1. Anasayfa
  2. Düşünce

Bir Takım Baylar ve Bayanlar

Bir Takım Baylar ve Bayanlar
0

BAY M.

Birisi “Hişşt” dedi. Sonra bir kez daha… Herhalde bana dememiştir diye düşündüm. Hayır, bendim bu hişt’lerin muhatabı. Artık “birisi” olmaktan çıkan kişi bana “Sen Sait Faik’in ‘Hişt Hişt’ hikâyesini bilmez misin!” deyince, hemen bilirim de diyemedim, bilmem de. Biri bana ansızın bir şey sorarsa hızlı düşünemiyorum. Mesela bana okuduğum kitabı sorun, cevap vermem için en az otuz saniye gerekli. Düşündüm ve bilmediğimi söyledim. “Okursun o zaman” dedi ve gitti. Asansörü gelmişti. O gittikten sonra odama geçip öyküyü okudum. Daha önce okumamıştım sanki. Ya da okumuştum da hatırlamıyordum. Sadece onu değil yazarın başka hikâyelerini de okudum. Havuzbaşı’nı örneğin. Kısa günün kârı saydım okuduklarımı. Zaten ben, onun tavsiyelerini hep, bir kazanım olarak gördüm. Tavsiye almaktan hiç gocunmadım. Turgut Uyar’ın Divan’ını, İsmet Özel’in 80’lerdeki bir yazısını, Süleyman Çobanoğlu’nun bir şiirini, İsmail Kara’nın bir anekdotunu hep sayesinde bildim. Minnettarım…

 

BAYAN Z.

Sinirli olduğu söylenirdi. Bence hiç değildi. Belki sadece hak edenlere hak ettiği dilden konuşuyordu denebilir. Yıllar sonra geriye dönüp bakınca idealist öğretmen tanımına en fazla uyanlardan biri olduğunu görüyorum. Edebiyat öğretmeniydi. Hafta sonu yurttan evci çıkma imkânı olmayan bizleri toplar; tiyatroya, gezilere götürürdü. Koca Sinan, Palto ve adını şu an hatırlayamadığım pek çok oyunu onun sayesinde gördüm. Sanatın, edebiyatın zevklerini bana tattıran, saatlerce kütüphanede kalmanın, bir başına kitaplara dalıp gitmenin saadetini bana öğreten bir hocamdı. Okulun servisini bu geziler için ayarlayan, bilet temin eden, bize sadece yediğimiz öğle yemeğinin (kır pidesi-ayran) parasını ödeten (eminim biraz varlıklı olsaydı yemeği de o ısmarlardı. Ama kıt kanaat geçindiğini, bir maaşından başka geliri olmadığını bilirdik), bize Cemal Reşit Rey, Muammer Karaca, İstiklal Caddesi, Taksim, Üsküdar gibi mekânları/yerleri gösteren, selatin camilerini gezdiren, bize büsbütün bir İstanbul bilgisi, görgüsü aşılayan bir muallimdi. “Muallim” dediğime bakmayın, bunlar 90’lı yıllarda oldu. Biliyorum, böyle öğretmenler günümüzde de vardır ve çoktur. Ama bu, yazıya benzemeyen yazıyla ben, bana emek veren bazı büyüklerimi selamlamak, onlara hürmetlerimi sunmak istiyorum. Ankara’dan Bay U. ile devam edelim…

 

BAY U.

Ankara’yı onunla tanıdım, bildim. Cemal Süreya’nın tabiri ile şehri “kullanmayı” bana öğreten o oldu. Kale’yi, eski Ankara’yı, Aslanhane Camii’ni bana öğretti. Hacıbayram civarı hanlardaki çay ocaklarında saatlerce oturup kitap okumayı nereden aklıma getirecektim yoksa. O olmasaydı Kızılay’a gidip turlayacaktım. Onun yerine, git dediği Bağlum’a gittim. Bağlum o yıllarda hâlâ yeşil, yemyeşildi. Bana iyi geliyordu orada saatlerce kalmak. Horasan erenlerinin, Abdulhakim Arvasi’nin, Ramazan Dikmen’in civarında olmak hoşuma gidiyordu. Ankara’da İsmetpaşa, Gülveren, Karapürçek gibi yerler olduğunu da Bay U.’dan duydum ilkin. Herkesin derdine koşuyor, biz gençleri de gittiği yerlere yanında götürüyordu. Bu semtlerde elimizde paketler kapıları çalardık. Bize verilen emanetleri sahiplerine ulaştırıyorduk. Ankaragücü tribünlerinde, ASKİ Güreş takımında sohbet halkaları vardı. Sürekli hareket halindeydi. Onunla bir iki saat geçirmek insanı bir hafta boyunca dinç tutuyordu. Geniş genel kültürü, insan

doğasına dair derin bilgisi bizleri büyülüyordu. Yıllar geçiyor, dokunduğu insan sayısı yüzlerle değil binlerle sayılıyordu artık. Öyle sık da görüşemez olmuştuk. Ama bana dua ettiğini biliyordum. Ben de ona hâlâ dua ediyorum. Yıllar var ki yüz yüze görüşmedik. Hâlâ Ankara sokaklarında aynı enerjiyle ve gayretle dolaştığını biliyorum. Aynı şehirdeyiz, bunu bilmek beni mutlu ediyor

1983 Anamur doğumlu. Çocukluğunun önemli bir kısmı yüksek rakımlı yaylalarda geçti. Çok mutlu olduğunu düşündüğü zamanlarda yatılı okula yollandı. Böylece mutluluğu büyük bir darbe aldı. Ama şöyle bir bakınca, iyi ki gitmişim diyor. Eskilerin tabiri ile leyli meccani idi bizimkisi, ama parasız yatılı denirdi tabii. Dağların ve yatılı okulun üzerindeki etkisini hâlâ güçlü bir şekilde hissediyor. Pek çok yerde yazıları yayımlandı. Konular genelde bu ikisiyle ilgiliydi. Star Gazetesi Açık Görüş eki, Söz ola, Kitap Postası, Seher, Genç, Hacamat, CF, Cafcaf, Aşkar, Seferber dergisinde yazıları yayımlandı. Bir de yayımlanmış kitabı var: Hayata Emek Verenler (2011) *** Endüstri mühendisliği okudu. Hayatta başarıyı en fazla hissettiği anı, lise ikinci sınıftaki bir fizik yazılısında hocaya kâğıdı teslim ederken yaşadı. Herkesten, öğretmenden, dünyadaki her insandan daha iyi bildiğini düşünmüştü. Hayattaki diğer “başarıların”da o lezzettin pek yanına yaklaşamadı. *** Başarı olarak gördüğü şeylerden biri de kitap okumak. İyi kitaplar dünyadaki en büyük nimetlerden. Bu sebeple Allah’tan, uzun yıllar okuyabilecek imkân ve afiyet diliyor. Dua ediyor…

Yazarın Profili

Bültenimize Katılın

Hemen ücretsiz üye olun ve yeni güncellemelerden haberdar olan ilk kişi olun.

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir