Bizimle İletişime Geçin

Edebiyat

Bir Dehânın Ticaret Öngörüsü

Zamanımızda, insanın ruhu pörsümüş, solmuş ve kurumuştur adeta… Onu canlanmış bir inançla, bir varoluş aşkıyla diriltecek olan ve bir umutla yeniden hayata kavuşturacak ve ticari hayatta dürüstlük ve doğruluğu egemen kılacak bir sese, inanmış bir adamın bakış ve sesine ihtiyaç vardır.

EKLENDİ

:

Miladi takvime göre sene 1976’dir. Üstad Necip Fazıl Kısakürek’in oğlu Mehmet ile Akif Bey, İstanbul/ Kadıköy Sevimli İş Hanı’nda ortaklaşa bir büfe açmaya karar verirler. Bütün hazırlıklar yapılmış, gereken düzenlemeler yapılmış, büfe tam açılmak üzere iken, bu ortaklığı ve beraberliği duyan Mehmet Kısakürek’in babası Necip Fazıl, iş yerine gelerek Akif Bey’e: “Evladım, sen buraya kaç para harcadın” diye sorar.

Akif Bey de “Üstadım tam 3500 Türk Lirası harcadım” deyince, Üstat Necip Fazıl, Mehmet’e 4000 T.L. çek yazmasını ve Akif’e vermesini söyler. Ardından Akif’e dönerek: “Evladım! Seni bu iş ortaklığından affediyorum” der ve Üstat, bunu öncesinden hiç bir açıklamada bulunmaz.

Bu durum karşısında, kimin haddinedir ki, Üstat Necip Fazıl’a, bunun neden ve niçinini sorabilsin… Akif Bey, haklı olarak çok bozulur fakat Üstad’ın yüzüne karşı söz söyleme cesaretini de gösteremez. Kendi ifadesiyle içinden ne kadar küfür varsa geçirir ve o andaki öfkesinin sınırı da yoktur…

Belli bir süre geçtikten sonra Üstad, Akif’i çağırarak çok üzüldüğünü anladığından gönlünü almak ister, büyük bir rahatlık ve vicdan huzuruyla: “Evladım Akif, oğlum Mehmet iş yapamaz. İflas edecek o benim oğlum, onun zarar ve ziyanını ben göğüslerim, ama sen iflas edersen, sefil ve perişan olursun. Ben, seni iflas, zarar ve ziyandan kurtarmak için bu ticaretten ayırdım dese de, Akif Bey bir türlü ikna olamaz ve kendisinin bu işte kullanıldığı zehabına kapılır.

Gerçekten de aradan kısa bir zaman, hatta birkaç ay geçtikten sonra, Mehmet Kısakürek iflas eder. Büyük bir emek ve harcamayla hazırladıkları büfenin önünden geçen Akif Bey, bu durumu görünce büyük üzüntü duymaya başlar. Üstadın ne kadar derin bir öngörü sahibi olduğunu, kul hakkına ne kadar riayet ettiğini, garib ğurebanın mağdur olmaması için ne kadar hassas olduğunu ve ne kadar ince düşündüğünü, bizzat yaşayarak öğrenmiş olur.

İşte toplum tarafından yeteri kadar anlaşılmamış Üstad Necip Fazıl Kısakürek’in gerçek kişiliği konusunda, muğalata ve demagoji yapanların ne kadar haksız olduklarını kanıtlayan ve ders çıkarılması gereken ilginç bir olay…

Zamanımızda, insanın ruhu pörsümüş, solmuş ve kurumuştur adeta… Onu canlanmış bir inançla, bir varoluş aşkıyla diriltecek olan ve bir umutla yeniden hayata kavuşturacak ve ticari hayatta dürüstlük ve doğruluğu egemen kılacak bir sese, inanmış bir adamın bakış ve sesine ihtiyaç vardır.

İşte Üstad Necip Fazıl’ın yaptığı, insanı her yönden çevreleyen ve sınırlayan bencilliğin ve egonun geri plana atılarak gerçek anlamda bir dürüstlük ve öngörü örneğidir…

Daha Fazla Yükle

Yorum Bırakın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Çok Okunanlar