitli nedenlerden ötürü benzer isimlerin kullanılması bir vakıa olup bugün de dünyanın dört bir yanında aynı ismi taşıyan binlerce insanın olduğunu söylemek mümkündür. İlim dünyasına baktığımızda benzer isim taşıyan pek çok ilim ve irfan ehli olduğunu görebiliriz. Bu bağlamda İbn Rüşdleri, Râzîleri, İbnü’l-Arabîleri, Sühreverdîleri, Şâşîleri, Sadrüşşerîaları, Tûsîleri, Nesefîleri, Semerkandîleri, Nîsâbûrîleri, Bağdadîleri, Şirâzîleri, Konevîleri, Taşköprizâdeleri, İsmail Hakkıları vs. saymak mümkündür.

Taşköprizâde Ahmed Efendi’nin (ö. 968/1561) ifadesiyle “bunlar gibi üç kardeşin bir araya gelmesi nadir olan” ve her üçü de ilim dünyasında önemli bir yere sahip, doğdukları yere nispetle el-Cezerî, babaları Muhammed B. Muhammed Eş-Şeybânî El-Cezerî’nin “Esîrüddin” lakabına binaen de “İbnü’l-Esîr”ler olarak bilinen Mecdüddin İbnü’l-Esîr, İzzeddin İbnü’l-Esîr, Ziyâeddin İbnü’l-Esîr adlı üç bilge kardeşin isimlerine yer vermeye çalışacağız. Babaları olan Muhammed Esîrüddîn, Musul Atabegi İmâdüddin Zengî döneminde Vezir Cemâleddin’in Cizre’deki nâibi, Mevdûd b. İmâdüddin Zengî devrinde ise Cizre Dîvânü’l-harâcı’nın reisliğini yapmıştır. Çocuklarının iyi bir eğitim almasını isteyen Muhammed Esîrüddîn onların öğrenimiyle bizzat ilgilenmiştir.

Mecdüddin İbnü’l-Esîr

Üç kardeşten ilki olan Ebü’s-Seâdât Mecdüddîn el-Mübârek b. Esîrüddîn Muhammed b. Muhammed eş-Şeybânî el-Cezerî 544/1150 yılında Cizre’de doğmuş, 606/1210 yılında Musul’da vefat etmiştir. Selçuklu Atabegleri döneminde farklı idarî görevlerde bulunan Mecdüddin, hadis, tefsir, edebiyat ve biyografi alanlarında eserler kaleme almıştır. Mecdüddin’in önemli çalışmalarından birisi farklı hadis kitaplarından derleyip konularına göre alfabetik olarak sıralanan hadislerden oluşan Câmiu’l-usûl li-ehâdîsi’r-Resûl adlı eseri olup diğeri ise hadislerdeki garîb kelimeleri alfabetik sıraya göre açıklayan en-Nihâye fî ġarîbi’l-hadîs ve’l-eser adlı Arap dili açısından da önemli bir kaynak olan sözlük ağırlıklı çalışmasıdır. en-Nihâye adlı eserinde kardeşi İzzeddin İbnü’l-Esîr gibi modern alfabetik sıralama yöntemine yakın bir sistem geliştiren Mecdüddin’in ayrıca Ebû İshâk Sa’lebî’nin (ö. 427/1035) el-Keşf ve’l-beyân fî tefsîri’l-Kur’ân’ı ile Zemahşerî’nin el-Keşşâf an hakâiki’t-tenzîl adlı tefsirini bir araya getirdiği el-İnsâf fi’l-cem beyne’l-Keşf ve’l-Keşşâf  ve es-Sîretü’n-nebeviyye adlı eserleri dışında çalışmaları da bulunmaktadır.

İzzeddin İbnü’l-Esîr

İbnü’l-Esîr kardeşlerin ortancası olan Ebü’l-Hasen İzzüddîn Alî b. Muhammed b. Muhammed eş-Şeybânî el-Cezerî, 555/1160’te Cizre’de doğmuştur. Kudüs’ün fethinden sonra 584/1188 yılında Dımaşk’ta Selâhaddîn-i Eyyûbî ile görüşen ve Hittîn Savaşı’nın cereyan ettiği alanı gezen İzzeddin İbnü’l-Esîr, aynı yıl hükümdarın Antakya Prinkepsliği’ne karşı düzenlediği sefere Musul askerlerinin yanında tarihçi olarak katılmıştır. Ardından Musul’a dönen İzzeddin, 630/1233 yılında Musul’da vefat etmiştir. İzzeddin, tarihçi, biyografi yazarı, edip ve muhaddis kimliği ile tanınmaktadır. Haçlı seferleri hakkında verdiği bilgiler açısından önemli bir kaynak olan el-Kâmil fi’t-târîh adlı eseri kendisine haklı bir şöhret kazandırmıştır. Diğer önemli bir çalışması ise yaklaşık sekiz bin sahabenin hayatına yer verdiği Üsdü’l-ğâbe fî ma’rifeti’s-sahâbe adlı esiridir. Onun bu çalışması, derin bilgisini ve bu konudaki yetkinliğini gösterdiği gibi kitabında isimleri verirken uygulamış olduğu son derece ince ve hassas alfabetik sistem ve kaynaklarını sembollerle gösterme çabası da onun bu konunun öncülerinden olduğunu ve bu alana büyük katkılar sağladığını göstermektedir. Zengîler hakkında et-Târîhu’l-bâhir fi’d-devleti’l-Atâbekiyye adlı bir çalışma yapan İzzeddin’in diğer önemli bir çalışması da Abdülkerîm b. Muhammed Sem’ânî’ye (ö. 562/1166) ait Kitâbü’l-Ensâb/Nesepler Kitabı adlı eserin ihtisarı olan el-Lübâb fî tehzîbi’l-ensâb adlı eseridir.

