Bizimle İletişime Geçin

Edebiyat

Bir Ankara Tarihi Yazsam

Ankara taşı (andezit), Ankara keçisi, Ankara armudu, Ankara evi, Ankara yemekleri, Ankara oyunları… E, peki bunlar ne olacak?

EKLENDİ

:

Bir Ankara tarihi yazayım diyorum. Nasip olur mu bilmem. Artık kimselerin anmadığı, bilmediği, aynı zamanda edebiyatçı ve sanatkâr büyük Sırrı Paşa’yı, o imarcı devlet adamını, şimdilerde sadece semt olarak bilinen Abidin Paşa’yı, İlk Meclis’te öldürülen Halit Paşa’yı, yine bir cinayete kurban giden Ali Şükrü Bey’i, Tacettin Dergâhı, Burdur mebusu (Biga’dan da seçilmişti) şair Mehmet Akif Bey’den ders okuyan Mahir İz’i, yine aynı şekilde Akif Beyin önünde diz kıran, ondan metin okuyan, ilerideyse Türkiye’nin Amerika sefir-i kebiri olacak Münir Beyi yazsam…

Sıhhiye’de hastaneler külliyesi olarak bilinen tepede bir zamanlar Ankara Sultanisi olduğunu, bu okulun Ahmet Muhip, Orhan Veli, Oktay Rıfat gibi öğrencileri olduğunu, Ahmet Hamdi Tanpınar’ın, Faruk Nafiz Çamlıbel’in burada muallimlik ettiğini, Mustafa Kemal Paşanın bitirme imtihanlarına katılıp öğrencilere sorular sorduğunu, Gençlerbirliği’nin bu okuldan çıktığını, bu anlamda mektepli bir takım olduğunu, İmalat-ı Harbiye’dense Ankaragücü’nün doğduğunu anlatsam…

Eski adıyla İmalat-ı Harbiye, yani Makine Kimya Enstitüsü…

Ankara’nın aslında bir dereler, ırmaklar şehri olduğunu da yazmalı elbet. İncesu, Bentderesi, Akköprü, Kavaklıdere, DikmenderesiListe uzar gider. Çubuk Çayı’nı filan saymıyorum. Öyle ki 1957 yılında Bentderesi taşar, çevresi sular altında kalır. Ölü sayısının yüzlerce olduğu söylenmektedir. Arkadaşım Menderes kitabında Samet Ağaoğlu, Başvekilin nasıl canhıraş kurtarma çalışmalarına refakat ettiğini, bu felaketten nasıl büyük bir üzüntü duyduğunu anlatır.

Eski şehir, yeni şehir ayrımını iyi de iyi vermeli. Kale civarındaki hayatı, hanları-hamamları, Selçuklu eserlerini güzelce anlatabilmek lazım. Alaattin Camii’ni, Aslanhane’yi,aşağılarda Ulus’ta İttihat ve Terakki Kulüp Binası olarak yapılan, daha sonra ilk Meclis’e ev sahipliği yapan binayı, Taşhan’ı/Sümerbank’ı, Karpiç Lokantası’nı, Suluhan’ı, Kuyulu Kahve’yi, yine Kale’deki Pirinç Han’ı, Çukur Han’ı hepsini birden bilmem nasıl anlatmalı?

Ankara taşı (andezit), Ankara keçisi, Ankara armudu, Ankara evi, Ankara yemekleri, Ankara oyunları… E, peki bunlar ne olacak?

Ankara’nın mekteplerini de atlamamalı. Ankara İdadisi olarak açılan sonra sultani olan, en sonunda Ankara Atatürk Lisesi’ne dönüşen Taş Mektep’e özel önem vermek lazım. Değil mi ki, o kahraman okulun öğrencileri Kurtuluş Savaşımızda cephede savaştı. Öğretmenleri İlk Meclis’te zabıt kâtipliği yaptı. O günleri de yazmalı. Haymana Ovası’ndan top seslerinin geldiği, kurumların ve mebus ailelerinin Kayseri’ye taşındığı o zor, ama kahramanlıkla dolu günleri

Sonra Siyasal Bilgiler Fakültesi, Dil Tarih Coğrafya Fakültesi vd

Galiba zor bir iş, ama denemeye değer…

20 yıl önce zoraki geldiğim bu gri şehri, içimde aydınlık bir yer yapan Allah’a hamd olsun.

Başta Hacı Bayram-ı Veli Hazretleri olmak üzere Ankara’yı Ankara yapan büyüklerin ruhu için bir Fatiha istirham ederim.

Daha Fazla Yükle

Yorum Bırakın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Çok Okunanlar