Bizimle İletişime Geçin

Din ve Hayat

Bitmeyen Hırs ve Kin: “Burası Dünya”

Hatırlatmak lazım: İnsanlık namına; milletiniz, memleketiniz için iyi ve hayırlı bir işe vesile oldunuz da yolunuza taş koyan mı oldu? Fakirin, yetimin, yoksulun elinden tuttunuz da bıraktıran mı oldu? Allah’ın (cc) emirlerine daha iyi uydunuz da sizi engelleyen mi oldu? İbadetin daha güzelini yaptınız da vazgeçirmeye çalışan mı oldu? Kendiniz ve aileniz Müslümanca yaşadı da yasaklayan mı oldu?

EKLENDİ

:

“Eşref-i mahlukât” mertebesine ulaşmak dururken  “Esfel-i safilin” olmaya koşan, “İnandığı gibi yaşamayınca yaşadığı gibi inanmaya başlayan” ne çok insan var.

Yalan, yalancı; kötü, kötülük her yerde rağbet görürken doğrudan ve iyiden yana her şey ve herkesten inanılmaz bir kaçışa şahit oluyoruz. Öyle ki her tarafımız yalancı, hain, sahtekâr, arsız, ikiyüzlü, işi gücü fitne fesat, güzel gelişmelere üzülüp felaketlere sevinen ve netice itibariyle bu topraklara ait olmadıkları her hâllerine yansıyan insanlarla dolu.

Her mevzu hakkında söyleyecekleri bir şeyler muhakkak vardır böylelerinin. Her şeyi en iyi onlar bilirler. En iyisini onlar yaparlar. Başkasına yaşama hakkı tanımazlar. Menfaate dayalı inatlarından ve kibirlerinden yanlışa, yanlış; yalana, yalan diyemezler. Gerekirse daha büyük yalan veya iftira uydurup yollarına devam ederler. “Yalan söyleyenler doğru söyleyenlere inanmazlar.” sözü tam da bunları tarif eder.

Kibirde sınır tanımazlar, yalan ve iftira en büyük silahlarıdır. İnanmazlar, inanmış gibi yaparlar. Çalışmazlar, çalışanı engellerler. Yürümezler, koşanın eksiğini bulmaya çalışırlar. Cehennemi hak edecek her şeyi yaparlar lakin cenneti de kimseye bırakmazlar. İbadet etmezler ibadet edeni eleştirirler. Kendilerini ve aileleri olarak Allah’ın emirlerine uyma, yasaklarından sakınma noktasında hiçbir şey yapmazlar, lakin bunu yapan samimi insanları beğenmezler.

Bizden olmayana sınırsız hoşgörü sahibiyken bizden olanlara tahammülsüzdürler. Başkaları geçmişine sahip çıkıp kültür ve medeniyetine sıkı sıkıya sarılırken, millî ve manevî değerlerine toz kondurmazken; onlar kör ve sağır kesilirler bu güzelliklere. Eleştirilmekten hoşlanmazlar ancak kendileri eleştiride sınır tanımazlar. Olumlu şeyleri görmez hep olumsuz şeyleri gündeme getirirler. İyiyi bırakıp kötüyle beraber saf tutarlar. İhanet etme hususunda uzmandırlar.

Resmin tamamına bakmaz, küçük ayrıntılara uğraşırlar. Ormanı bırakıp ağaca takılırlar. Oynanan kirli oyunların birer parçası olduklarını asla kabul etmezler.

Yöneticiler kendilerinden olmazsa bunu asla kabullenemezler. Bu durumu değiştirmek için düşmanla işbirliği yapıp ülkeyi batırmayı bile göze alırlar. Terörden, yangından, depremden, selden, ekonomik krizlerden, sosyal çalkantılardan medet umarlar. Fırsat ellerine geçse bir kaşık suda boğarlar kendileri gibi düşünmeyenleri. Kendilerinden olmayanların en ufak bir ayıbını abarttıkça abartırlar; her türlü pislik ve kötülük kendilerinden gelirse görmezlikten gelir, üç maymunu oynarlar.

Dünyevî şeylere koşa koşa giderken dinden ve dinin gereklerinden (İslam) hiç hoşlanmaz, (âyet, hadis, ezan, ibadet) bunlardan rahatsız olur ve hatta arkalarına bile bakmadan kaçarlar.

***

“Allah’a (cc) düşman olan insana dost olabilir mi?”

(Sezai Karakoç)

***

Pislik içinde bir hayat sürerler lakin en pak olan yine kendileridir. Kalpleri kapkara olmuştur ama temiz kalpli olduklarından dem vururlar. Ahlaksızlığın âlâsını yaparlar fakat en ahlaklı onlardır.

En güzel evlerde oturur, en güzel şartlarda çalışır, en iyi maaşı alır, son model arabalara biner, tatilden tatile gezerler. Her şeyin en iyisi, her şeyin en güzeli… Her zaman genç kalma isteği, daima mutluluk… Aksini kabullenmek istemeseler de durum bildikleri gibi değil tabiî.

***

“İnkârcıların (refah içinde) diyar diyar dolaşması sakın seni aldatmasın!

Azıcık bir menfaattir o. Sonra onların varacakları yer cehennemdir.

O, ne kötü varış yeridir.”

(Âl-i İmran, 196-197)

***

Bu bitmeyen kin, bu tarifsiz nefret, bu anlamsız mücadele, bu boş hırs hep dünya ve dünyalıklar için.

Değer mi? Asla!

***

“Burası Dünya!

Ne çok kıymetlendirdik…

Oysa bir tarla idi;

Ekip biçip gidecektik.”

(Cahit Zarifoğlu)

***

Hatırlatmak lazım:

İnsanlık namına; milletiniz, memleketiniz için iyi ve hayırlı bir işe vesile oldunuz da yolunuza taş koyan mı oldu? Fakirin, yetimin, yoksulun elinden tuttunuz da bıraktıran mı oldu? Allah’ın (cc) emirlerine daha iyi uydunuz da sizi engelleyen mi oldu? İbadetin daha güzelini yaptınız da vazgeçirmeye çalışan mı oldu? Kendiniz ve aileniz Müslümanca yaşadı da yasaklayan mı oldu?

Örnekleri çoğaltmak mümkün, zira iyiliğin sınırı yok.

Nefrette sınır tanımayan, hayata ve olaylara bakış açıları hastalıklı bu nasipsizler güzelden, haktan, hakikatten, doğrudan, hayırdan yana işleri ne yaparlar, ne de bunların yapılması hoşlarına gider. Tarif edilemez, içinden çıkılamaz bir hâldir bunların durumu. Allah önce hidayet, sonra istikamet nasip etsin böylelerine.

Anlamlı ve güzel bir hayat yaşamak, öte dünyamızdan emin olmak istiyorsak bunlardan ve kısır tartışmalarından uzak durmalıyız. Böylesi durumlarda bakış açımız; İyilikle kötülük bir olmaz. Kötülüğü en güzel bir şekilde sav. Bir de bakarsın ki seninle arasında düşmanlık bulunan kimse sanki sıcak bir dost oluvermiştir.” (Fussilet, 34) şeklinde olmalıdır.

Hiçbir şey kaybetmez aksine çok şey kazanırız.

Bu kesin.

Şükür ki ahiret var. Geçecek, geçmez denilen; bitecek, bitmez sanılan. Bekleyelim ve görelim: Hakikat neymiş, doğru söyleyen kimmiş?

(Aydos, 27.sayı)

Daha Fazla Yükle

Yorum Bırakın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Çok Okunanlar