Bizimle İletişime Geçin

Din ve Hayat

Cehennem Yolcuları

Cehennem yolcularının karakteristik özelliği Allah’ı kalplerinden sürgün ederek şeytanı kalbin sultanı ilan etmeleridir. Bunların dindar olması de bir şey değiştirmez. Hayata şeytanın gözlüğüyle bakanların kötülüğü güzel görmelerinden daha tabi bir şey olmaz. 

EKLENDİ

:

Merhametin ve adaletin

sürgün edildiği

bütün yürekler cehennem nefesidir.

“Aynı nehirlere girenlerin üzerinden farklı sular akar.” diyen Heraklitos aslında hem dünya hayatının akışına, değişimine hem de insanın duruşuna göre hayattan etkilenmesine işaret etmektedir.

Aynı dünyada yaşayan insanlar inançlarına, kültürlerine, geleneklerine göre farklı farklı hayatlara yelken açarlar. Bunun tabi sonucu olarak varacakları limanlar da farklı olacaktır.

Müslüman, Hristiyan, Yahudi, Budist, deist, ateist, Mecusi, Sih, Hindu vb. hepsi hayatı farklı değerlendirip farklı yaşarlar. İşte bu çalışmamızda İslam nehrinde yelken açanların akıbetleriyle ilgili bir değerlendirme yapacağız. Bir önceki konumuzda cennet yolculuğunu ve bu yolculuğa çıkan insanların özelliklerini paylaşmıştık.

Hatırlarsanız cennet yolcularının en önemli özelliği Allah inancı ve sevgisiydi. Allah’a inanan ve hayatını O’nun sevgisi ekseninde yaşayanların varacağı sahil cennetti.

Bu yazı serüvenimizde de cehennem sahiline varacak yolculuğu ve yolcuları tahlil edeceğiz.

Kur’an’a baktığımızda cehennem yolcularının en birinci özelliğinin Allah inancından yoksun oluşlarını görebiliriz. Yani Allah’a inanmayan bir insanın nihayetinin cennet olması mümkün değildir.

Bu temel bir ilkedir.

“De ki: Size, (yaptıkları) işler bakımından en çok ziyana uğrayanları bildirelim mi?

(Bunlar;) iyi işler yaptıklarını sandıkları halde, dünya hayatında çabaları boşa giden kimselerdir. İşte onlar, Rablerinin ayetlerini ve O’na kavuşmayı inkâr eden, bu yüzden amelleri boşa giden kimselerdir ki, biz onlar için kıyamet gününde hiçbir ölçü tutmayacağız. İşte, inkâr ettikleri, ayetlerimi ve resullerimi alaya aldıkları için onların cezası cehennemdir.” Kehf/104-106

“İnkar edip ayetlerimizi yalanlayanlara gelince, onlar cehennemliktir, onlar orada ebedi kalırlar.” Bakara/39

İnkar gemisinin rotası ateş sahillerine sabitlenmiştir. Bu gemiyle yolculuk edenler İslam eskatolojisine göre mutlaka cehenneme varırlar.

Tabi cehennem yolcularını değerlendirirken Kur’an’da Allah’ın sevmediğini dile getirdiği bir zümreye de şahit oluyoruz. Nasıl ki Allah’ın sevdiklerinin ağırlanacağı yer cennet ise sevmedikleri için de hazırlanan mekân cehennemdir.

O halde yazı yolculuğumuza buradan devam edelim. Kimdir Allah’ın sevmedikleri ve bunlar nasıl bir yaşam arzını benimsemişlerdir? Bu sorulara Kur’an eksenli vereceğimiz cevap aslında bize cehennem yolcularının da özelliklerini gösterecektir.

Allah inkâr edenleri sevmez.

“(Resûlüm!) De ki: Eğer Allah’ı seviyorsanız bana uyunuz ki Allah da sizi sevsin ve günahlarınızı bağışlasın. Allah son derece bağışlayıcı ve esirgeyicidir.

