1. Anasayfa
  2. Dünya

Büyük Aile

Büyük Aile
0

 

Küçük aileyi biliyorsunuz; o, anne-baba ve (kız ve erkek) çocuklardan oluşur; biraz daha büyük aileye, büyük-anne, büyük-baba da (= ebe ve dede de) katılır ama benim burada büyük aileden kastım, millettir (devlettir) ve bütün insanlık ailesidir.

Küçük ailenin yaşadığı mekân, evdir; büyük ailenin yaşadığı mekân da dünyadır.

Ailede mutlaka bir aile reisi olur; diğer üyeler de (= eş ve çocuklar da) ona tâbi olurlar. Aynen bunun gibi ulusal ailede de bir reis (= yönetici) olur ve o ailenin diğer üyeleri (= millet de tebea) ona tâbi olurlar.

Her ailede yönetim anlayışı değişiktir (= farklıdır); kimi ailede demokratik, kimi ailede otokratik bir yönetim görülür.

Devletlerdeki (dünyadaki) durum da bundan farklı değildir.

Bir ailede, aile reisi (= yönetici), aile üyeleri (eş ve özellikle çocuklar) arasında nasıl ayrım gözetmez ise; bu, devletler de b/öyle olmalıdır; yani, aile reisi (hadi baba diyelim), bir çocuğunu kayırır-korurken, öbür çocuğunu gözden çıkarmaz, yok saymazsa; (özellikle demokrasilerde!) devlet reisi de, milletin bir kesimini kayırıp-korurken öbür kesimini gözden çıkar(a)maz, yok say(a)maz; veya, “aile reisliğini = yöneticiliği” garantiye almak için, “aile bütçesini = hazineyi” (küçük) bir kesimin lehine, öbür (büyük) kesimin aleyhinde kullanamaz; âdil olmalı, âdil davranmalıdır.

Elbette her ailede Hâbiller ve Kâbiller olduğu gibi büyük ailede de benzer eğilimler olur; büyük ailenin bir kısmı Müslüman, bir kısmı Hristiyan, Yahudi, ateist vb. olur ama aile reisi (= devlet başkanı), kimse şiddete ve zulme başvurmadığı sürece her kesime âdil davranmak zorundadır. = Devlette tarafsızlık esastır. Şiddet ve zulüm, yaşam hakkına müdahaledir. Yaşam hakkına müdahale edilenin, yaşam hakkına müdahale edilir. Devletler (= yöneticiler), bunun için vardırlar. Devletlerin (= yöneticilerin) kendisi, insanların yaşam hakkına (= din, mal, can, nesil ve akıl güvenliğine) müdahale ediyorlarsa, azledilirler.

İnsanların din, mal, can, nesil ve akıl güvenliğini garanti altına alan yegâne din (= düzen), sadece İslâm’dır; Müslüman yöneticilerin bunu bilme ve buna göre davranma zarureti vardır.

İslâm, insanlara herhangi bir “yönetim biçimi” önermez; ama yönetimin ahlâkî ilkelerini belirler: Adâlet, ehliyet ve liyâkat… Bunların korunması için de yönetici(ler)de taqvâyı; yönetilenlerde de denetimi ön şart olarak koyar. Çoğu zaman da affedici olmayı ve ıslahı tavsiye eder = önerir; çünkü, asıl cezayı öteye (= âhirete) erteler.

1964, Ankara Çamlıdere’de doğdu. İlkokulu köyünde, ortaokul ve liseyi İzmit/Gölcük’te okudu. Lisansını Ankara Ünv. DTCF ile Anadolu Ünv. İktisat Fakültesi’nde tamamlayan Metin, yüksek lisansını Gazi Ünv. SBE’de, doktorasını ise Selçuk Ünv. SBE’de yaptı. Uzun yıllar Kültür ve Turizm Bakanlığında kütüphane memurluğu yapan Hasan Metin, daha sonra Çankırı Karatekin Üniversitesinde öğretim üyeliği görevinde bulundu. Daha sonra bu görevdeyken emekli oldu. Din, felsefe ve dil konuları üzerinde çalışmalarını sürdüren Metin’in kitaplaşmamış yazıları bulunmaktadır. Okumak, düşünmek, yazmak ve endişelenmek hayatının vazgeçilmezlerindendir.

Yazarın Profili

Bültenimize Katılın

Hemen ücretsiz üye olun ve yeni güncellemelerden haberdar olan ilk kişi olun.

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir