Edebiyat
Betül Zarifoğlu ile Söyleşi
EKLENDİ
-:
Yazar:
Yasemin Kuloğlu
Betül Zarifoğlu. Yazar. Babasının, Cahit Zarifoğlu’nun ilk kızı, Betül’ü. Dört kardeşin en büyüğü. Berat Hanım’ın kolu kanadı. Fatih Koç Bey’in sevgili eşi, Ethem ve Hüma’nın annesi.
Şiirle başlıyor edebiyat hayatına ancak anlaşamadık, ayrıldık diyor şiirle. Çocuk kitabı yazıyor. Tiyatro eğitimi alıyor. Mizahi yazılar yazarak da devam ediyor yazı hayatına.
Tabi kendimi de bir yere koymak istiyorum, hissetmiş olabilirsiniz. Samimiyeti satır aralarında okur, hissederiz nitekim. Lise yıllarında edebiyatı çok seviyorken duymuştum Zarifoğlu namını. Dört çocuğu var Zarifoğlu’nun ve kızlarının yaşları bana yakın, ne mutlu onlara diye düşünmüştüm. Gönülden gönle köprüler kurulurmuş. Allah dilerse güzelleri kullarına buldururmuş. Evet, aynı zamanda Yasemin’in güzel arkadaşı, dostu Betül Zarifoğlu.
Ümraniye Şehit Erol İnce Kız İmam Hatip Lisesi 9. Sınıf öğrencilerimizden Hayrunisa Nur Atalay, Cahit Zarifoğlu’nun çocuk kitaplarını okuyup inceleyerek Betül Zarifoğlu ile kendi hazırladığı sorularla bir söyleşi yaptı. 7 Haziran 2023 günü merhum Cahit Zarifoğlu’nun vefat yıldönümünde kabri başındaki anma programında öğrencilerimiz Cahit Zarifoğlu’na dualar etti ve onu ve onun ailesini yakından tanımaktan mutlu oldular. Söyleşimizi sizlerle paylaşarak biz onur ve mutluluk duyuyoruz. Sizlerin de aynı duygulara sahip olacağınızı düşünmek tesellimiz ve temennimizdir.
İlk kitabınız Muga Zıp Zıp. Çocuklar için yazılmış bir eser. Babanızın hayalini gerçekleştirdiğinizi düşünüyorsunuz bu kitapla. Çünkü Cahit Zarifoğlu kızı, Betül’ü için “Bir gün çocuk kitapları yazacağını biliyorum.” notu düşmüş geleceğe. Çocuk kitapları ile mi devam edeceksiniz yazmaya?
Aslında yazıya ciddiyetle eğildiğim zaman hayata dair küçük detayları yazmaya başladım. Yani aslında bir deneme yazarı olmak gibi bir eğilimimim var. Birkaç masal da yazmıştım ama asıl ilgim o değildi. Sonra basılma sırası bir şekilde öyle nasip oldu ve ilkin bir masal kitabım çıktı. Bu bende babamın vasiyetinin karşılık bulmuş olduğu duygusu oluşturdu. Bu anlamda şükrediyorum.
Masalın bir yandan devam etmesini istiyorum ama okur olarak da yazar olarak da biraz obur davrandığımı itiraf etmeliyim. Birçok konuda küçük denemelerim var. Senaryo mesela, hikâyelerim var, tiyatro metni yazmayı da, siyasi yazıları da denedim. Mesela siyasi yazılarda kara mizahı tercih ettim. İnsanlara ciddi ciddi bir şeyleri izah etmenin sıkıcılığı ve gereksizliği ile mizahi laf çarpmaları yeğledim. Birçoğu ileri gidemedi. Dönemlik kaldı diyebilirim. Bundan sonrası için hangisi nasıl yol alır bilmiyorum. Benim için de sürprizlerle dolu bir yolculuk.
Kıymetli babanız Cahit Zarifoğlu’nun yazmış olduğu çocuk kitapları arasında en beğendiğiniz hangisi acaba?
Babamın çocuk kitapları arasında küçüklüğümden beri Katıraslan’ı bir ayrı severim. Ondaki hayal gücüne ve cesarete hayranım. Ağaçkakanlar kitabı önce bana anlatılan bir masalmış. Hatta o masal oluşurken karşılıklı konuşmalarımızı da yazmış babam. Baya itirazlar ediyorum. O konuşmaları hatırlamıyorum, orada karşılaşmak benim için her okuduğumda müthiş bir hediye anlamına geliyor. Onu da yine diğerlerinden ayırırım. Ve motorlu kuş. O da muhteşemdir bence. Motorlu kuş kitabında başka hikâyeler de var. Siyah yılan masalı yine çok dikkat çekicidir. Çocuklara en anlatılamaz diye düşünülen konuları inanılmaz bir masallaştırma üslubuyla anlatıvermiştir
Betül Zarifoğlu ne yazıyor şimdilerde bizim için?