De ki: Allah’a ve Resûlü’ne itaat edin. Eğer yüz çevirirlerse bilsinler ki Allah kâfirleri sevmez.” Al-i İmran/31-32

Sevgi ve bağışlanma…

İnkâr ve ceza…

Allah’ı hatırlatmaya karşı yüz çevirerek kendi bencil arzularının sularında yüzmeye devam edenler, Allah sevgisinden uzaklaştıkları için nihayetleri ateş olacaktır. Bu temel ilke demiştik. İnkâr edenleri hiçbir iyi davranışları kurtarmayacaktır.

Burada sıklıkla şu soru sorulur; “Allah dünyada iyilik yapanların, iyi davranışlarda bulunanları sırf kendisine inanmadığı için cehenneme mi atacak? Bu doğru bir davranış mı?” bu soruya iki şekilde karşılık verilir. Birincisi: Dünyada iyi bir insan olarak yaşayan ama Allah’ı ve ahireti inkâr ederek Allah’ı yok sayan, değersizleştiren ve aynı zamanda cennetini küçümseyip alaya alan birisine inanmadığı cenneti zorla vermeye kalkmak doğru mu? Öyle bir gün varsa ki inancımızda vardır, istemediği cennet yerine hak ettiği cehennemi almasından daha adaletli ne olabilir ki?

İkinci açıklamayı ise eğitim ve okul üzerinden verelim. Bir okul müdürü bir zamanlar bana insanlığa faydalı çalışmalar yapan ama aynı zamanda Allah’a inanmayanların mutlaka cennete gitmesi gerektiğini söylemişti. Bunun üzerine ben de kendisine şöyle bir soru sormuştum; “Sayın müdürüm! Siz bu okulun müdürüsünüz. İki öğrenci hakkında sizin görüşünüzü alacağım. İki öğrenci de ortaokulu bitirdi. Birisi eğitimi önemsediği için sınava girdi ve sizin okulunuzu kazandı. Ama diğeri de sınavlara girmediği için bir tercih yapamadı. Yani sizin okulunuzu da kazanamadı. Şimdi birinci öğrenci dört yıllık okul sürecinde yaptığı yanlış davranışlardan dolayı bazen disipline gitti, bazen zayıf notlar aldı. Bazen okula geç kaldı, bezen de devamsızlık yaptı. Şimdi bu öğrenci okuldan atılmayı gerektirecek bir davranış yapmadığı sürece ona okulu bitirme ve diploma alma şansı verilir değil mi?” Bu sorum müdür beyi şaşırttı. Ama cevabı olumlu oldu.

“Evet tabi ki okuldan atılacak bir davranış yapmadığı müddetçe okulu bitirme ve diploma alma şansı vardır.” deyince ikinci öğrencinin durumunu sordum. Peki ikinci öğrenci okula kayıt yaptırmadı ama sosyal hayatında çok iyi bir insan olarak yaşamaya devam etti. Şehrinde birçok yeniliklere imza attı. Faydalı çalışmalarda bulundu. Bu genç dört yıl sonra gelip sizden iyi bir insan olduğu için diploma istese ne dersiniz? Hemen diplomasını hazırlayıp verir misiniz?

Şaşkınlığı yüzünden okunuyordu. Ama tabi ki cevabı olumsuz oldu. “Hayır ona diploma veremem.” dedi.

“Niçin veremezsiniz?”

“Çünkü okula kayıt yaptırmayan bu okuldan diploma alma hakkına sahip değildir.” Deyince ben de lafı gediğine koydum.

“Sayın müdürüm işte İslam okuluna kayıt yaptırmayanlara da cennete geçiş belgesi verilmemektedir. Cennet için mutlaka İslam okuluna kayıt yaptırmak ve bu okuldan atılmayı gerektirecek davranışlardan uzak durmak gerekir.” deyince sesini çıkarmadı.

Hem Allah’ı inkar edecek hem de O’nun inananlara sağladığı imkanlardan faydalanacak bu nasıl bir tezat! İşte inanç ve amel cennet yolcularının en temel özelliklerindendir.

İman ve ibadet

İbadet, kulun, allah2a karşı sevgisini, saygısını, bağlılığını gösterdiği bir yaşam tarzıdır. Cennet, ibadet deryasında yüzenlerin varacakları bir sahildir.