Ziyâeddin İbnü’l-Esîr

İbnü’l-Esîrlerin üçüncüsü aynı zamanda en küçük kardeş olan Ebü’l-Feth Ziyâüddîn Nasrullâh b. Muhammed b. Muhammed eş-Şeybânî el-Cezerî’ye gelince, 558/1163’te Cizre’de doğmuştur. Daha çok belâgatçı kimliğiyle öne çıkan Ziyâeddin, aynı zamanda vezirlik yapmıştır. 637/1239 yılında Bağdat’ta vefat etmiştir. Ziyâeddin İbnü’l-Esîr’in edebî şöhretinin doruğa ulaşmasını sağlayan çalışması ise belâgat konusunda kaleme aldığı el-Meselü’s-sâir fî edebi’l-kâtib ve’ş-şâir adlı kitabı olmuştur. Onun, el-Veşyü’l-merkûm fî halli’l-manzûm, Kifâyetü’t-tâlib fî nakdi kelâmi’ş-şâir ve’l-kâtib, el-Burhân fî ilmi’l-beyân ve Münisü’l-vahde adlı başka edebî eserleri de bulunmaktadır.

İsimlerdeki Benzerliğin Doğurduğu Sonuçlar Yahut

el-Câmiu’l-kebîr fî sınâateyi’l-manzûm mine’l-kelâm ve’l-mensûr adlı kitap kime aittir.

Buraya kadar “İbnü’l-Esir”ler ve özellikle de eserleri hakkında verdiğimiz bilgiler genel olarak üzerinde ittifak edilen bilgilerdir. Ancak geride ihtilaflı ve sorunlu bir mesele kalmaktadır ki o da kelâm/sözde manzûm/şiir ve mensûr/nesri konu edinen el-Câmiu’l-kebîr fî sınâateyi’l-manzûm mine’l-kelâm ve’l-mensûr adlı eserin üç bilge kardeşten hangisine ait olduğu meselesidir.

Bazı kaynaklara göre, adı geçen kitap, Ziyâeddin’e aittir. Hatta Mustafa Cevâd-Cemîl Saîd, tarafından yayınlanan el-Câmiu’l-kebîr fî sınâateyi’l-manzûm mine’l-kelâm ve’l-mensûr’un kapak kısmında (Bağdad: 1375/1956) Ziyâeddin’in ismi yer almaktadır. Bu da demektir ki iki muhakkik kitabın Ziyâeddin’e ait olduğunu düşünmektedir. TDV İslâm Ansiklopedisi’ndeki “İbnü’l-Esîr, Ziyâeddin” maddesinde (21/30-32) el-Câmiu’l-kebîr adlı eser Ziyâeddin’in eserleri arasında zikredilmiş olup ayrıca Kâtib Çelebi’nin el-Câmiu’l-kebîr’i İzzeddin’e nispet etmesinin doğru olmadığı ifade edilmektedir.

Kâtib Çelebi, Bağdatlı İsmail Paşa ve diğer bazıları el-Câmiu’l-kebîr’in İbnü’l-Esîr kardeşlerden İzzeddin’e ait olduğunu söylemektedirler. Bahâüddîn es-Sübkî de (ö. 773/1372) el-Meselü’s-sâir’in Ziyâeddin’e ait olduğunu ifade ettikten sonra “kardeşinin el-Camiu’l-kebîr” (Bahâüddîn es-Sübkî, Arûsü’l-efrâh, 1/33) adlı eseri olduğunu söylemektedir. Buna göre, el-Câmiu’l-kebîr Ziyâeddin’e ait değildir. Bu ifadeden kitabın Ziyâeddin’in kardeşine ait olduğunu anlaşılmaktadır. Bunların dışında üçüncü bir grup ise kitabın üçüncü kardeş Mecdüddin’e ait olduğunu söylemektedir.