Şimdilerde masalım Muga Zıpzıp’ın yeni iki macerasıyla uğraşıyorum. Bitmek üzere. 3 kitapla Zıpzıp serüveni sona erecek. Sonrasında masal anlamında kısa kısa masallardan oluşan bir kitap olabilir. İsteğim o şekilde bakalım. Onun dışında babamla ilgili yazmaya başladığım bir kitap var. Ağır ilerliyor ama şekillenmeye başladı. Nasip olursa daha çok onunla ilgilenmek ve tamamlamak istiyorum.
Betimlemeyi, yazmayı en çok sevdiğiniz zaman hangisidir?
Gecedir, gececiyim ben. Sessizliği seviyorum. Herkes böyle bir yatsın, ortalık biraz sakinlesin. Gerçi işte biraz tembelim şu aralar da genelde gece çalışabiliyorum. Mesela sabah kalkıp böyle kendime gelip bir şey yapmam biraz daha zor oluyor. Genelde gececiyim.
Anlatmaktan en çok hoşlandığınız şey nedir, hangi yönüyle sizi etkiliyor?
Ben günlük olayları seviyorum, hayatın içinde yaşananları anlatmayı seviyorum. İşte ‘Karşıyım’ diye bir kitabım var. Onda da böyle gün içinde karşımıza çıkabilecek böyle mantıksız şeyleri seviyorum. İtiraz edecek şeyleri seviyorum. Bir de yazdığım neyse onu böyle biraz daha mizahi bir dille anlatmayı seviyorum çünkü bizim yaşadığımız dönem, her şeyin çok ciddi olduğu zamanlardı. İşte mesela çok rahatlıkla insanlar “ Daha küçücüksün niye başını örttün?” diyebiliyorlardı. “İmam Hatip’e niye gidiyorsun ya, sen mi istedin yoksa ailen seni zorla mı gönderiyor?” diyebiliyorlardı. Şimdi de diyorlardır belki ama eskiye göre çok daha az, eskiden insanlar bu konuda daha pervasızdı. Biz, kendimizi izah etmek için daha böyle sıkıcı daha “ işte şöyle de ama böyle de” demek zorundaydık. Şimdi artık onları çok ciddiye almıyoruz “Çünkü ben böyle istiyorum” diyebiliyoruz. “Çünkü ben böyle istiyorum, buna karar verdim bunun doğru olduğuna inanıyorum.” Ya da “sen niye başını örtmüyorsun?” Yani normalde bunu sormuyoruz ama buna karşılık şöyle diyebiliyoruz “Senin bunu bana sormaya hakkın yok.” Ben de sana sormayayım sen de bana sorma. Bunu daha keyifli bir şekilde söylemeyi seviyorum yani bunu böyle biraz daha mizahi biraz daha başka türlü söylemeyi seviyorum. Tarzım da bu, biraz onu ön planda tutmaya çalışıyorum yani eğlenerek.
En çok hangi yaş grubunun sizi takip etmesi hoşunuza giderdi?
Gençler. Yani gençlerin enerjisine, onların iyi şeyler yapacağına çok inanıyorum. Özellikle böyle liselilere yöneliyorum. Mest oluyorum, kız liseleri biraz daha ön planda bunu kabul edelim. Zaten genelde kız liselerinden çağrılıyor ya da karma liselerden davet olduğu zaman ya da üniversitelerden davet olduğu zaman tabii ki keyifli gidiyorum ama kızların ilgisi çok daha fazla. Zaten daha çok kızlar okuyor yani elinde kitap gördüğünüz daha çok kızlar oluyor, kültürel programları takip edenler kızlar oluyor. Bundan çok memnunum. Genel olarak da gençlerin enerjisini seviyorum. Gençlerden bir şey öğrenmeye bayılıyorum onlara soru sormaya bayılıyorum. Çoğunlukla yani şöyle oluyor, hani onlar benden bir şey dinlemeye geliyor ama ben onlara ‘Ne yapıyorsunuz, ne ediyorsunuz?’ falan diye onları konuşturarak röportajın yönünü değiştirebiliyorum. Bir de şuna inanıyorum işte böyle ‘Z kuşağı’ falan filan konuları bana çok yabancı geliyor, bana hiç inandırıcı gelmiyor. Her zaman çok zaman sağlam düşünen, sağlam inanan, çok akıllı, ahlaklı insanlar çok çok eski yıllarda da vardı. Ama bomboş insanlar da vardı. Bu hayata hiçbir iz bırakmadan çekip giden de. Şu anda da öyle şu anda da süper insanlar var ve evet üç beş tane saçma insan gördüm. Üç beş tane hiçbir şey yapmayan, hiçbir amacı olmayan gayesi olmayan insan gördük. Z kuşağı bunlar böyle falan filan gibi düşüncelerin bir anlamı yok bence. Gençler iyidir ya. İyiyiz yani.