“Rabbiniz şöyle buyurdu: Bana dua edin, kabul edeyim. Çünkü bana ibadeti bırakıp büyüklük taslayanlar aşağılanarak cehenneme gireceklerdir.” Mümin/60

Peygamberimiz Hz. Muhammed de (as) bu ayeti şu sözüyle açıklamaktadır.

“Kalbinde hardal tanesi kadar kibir olan bulunan kimse cennete giremez.”[1]

Bunu daha iyi anlamak için Kur’an’ın, bizi insanlığın ilk zamanına götürerek alegorik bir tarza yaptığı açıklamayı iyi okumamız gerekmektedir. İnsanlığın yaratıldığı ilk zamanda İblisin, Allah’ın emrine karşı kibirlenerek asi olması ve Adem’i küçümsemesi cehennemliklerin en önemli özelliklerinden bir diğerine işaret etmektedir.

İblis, Allah’a inanıyordu ama inancını keyfine göre yorumluyordu. İşine geldiği gibi bir inancı tercih ediyordu. Bu ise Allah’ın kabul edeceği bir şey değildi. Çünkü iman teslimiyetti. İman, nefsimizin hoşuna gitmese bile Allah’ın emrine karşı saygıda kusur etmemekti. O ne derse başım gözüm üstüne diyebilmekti. Bu, insanın İslam okulundan atılmasına ve kaydının silinmesine neden olan ölümcül birinci hatadır.

İkincisi ise insanlara karşı soyundan, makamından, şöhretinden, sahip olduğu imkanlardan, güzelliğinden, yakışıklılığından dolayı büyüklenerek, onları küçümsemek, aşağılamak da ikinci ölümcül hatadır. Bu ise Allah’ın sevmediği davranışlardandır.

“Allah’a ibadet edin ve O’na hiçbir şeyi ortak koşmayın. Ana-babaya, akrabaya, yetimlere, yoksullara, yakın komşuya, uzak komşuya, yakın arkadaşa, yolcuya, ellerinizin altında bulunanlar (köle, cariye, hizmetçi ve benzerlerine) iyi davranın; Allah kendini beğenen ve daima böbürlenip duran kimseyi sevmez.” Nisa/36

Kur’an gemisine binerek hayat okyanusunda yüzmeye devam ederken bizi cehennem sahiline atacak daha birçok kişilik özellikleriyle karşılaşmaktayız.

Peygamberimiz Hz Muhammed (as) bir sohbetinde arkadaşlarına şöyle demiştir: “Size cehennemlikleri haber vereyim mi? Bunlar kaba, cimri ve kibirli kimselerdir.”[2]

Cehennem sahiline baktığımızda demir atan gemilerin üzerinde inkar, şirk, kibir, günah, isyan, zulüm, haddi aşmak, acımasızlık, haksızlık, riya, alay, nifak, gıybet, iftira gibi yazıları görmekteyiz.

Cehennem yolcularının özelliklerini tahlil ettiğimizde onun iki boyutlu olduğunu görüyoruz. Birincisi Allah’a bakan boyutu, ikincisi ise insanlığa bakan boyutudur. Yani insan, Allah’a ve insanlara karşı yaptığı hainliğin, nankörlüğün, haddi aşmanın, zalimliğin sonucu olarak Allah ve insan sevgisinden mahrum olarak nihayeti cehennem olur.

“Allah sürekli hainlik eden günahkarı sevmez.” Nisa/107-Enfal/58- Hac/38

Allah’a karşı hainlik, insanın yaratılış amacı dışına çıkarak şirk, isyan, günah, nefsi ilah edinme gibi farklı yaşam tarzlarını benimsemesidir. İnsanı yaratan ve onu en iyi tanıyan Rabbimizin sözlerine karşı duyarsız, ilgisiz kaldığı gibi alay ve hakaretlerle ona tavır almaktadır.

