Bizimle İletişime Geçin

Edebiyat

BU BÖYLE GİTMEZ; BELLİ Kİ BEN KAZANÇLI ÇIKACAĞIM: ÖYLEYSE ALKIŞ İSTEMİYORUM BANA BİR FATİHA YETER

Akıl sahipleri daha ne kadar dayanabilirler ki, böylece kendilerini duyacak ya da anlayacak izan sahipleri çıkabilir mi diye; her şeye rağmen, heyhat, kalabalıkların içindeki yalnızlığı görmemek ne kadar acı veriyor.

EKLENDİ

:

Evet, itirafım zor olmadı biliyorum; bu kadar büyük bir belâya uğramış hurufatın içinden, titizlikle koparıp ortaya koyduğum bir cümlenin içinde maharetle gizlenmiş olan o derin alakanın, bana yakışacak olan önemli ve bir o kadar da cazibeli büyüsüne kapılmış, gaipten gelen bir nida gibi etrafımda dönüp duran benzeri yok bu fikrimin; ulufe dağıtan sultanın hazinesinden bana ne kalmışsa artık belli oldu ki benim bir bahanem kalmadı ki bu ağır yükün taşınacağı hakkında bir zahmete maruz kalayım ve hayat hakikatte sanıldığı gibi öyle bülbülle gülün has bahçelerde birbirlerine sitem ederek söyleşmesi kadar hazin değildir ve aslında hayat daha da kötü bir hal almaktadır zamanın bu uçuk ve duyarsız boyutuyla birlikte, sanki hiçbir zaman işgal edilmezmiş gibi bir masumiyet duygusu içinde hayal ederken her tarafı acımasız bir şekilde saldırıya uğramış bu yorulmuş bu zavallı dünyada:

Peki, bana ne oldu ki böyle uzaktan bakmaktayım hayata!

Bir şey var ki bütün hışmıyla geliyor üstüme!

Varsın gelsin dedim; bahanem yok ki dedim; lâkin kimin bahanesi var ki; ya da kim kendine bir bahane bulacaktı ki bu kargışlanmış durumdan dolayı bundan böyle; acıması yok ve her fırsatta, hatta en ufak bir kıvılcımla birlikte ortaya çıkmasını dört gözle bekledikleri bir bahanenin halihazırda iştahlarını ne kadar kabartabileceğinin sevinci ve hesabı içinde iken; bunu da sabırsızlıkla beklediklerini anlamamanın kara bir yazgı gibi alnımda duracağını bildiğim halde, bunu tavsatarak geçiştirmek için gözlerimin kör olması gerekiyor ki; bu garip ve yalnızlık zamanlarının acı veren vaziyetleri içerisinde, akıl sahipleri daha ne kadar dayanabilirler ki, böylece kendilerini duyacak ya da anlayacak izan sahipleri çıkabilir mi diye; her şeye rağmen, heyhat, kalabalıkların içindeki yalnızlığı görmemek ne kadar acı veriyor; ne kadar perişan ediyor insanı:

Lâkin faydası yok böyle yazılıyor kalsın diyerek geleceğe!

Beklemek de bir şeydir elbet sabah güneşi gibi uzaklara bakarak!

Ve böylece yolun üstündeki badireleri aşarak da bir hamle yapabilirim; bir şeyi isteyebilirim, ama ne için diye ortaya çıktığımda ise; meselenin esasını teşkil edecek şeyin, aslında içimde yattığını anladığımda; aklımın ve yüreğimin beraberliğini şart koşarak kabullenmenin, mutlaka benim yararıma olacaksa eğer daha ne söyleyebilirim ki yenilgilerimin çetelesini tutacak olanların tezlerini çürütmekten başka; bana kalacak olanı bir haykırmayla birlikte kenara atmadıktan başka; yahut doğru dürüst ortaya çıkıp, daha doğrusu adam gibi ortaya çıkıp bu hercümercin artık benimle birlikte bir sonuca varması ne kadar mukadder ise; bundan kaçınmanın da bir sebep teşkil etmeyeceğinin şuurunda olarak hiçbir şeyden çekinmeden şehrin ortasına doğru ışıklarını saçsın ki kayıtsız ve şartsız diyerek; yani el ele vererek bir harfin somut olarak ayağa kalkışıyla payıma düşecek olan hayatımın zorluklarıyla birlikte:

Benimle bir anlam kazanacak sokağın başındaki dönemeç!

Öyleyse bundan sonra alkış istemiyorum bana bir Fatiha yeter!

Daha Fazla Yükle

Yorum Bırakın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Çok Okunanlar