Taşköprizâde Ahmed Efendi’nin (ö. 968/1561) yazdığı Miftâhu’s-saâde ve misbâhu’s-siyâde fî mevzûâti’l-ulûm ve oğlu Kemâleddin Mehmed Efendi (ö. 1030/1621) tarafından Türkçe’ye Mevzûâtü’l-ulûm/İlimlerin Konuları adıyla çevrilen eserde şöyle denilmektedir. “Bu ilimde (beyan ilmi) müstakillen te’lif olunan kütübtendir. el-Câmi’u’l-kebir, İbnü’l-Esîr el-Cezerî’nin ki ânın tercümesi mürur/geçmiş eylemiştir.” (Miftâhu saâde, 1/187; Mevzûâtü’l ulûm, 1/231) Daha önce tercümesi geçen kişiden anlaşılan Mecdüddin İbnü’l-Esîr’dir. (Miftâhu’s- saâde, 1/124-125; Mevzûatu’l-ulûm, 1/168-169) Şunu da ifade edelim ki, Taşköprizâde, İbnü’l-Esîrlerin hayatlarını ve eserlerini zikrettiği ilgili yerlerde üçünün de eserleri arasında el-Câmiu’l-kebîr’i zikretmemekte bilakis onu beyân ilmini ele aldığı kısımda biraz önce aktardığımız şekilde vermektedir. Mevzûâtü’l-ulûm’dan iktibas ettiğimiz bu ifadeden sonra “Ve dahî (Nihâyetü’l-îcâz)dır İmâm Fahrü Râzî’nin. Ânın tercümesi (İlmü’t-tefsir) de an karîb/yakında beyan olunsa gerektir. Zîrâ ecell/en değerli müsannafâtı Tefsîrü Kebîr’dir” ifadesi yer almaktadır. Ancak Arapça kaleme alınan Miftâhu’s-saâde’nin matbu nüshasında (Beyrut: Dârü’l-kütübi’l-ilmiyye, 1405/1985) “Ve dahî (Nihâyetü’l-îcâz)dır İmâm Fahrü Râzî’nin…” ifadesinin düştüğü görülmektedir. Bu gibi durumlar da ayrı bir sorun olarak karşımıza çıkmaktadır.

Bütün bunlardan sonra buradaki durum salt bir hatadan mı ibarettir, yoksa daha ötesi bir durum mu söz konusudur? Bir müstensih hatasıyla mı yoksa bir kâtibin kasıtlı bir tahrifiyle mi karşıyayız? Yoksa isim benzerliğinin azizliğine uğramış bir kitap mı söz konusudur? Bir kitap nasıl olur da üç farklı isme isnâd edilebilir? Şunu da unutmamak gerekir ki gerek biyografi/bibliyografi gerekse diğer alanlarda kaleme alınmış olan el yazması eserlerde müstensih hatasından kaynaklanan hatalar olabilmektedir. Dolayısıyla bazı yazmaların kapak sayfalarına baktığımızda kime ait olduğunu bulmak için bir hayli gayret sarf etmek gerekebilir. Diğer taraftan bırakın benzer bir isme kitabın yanlışlıkla nispet edilmesini bazen benzemeyen isme de yanlışlıkla nispet edildiği durumlarla da karşılaşmak mümkün olabilmektedir. Dolayısıyla Ziyâeddin İbnü’l-Esîr’e bazı kitaplar yanlışlıkla nispet edildiği gibi diğer iki kardeşine ve başka isimlere de kitapların ister yanlışlıkla olsun ister başa amaçlarla olsun nispet edildikleri görülmektedir.

Yukarıda vermeye çalıştığımız üzere el-Câmiu’l-kebîr adlı belâgat kitabının kime ait olduğu hakkında bu kadar farklı görüş varken onun Ziyâeddin’e ait olduğunu söylemek hususunda ihtiyatlı olmak gerekmektedir. Zira “muhteva olarak el-Meselü’s-sâir’e benzediği” söylenen bir kitabı Ziyâeddin neden yazmaya ihtiyaç duysun ki?

Son olarak kitabın kime ait olduğu hususunda “el-Meselü’s-sâir el-Câmi’u’l-kebîr’i Çalıyor” anlamına gelen “El-Meslü’s-sâir yesriku el-Câmie’l-kebir” adlı bir makale yazan Alî el-İmârî’ye göre ,(el-Ezher Dergisi/Al Azhar Magazine, 70 (1418/1997), 1-3) ortada bir hatadan öte bir “çalma” diğer bir ifadeyle “intihal” söz konusudur. Bu da demektir ki güçlü vezir ve edip Ziyâeddin, kardeşi İzzeddin’e ait kitabı kendisine mal etmiştir. Söz konusu makalede kitabın kime ait olduğu hususunda detaylı bilgilere yer verildiği gibi Ziyâeddin’e ait olmadığı hakkındaki delillere de geniş bir şekilde yer verilmektedir.

Daha Fazla Yükle

Yorum Bırakın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Çok Okunanlar