İnsana karşı ihanet ise onun güvenini boşa çıkarmaktır. Bununla birlikte dünyalık bir takım beklentiler, kazançlar ve menfaatler sonucu yalancı şahitlik ve iftirayla onu zor durumda bırakmak ve suçsuzken suçlu gibi algılanmasına neden olmaktır.

“Bir kimse Müslüman bir kimsenin malını almak için yalan yere yemin ederse, kendisine gazaplı olduğu halde Allah’a kavuşur.”[3]

“Allah’a karşı verdikleri sözü ve yeminlerini az bir bedelle değiştirenlere gelince, işte bunların ahirette bir payı yoktur. Kıyamet günü Allah onlarla konuşmayacak, onlara bakmayacak ve onları temize çıkarmayacaktır. Onlar için acı bir azap vardır.” Al-i İmran/77

Peygamberimiz Hz Muhammed (as) bu hususta dikkat çekici bir açıklama yaparak inanan insanları ciddi bir şekilde uyarmaktadır.

“Resûlullah (sav), odasının kapısında bir münakaşa işitmişti. Yanlarına çıkıp: “Ben bir beşerim. Bana ihtilaflılar gelir. Bunlardan biri, diğerine nazaran daha belagatlı (ikna edici) olur. Ben de onun doğru söylediğini zanneder, lehine hükmederim. Ancak kime bir Müslümanın hakkını vermiş isem, bunun ateşten bir parça olduğunu bilsin. O ateşi ister yüklensin, ister terk etsin (kendisi bilir)” buyurdular.”[4]

Müslüman adaleti ayakta tutmak için mücadele eder. Bilir ki zalimleri, Allah sevmez ve O’nun sevmedikleri de cehennem yolcularındandır.

“Allah, zalimleri sevmez.” Al-i İmran/57 Şura/40

Zalim, zulmetmeyi meslek ve yaşam tarzı haline getiren kişidir.  Zulüm ise bir şeyi konulması gereken yere koymamaktır. Yani hakkın ihlal edilmesi ve yapılması gereken yerde bir işi yapmamak, yapılmaması gereken yerde yapmaktır.

Yaşlılara, güçsüzlere, çocuklara, kadınlara, hayvanlara merhametli olunması gerekirken onlara karşı şiddet uygulamak zulümdür.

Allah’ın, insanlara verdiği zenginliği ihtiyaç sahipleriyle paylaşmak gerekirken onu sadece kendine saklamak zulümdür.

Başkasının hakkını, sahip olduğu imkan, güç, rüşvet vb. yollarla ele geçirmek zulümdür.

Yücelik ve ilahlık Allah’a ait iken o özelliği, kendisine, başka varlık veya nesnelere vermek zulümdür.

İyilik etmek insani ve imani bir sorumluluk iken onu başa kakmak zulümdür.

“Şüphesiz suçlular cehennem azabında devamlı kalacaklar. Azapları hafifletilmeyecektir. Onlar azap içinde kurtuluştan ümit kesmişlerdir. Biz onlara zulmetmedik, fakat onlar kendileri zalim kimselerdir.” Zuhruf/74-76

“Kim Müslüman bir kimsenin hakkını, yemini ile ele geçirirse artık onun için cehennem vacib olmuştur. Allah Teala ona cenneti de mutlaka haram kılmıştır.” “Ey Allah’ın Resulü! Az bir şey olsa da mı?” diye sormuşlardı. “Misvak ağacından bir çubuk bile olsa!” cevabını verdi.”[5]

Allah’ın ve kulların hakkını gasp eden kimse zalim olarak yeniden dirilecek ve ateş yolcusu olarak ağırlanacaktır.

Faizle insanların emeklerini sömürenler, haksız yere bir cana kıyanlar, yeni doğmuş bebelerini çöplere, denizlere atanlar, çocuklara, gençlere istismarda bulunanlar, eşcinsel ilişkide bulunarak insanlığın geleceğine dinamit koyanlar, insanların alın terlerini, emeklerini sömürenler hepsi cehennem yolcusu olarak, Allah’ın rahmetinden uzaktırlar.