Hayal gücünüzün bu kadar genişlemesine neden olan olaylar nelerdir?
Yani öyle geniş bir hayal gücüm var mı bir kere önce onun varlığından bahsetmek lazım İnşallah öyledir. Masal dinleyerek büyümüş olmanın bir avantajı olduğunu düşünüyorum. Babam masallarını bize anlatırmış. Daha doğrusu babam bize anlattığı masalları daha sonradan kitap haline getirmiş. Aslında kitap olsun diye şekillenmemiş o metinler. Önce işte çocuklarına masal anlatan, masal kuran bir baba sonra o kitaplar yazılmış. Bence ki çok hatırlamadığım halde yani o masalları okuduğum hallerini hatırlıyorum babamın anlattığı hallerini pek hatırlamıyorum. Masallardır diye düşünüyorum. Masallar çünkü çok güzel imkânlar sunar. “Biz kitap okumayı sevmiyoruz.” Diyorlar bazen. “Peki diyorum çizgi film seyretmeyi seviyor musun?” diyorum. Evet, diyor. Çizgi film seyretmeyi seviyorum. Çizgi film seyretmeyi sevmeyen çocuk yoktur herhalde. İşte diyorum o masallar çizgi filmlerin yazılmış halleri. Aslında öyle, bize sunulan şey o filmlerin renklerinin, görsellerinin olmadığı haliydi. Böylelikle oradaki bütün sesleri, renkleri, görüntüleri hayal gücün oluşturuyordu. Çizgi filmde ses, görüntü, renk, ışık her şey önüne konuyor ve sana hayal edebilecek hiçbir şey kalmıyor. Kitaplarda ya da masallarda bu var sana sadece bunu anlatıyor onun içindeki yolculuk sana kalıyor. Bu yüzden biraz daha farklı olduğunu düşünüyorum. Hayal gücüne katkı sağlama anlamında.
Kitaplarınızda kendinizden soyutlanmış karakterleri mi yoksa sizi yansıtan karakterleri mi anlatmak daha güzel geliyor? Yani eserlerinizin sizi yansıtması hoşunuza gidiyor mu?
“Karşıyım” kitabımda evet böyle bir şey var benim düşündüğüm şeyler, bahsettiğim şeyler benim düşüncelerim ve inançlarım, benim doğrularım, doğru bulduklarım. Gerçi mizahi bir kitap olduğu için hani birebir doğrularım, gerçekler diyemeyiz bazı konulardan da biraz köpürtmek için bahsedilmiştir. Tam düşüncemi karşılamıyordur ama evet o beni yansıtıyor diyebilirim. Ama masallar için o başka bir kurgu yani çok beni yansıtabilecek bir şey yok orda hayali bir kahramanın maceraları var. Herhalde o daha farklı bir kategoriye giriyordur, bilmiyorum. En başta bilmiyorum demem gerekirdi o kadar uzattıktan sonra bilmiyorum dedim.
Sizi en çok etkileyen duygu ve davranış nedir?
Bilmiyorum aslında hepsinden etkilenebiliyorum yani birçok duygunun etkisi var ben biraz hüzünden daha çok etkileniyordum şimdi o duygudan biraz kopuyorum mesela belki insanın yaşıyla ilgilidir bu hüzün beni daha dile getirirdi. Şimdi daha mutlu zamanların insanıyım galiba. Daha mutlu zamanları yazmayı seviyorum. Şöyle bir şey mesela küçük yaşta babasını kaybetmiş biri; babamdan bahsetmek hep hüzünlüydü ama şimdi mutlu bahsetmeyi tercih ediyorum. Çünkü babamı hatırlarken yüzümde böyle üzüntü ya işte “ Babam…” olsun istemiyorum “Babam!” demek istiyorum. O yüzden şimdi biraz daha mutluluğu ön plana çıkarmak için gayret sarf ediyorum ve epeydir de bu tarafta ilerliyorum sanırım. Yani mutluluktan beslenmeye çalışıyorum acıdan değil.
İlk ne zaman kitap okumaya başladınız, okuduğunuz kitaplar genelde hangi türde ve neden bu türü tercih ettiniz?
