Edebiyat
Dağların Gizemi ve Erek Dağı-I-
Nuh’un gemisi bir dağa indi… Kaynakların çoğunun işaret ettiği, bereketli ve verimli Mezopotamya toprakları içinde yer alan Cudi dağına…
EKLENDİ
-:
Yazar:
Şakir Diclehan, Dr.Her insanın içinde büyüyüp gelişen, rüzgâr estiren, sır gümüşünü seslendiren bir dağ vardır. Hayat önünde sıkışan ve sıkıntılar karşısında şaşıran birinsan, o dağa kaçmayı hayal eder hep…
Dağların, yeri sağlam ve sarsıntısız tutmak için yaratıldığını belirten kutsal Kitabın ruhça yorumu, bir bakıma insan ruhundaki dağa da işaret ediyor…
Nuh’un gemisi bir dağa indi… Kaynakların çoğunun işaret ettiği, bereketli ve verimli Mezopotamya toprakları içinde yer alan Cudi dağına…
Hazret-i Musa’ya Sina Dağı’nda yol gösterildi… Bilim ve teknik, ruh mucizesini açıklayamaz ve yenemez… Ona güvenen zulüm saltanat ve idaresi, Tanrı’nın sularında boğulmaya mahkûmdur… Firavun, Dünyanın başkentini karanlıklara boğduysa, Sina Dağı’nda yanan ateş, insanlığı aydınlatmaya devam etmiştir.
Sina dağının önemi ise, Hazret-i Musa’nın Tanrı ile o dağda konuşması ve on emri orada almasından kaynaklanan bir inancın yayılmış olmasıdır sağa sola… Cenap-i Hakk’ın, Sana inananları, çek çıkar kent bataklığından Tekrar Dağa çağrılacaksın dediği Sina dağı…
Musa Peygamber, kavmini Mısır’dan çıkarırken Âsasıile Kızıldeniz’i kırbaçlamış, deniz ikiye yarılarak yol açılmıştır onlaraii. Kutsal Tur (Tûr-ı Sinâ) dağında Tanrı ile konuşmuş ve “Rabbim, bana görün, sana bakayım” demiş. Tanrı da Musa Peygamber’e: “Beni sen hiç göremezsin, fakat dağa bak, yerinde durabilirse görürsün” buyurmuş. Tanrı’nın gücü dağda tecelli edince, dağ parça parça olmuş, Hazret-i Musa düşüp bayılmış. Kendisine geldiğinde tövbe edip Tanrı’dan bağışlanmasını dileyerek O’nu görme arzusundan vazgeçmiş…
İsrailoğullarının bütün yoksunluğu, Hazret-i Musa Sina Dağı’na giderken onun arkasından gitmemiş olmaları…
Hazret-i İsa, ünlü vaaz ve nasihatini bir dağda verir. Dağ da yüceliklere çekilir… Sur ve Sayda şehirlerinden gelenler, Hazret-i İsa’yı bir dağda dinlemek arzusunda bulunurlar…
“Gökyüzünde İsa ile
Tur dağında Mûsa ile
Elindeki asâ ile
Çağırayım Mevlâm seni”
Diyen Yunus Emre bu gerçeğin ateşiyle dağlanmış ve tutuşmuştu.
Her peygamber gibi korku ve muştu kılavuzu Hazret-i İbrahim’in de bir dağ öyküsü vardır. Ateş dağının zirvesinde miracına başlayan… Tarihi, ateş kırbacıyla arıtan… Ateş kamçısıyla ruhları terbiye eden… Ateşi, kılıç gibi, kırbaç gibi kamçı gibi kullanan Hazret-i İbrahim…
Ashap-i Kehf, bir dağ mağarasına kapanmışlardı… Zaten “Kehf” Arapçada mağara demek değil midir? Roma’da putperestlik devrinin egemen olduğu yıllarda yöneticiler halka ağır cezalar vermekteydiler... Halka büyük işkenceler yapılmakta ve putlara tapmayanlar ağır şekilde cezalandırmaya devam etmekteydiler... Bir grup genç, putları reddettiği için bu durum Roma’da büyük problemlere neden olmuştu. En sonunda bu gençler, Roma Askeri Valisi tarafından ölüm cezasına çarptırılır. Bu gençlerde, memleketlerini terk ederek bir mağaraya sığınırlar…
Hazret-i Peygambere Cebrail Nur Dağı’nda gözükür. Üstat Necip Fazıl’ın deyişiyle:
“On yedi Ramazan’dı,
Yine dağa uzandı.
Gece gördüğü rüya,
Nurdan bir fezeyandı.”
Sesler ki, dağların yankılarıdır. Belli başlı yalnız ve yüce dağların yankısı vardır her zaman… Öbür yankılar ise, dağ yankılarından şuraya buraya ulaşmış bulutlaşmış yankıları gibidir… Hira Dağı’ndan (Cebel-i Nur) vahye muhatap olan Peygamberin bu İlahi hitabını şairin dizelerde dillendirmesi, boşuna değildir her halde…
“Gökler sökülmesin mi?
Dağ taş bükülmesin mi?
Bir nur ki, billûrlaşmış,
Yere dökülmesin mi?”
Resûl-i Ekrem’in bu dağda geçirdiği inzivâ hayatının ve peygamberlik görevinin burada başlamasının hem kendisi, hem de Müslümanlar için büyük bir önemi vardır. Mutasavvıflar, onun Nur dağındaki itikâfını,Hz. Mûsâ’nın Tûr dağındaki halvetiyle kıyaslayarak hâtıralarını birlikte yaşatmışlar ve dinî hayat açısından inzivâ ve itikâfın önemini vurgulamak için Hazrt-i Peygamber’in Hira mağarasındaki zâhidâneyaşayışını örnek almışlardır.
Ebû kubeys dağı, Câhiliye döneminde halkın mukaddes saydığı yerlerdendi. Mekke’nin zâhid ve âbidleri buraya çıkarak itikâfa çekilirlerdi…
Şu anda yerinde yeller esen, üzerine lüks oteller bina edilmiş olan ve Kâbe’ye yakın ve onun yanı başındaki Ebu Kubeys Dağı, Araplar için bir hitabet kürsüsüydü adeta… (SÜRECEK)
Beğenebileceğiniz Gönderiler
Çok Okunanlar
- Düşünce-
Zafere İman: İsmail Heniyye
- Din ve Hayat-
Türkiye Diyanet Vakfı ve Projeler
- Düşünce-
Haksızlık Karşısında Dilsiz Şeytan Ol(Ma)Mak
- Edebiyat-
Aliya’nın Gölgesinden Yükselen Işık: el-Fatih Ali Hasaneyn Muhammed Şerif-I
- Edebiyat-
Bir Devrimcinin Ardından
- Edebiyat-
Gezgin: Burada Olmayan
- Edebiyat-
Ahmet Haşim ve Frankfurt Seyahatnamesi
- Edebiyat-
Aliya’nın Gölgesinden Yükselen Işık: el-Fatih Ali Hasaneyn Muhammed Şerif-II