Aslında cehennem yolcularının karakteristik özelliği Allah’ı kalplerinden sürgün ederek şeytanı kalbin sultanı ilan etmeleridir. Bunların dindar olması de bir şey değiştirmez. Hayata şeytanın gözlüğüyle bakanların kötülüğü güzel görmelerinden daha tabi bir şey olmaz.

Bunun için hayat rotamızın cennet olmasını isteyen, merhametiyle evreni kuşatan Allah, şeytanın adımlarından uzak durmamız gerektiğini açıkça belirtmektedir.

“Ey iman edenler! Şeytanın adımlarına uymayın. Kim şeytanın adımlarına uyarsa (bilsin ki) şüphesiz o hayasızlığı ve kötülüğü emreder. Eğer Allah’ın size lütfu ve rahmeti olmasaydı sizden bir kimse asla temize çıkamazdı. Ancak Allah dilediğini arındırır. Allah duyandır, bilendir.” Nur/21

Allah’ın lütuf ve merhameti kitaplarıyla, peygamberleriyle bize doğru yolu, aydınlığı, temizliği göstererek ateşe davet edecek çirkinliklerin hepsine karşı bizi uyarmaktadır. O ne güzel Mevla ne güzel Allah’tır!

Bazen bizim küçük gördüğümüz şeyler yaşantımızda farkına varamadığımız kırılmalara neden olur. Bu kırılmalar cennet viyadüğünde depremi oluşturarak ayaklarımızın sırat köprüsünden kayarak cehenneme yuvarlanmamıza neden olur.

Burada cehennemliklere sorulan birkaç soruyu tartışarak konumuzu toparlayalım.

“Sizi şu yakıcı ateşe sokan nedir?” diye. Onlar şöyle cevap verirler: Biz namaz kılanlardan değildik. Yoksulu doyurmuyorduk, (Bâtıla) dalanlarla birlikte dalıyorduk,  ceza gününü de yalan sayıyorduk. Sonunda bize ölüm geldi çattı.” Müddesir/ 42-47

“Neredeyse cehennem öfkesinden çatlayacak! Her ne zaman oraya bir topluluk atılsa, onun bekçileri onlara: Size, (bu azap ile) korkutucu bir peygamber gelmemiş miydi? diye sorarlar.

Onlar şöyle cevap verirler: Evet, doğrusu bize, (bu azap ile) korkutan bir peygamber gelmişti; fakat biz (onu) yalan saymış ve: Allah’ın bir şey gönderdiği yok; siz olsa olsa büyük bir sapıklık içindesiniz! demiştik.

Ve: Şayet kulak vermiş veya aklımızı kullanmış olsaydık, (şimdi) şu alevli cehennemin mahkûmları arasında olmazdık! diye ilâve ederler. Böylece günahlarını itiraf ederler. Artık (Allah’ın rahmetinden) uzak olsun, o alevli cehennemin mahkûmları!” Mülk/8-11

Bu ayetlere baktığımızda cehennem yolcularının özelliklerini şöyle sıralayabiliriz.

Ahiret temelinde başta Allah olmak üzere İslam’ın inanç esaslarını inkar

Namaz temsilinde ibadetlerden uzaklaşmak

İnsanı, şeytan ve yoldaşlarının oyuncağı yapacak hem faydasız hem de nefsin ve şehvetin peşinden sürükleyecek işlere yönelmek

Peygamberleri ve önderliklerini yok saymak, yalanlamak.

Kur’an’ın uyarılarını dikkate almamak

Yetim ve yoksullardan yüz çevirmek

Aklı kullanmamak, onu iblis ve yandaşlarına ipoteklemek

Konumuzu artık kısa bir açıklamayla noktalayabiliriz.

Allah (cc) dünyada, insanlara cehennemin fragmanlarını hem göstermekte hem de yaşatmaktadır. Bu şekilde onları gelecekte pişmanlığın fayda vermeyeceği hususlara karşı uyarmaktadır.

Cehennemin fragmanları; yakınlarımızın ve sevdiklerimizin ölümleri, hastalıklar, kaybettiğimiz imtihanlardan duyduğumuz acılar, yanardağlar, tsunamiler, zemheriler, kavurucu sıcaklar, depremler, pişmanlıklar, iflaslar, aldanmalar ve aldatmalar sonucu yaşanılan tartışmalar.