Okuma yazmayı öğrendiğim zaman babamla kitap okuduk ama çok zordu benim için kitap okumak. Hani ben kitap okumayı sevmedim başta onu da şöyle fark ediyorum; çok yavaş okuyormuşum, yavaş okuduğum için sevmiyordum. İlerleme duygusu hissedemiyordum, çok böyle yavaş okudukça o hızlanacak, hızlandıkça daha severek okuyacaksın falan kısır döngü ama ben orda biraz vazgeçmişim herhalde. 100 Temel Eser’den babamla birlikte okumaya başlamıştık. Şiir olanlar vardı, Pinokyo vardı, öyle hatırlıyorum birkaç tanesini okumaya başlamıştık ama benim için gerçekten çok zordu. Sonradan fark ettim ki ben çok yavaş okuduğum için kitaptan sıkılıyorum aslında. Sonradan biraz daha yaşım büyüyünce aslında kitap okumayı çok daha fazla sevdiğimi, farklı alanlarda okudukça bu konuda daha da zenginleşebileceğimi fark ettim. Aslında biraz kitap okumaya geç başlamış gibi hissediyorum, şimdi de hızlı okumaya çakışıyorum hızlı okuma tekniklerini öğrenmeye çalışıyorum. Yeryüzündeki tüm kitapları okuyasım var öyle bir duygu içindeyim. Mümkünse hepsini okumak istiyorum.
İlk ne zaman “Ben yazar olacağım.” dediniz?
Yazar olmak benim çocukluk hayalimdi çünkü şöyle bir ev; yazar bir baba, arkadaşları hep yazarlardan oluşuyor. Ve ben çok hayranım babama böyle onun yaptığı her şey çok muhteşem, çok güzel görünüyor. Benim küçüklüğüm hep öyle bir duyguyla geçti yani ben yazar olmalıyım duygusuyla. Herkesin babasını yazar zannediyorum çünkü babamın bütün arkadaşları da yazar, hepsi başka bir iş yapıyor ama akşam eve gelip yazılarını yazıyorlar ya, hani herkes bir şeyler yazıyor diye düşünüyorum. İlkokula başladığım zaman bir arkadaşımın evinde daktilo olmadığını öğrenmiştim ona ‘Baban yazılarını neyle yazıyor?’ dedim, hani babasının yazı yazması mecburi gibi mecburen yazmak zorunda gibi. Hani öyle fark etmiştim ki “Benim babam ve amcalarım farklı, daha değişik bir durum var.” İşte bazen sorarlar mesela “Babanız yazar olmasaydı yine yazar olmak ister miydiniz?” Hiç tahmin edemiyorum. Yani bu hayatımın o kadar içinde ki, kendimi bildim bileli evde bir daktilo sesi var. Daktilo sesini biliyor musunuz? Baya böyle takır tukur bir şey. İşte babam mesela seccadeyi katlar gece vakti koyar ki komşulara ses gitmesin. Hani onu böyle düşünen ince biri, o kadar da yoğun yazan biri. Bu benim çocukluk hayalimdi. Elhamdülillah nasip oldu ve üstüne babamın bir gün senin de çocuklar için yazacağını hissediyorum cümlesi de gerçekleşti. İmzalı kitap var benim için imzaladığı, “Ağaçkakanlar” çok tatlı bir kitap ve babam kitabın başına onunla kitabı, masalı bana anlatırken yaşadığımız diyalogları yazmış. İyi ki yazmış çünkü tabii ki hiç hatırlamıyorum. İşte “anne ağaçkakan, baba ağaçkakan sence çocukları olsun mu, olmasın mı?” diyor bana. Ben de diyorum ki “Hayır, doğrusu neyse onu anlat bana sorma.” Düşünsenize doğru olduğunu düşünüyorum, kesinlikle öyle bir şey var. Sonra diyorum ki “Peki sen uyduruyor musun bu masalları?” “Uyduruyorum.” deyince o kadar büyük bir hayal kırıklığı yaşıyorum ki hani uydurulmuş masalı kim dinler? Hani doğrusu neyse onu anlat. Bu diyaloglarımız var baya bir mücadele ediyorum niye böyle, niye şöyle falan gibi. Onları da oraya yazmış olması babamın benim için çok kıymetli bir hatıra. Okudukça yaşamış gibi oluyorum keşke daha çok hatırlamış olabilsem.
Sorularımız bu kadardı, bize vaktinizi ayırdığınız için çok teşekkür ederiz. Biz okuduklarımızı, öğrendiklerimizi ve sizinle geçirdiğimiz şu güzel vakitteki konuşmalarımızı arkadaşlarımızla, sevdiklerimizle de paylaşacağız. Sağ olasınız.