Bunlar dünya hayatında telafisi mümkün olan acılar ve felaketlerdir.  Ancak Allah, cehennemi hatırlatırken orada yaşanacak pişmanlıkların fayda vermeyeceğini açıkça belirtmektedir.

“O günahkârların, Rableri huzurunda başlarını öne eğecekleri, “Rabbimiz! Gördük duyduk, şimdi bizi (dünyaya) geri gönder de, iyi işler yapalım, artık kesin olarak inandık” diyecekleri zamanı bir görsen!” Secde/12

“Nihayet onlardan (müşriklerden) birine ölüm gelip çattığında: “Rabbim! der, beni geri gönder; Ta ki boşa geçirdiğim dünyada iyi iş (ve hareketler) yapayım.” Hayır! Onun söylediği bu söz (boş) laftan ibarettir. Onların gerisinde ise, yeniden dirilecekleri güne kadar (süren) bir berzah vardır.” Müminun/99-100

“Boş sözden ibarettir!” Evet bu dünyada Allah’ın nice hatırlatmalarına ve uyarılarına gözlerini, kulaklarını, kalplerini kapatanlar, ahirette açılan gözleri, kulakları ve kalpleriyle hakikati görünce dehşete düşerek geri dönüp Allah’a samimi bir şekilde ibadet edip teslim olacaklarını söylemektedirler. Ancak bu söz büyük bir yalandır. Çünkü bunun provası dünyada yapılmış ve tekrar inkar ve isyanlarına dönmüşlerdi.

“Sizi karada ve denizde gezdiren O’dur. Hatta siz gemilerde bulunduğunuz, o gemiler de içindekileri tatlı bir rüzgârla alıp götürdükleri ve (yolcular) bu yüzden neşelendikleri zaman, o gemiye şiddetli bir fırtına gelip çatar. Her yerden onlara dalgalar hücum eder ve onlar çepeçevre kuşatıldıklarını anlarlar da dini yalnız Allah’a halis kılarak: “Andolsun eğer bizi bundan kurtarırsan mutlaka şükredenlerden olacağız” diye Allah’a yalvarırlar.

Fakat Allah onları kurtarınca bir de bakarsın ki onlar, yine haksız yere taşkınlık ediyorlar. Ey insanlar! Sizin taşkınlığınız ancak kendi aleyhinizedir; (bununla) sadece fâni dünya hayatının menfaatini elde edersiniz; sonunda dönüşünüz yine bizedir. O zaman yapmakta olduklarınızı size haber vereceğiz.” Yunus/21-22

İşte o gün yapmakta oldukları haber verildiğinde yaşanılan bu acılar hatırlatılır. Geriye dönüşün mümkün olmadı gün gelemden önce, pişmanlığın fayda ettiği günleri iyi değerlendirmek gerekir ki cehennem yolcularından olmayalım.

Aklını iblise ipotekleyerek nefsinin ve şehvetinin peşinden koşan nankör, cahil ve zalim insanlar yaşayacakları acıdan dolayı asla hiç kimseyi suçlamamalıdır.

Cehennem yolcusu, aklını, vicdanını, duygularını ilahi iradenin dizginlerinden kurtarıp şeytani iradeye teslim edendir. Merhametin ve adaletin sürgüne dildiği bütün yürekler cehennem nefesidir.

 

[1] Sahih-i Muslim- c. 1 sf. 142/ Tirmizi- Birr 61/ Ebu Davut- Edep 29

[2] Tirmizi- c. 2 sf. 638/ Sahih-i Buhari-Edep 61/ Sahih-i Müslim- Cennet 46

[3] Sünen-i Ebi Davud ve Tercemesi- c. 4 sf.199

[4] Muvatta, Akdiye 1, (2, 719); Ebu Davud, Akdiye 7, (3583, 3584); Tirmizi, Ahkam 11, (1339);

[5] Sahih-i Müslim- c. 1 sf. 186

Çok Okunanlar