Aracım bozulmasaydı uzun zamandır toplu taşıma kullanmamıştım. Bulunduğum ilçe, merkezi yerlere genellikle iki vasıta ile ulaşılabilen bir konumda bulunuyordu. Sabahın erken saatlerinde, elimde bilgisayar çantası ve omzumda çantam ile durağa doğru yürümeye başladım. Bir zorunluluk durumu olmasa yürümeyi ihmal eder hâle geldiğimi fark ederek serin ama üşütmeyen havanın tadını çıkararak durağa geldim. Dolmuş çok kalabalık değildir inşallah diye temenni ederken dolmuş yanaştı. Oturacak yer olmasa da kalabalık değildi. Şoförün arkasındaki tekli koltukta bir teyze oturuyordu. Onun koltuğuna doğru ilerleyip yanında ayakta tutunarak durmaya çalıştım. Elimde bilgisayar çantası olduğu için ücreti çıkarmak ve aynı zamanda dengede kalmak bir ipte yürümek gibiydi. Teyzenin oturduğu koltuğun önüne bir yazı asılmıştı: “Dışardan Stres Getirmek Yasak” Bu yazı bir uyarı değil huzur daveti gibi geldi bana.
Yazıyı görünce dolmuşu daha detaylı incelemeye başladım. Deri kaplama tavanı, koltuk kenarları, iç ışıklandırması ve araç içindeki monitörü ile kendi kategorisindeki araçlara fark atıyordu. Ekranda sırasıyla şarkıların klibi geçiyordu. Şoför beyaz gömleği ile resmi bir havaya bürünmüş, sanki birazdan bir toplantıya katılacakmış gibi ciddi bir duruş sergiliyordu. Klip eşliğinde, Siteler’in ihtişamlı mobilya mağazalarının vitrin camlarının geçişini film akışı gibi izliyordum. Ayakta durmakta zorlandığım için, teyze her konumunu düzeltmek için kalkar gibi yapıp geri oturduğunda, gülümsüyordum.
Şarkılarla yolu izlemeye dalmışken arkadan başka bir teyzenin sesi yükseldi:
“Oğlum bu nereye gidiyor?” Sıhhıye cevabını alınca; “Ben yanlış binmişim oğlum” diye telaşlandı. “Hastam var, kafam dolu” diye devam etti teyze. “Hastam var” deyince birden teyzeye döndüm. Yüzünde bir yorgunluk ifadesi ile dolmuş şoföründen gelecek cevabı bekliyordu. Şoför sessiz bir şekilde direksiyondan gözünü ayırmadan bu sahneye tanıklık ediyordu. Bir yandan da camdan içeri süzülen ışık, aracın içini sıcak bir battaniye gibi sarıyor, her köşeye huzurla dokunuyordu.
“Tamam teyzecim ben seni en yakın noktada diğer araca veririm “deyince teyzenin yerine sanki ben “oh çok şükür” dedim.
Teyze rahatladı ve başında bekleyen yolculara onlar sormadan derdini anlatmaya başladı:
“Ah yavrum hastam var. Kanser. İki senedir böyle. Allah kimseye vermesin “diyordu. Belli ki taşıyor iki senedir acısını, hüznünü, yorgunluğunu. Bir tebessüm, işini kolaylaştıran ufacık bir destek görünce nasıl da paylaşıverdi duygularını. Teyzenin sesini arada şarkı bastırıyor olsa da kulak kesilip dinledim bir anlık dertlerini. Adeta “Yorgunum yoksa yanlış binmezdim. Beni anlayın” der gibiydi…
Dolmuş şoförünün yardımseverliği de dolmuş kadar tam puan almıştı. Bazen bu kolaylığın sağlanmadığı durumlara da üzülerek şahit oluyoruz. İşe giderken arabanın camından film şeridi gibi akıp geçen pek çok insan görüyoruz. Dolmuşta, hastanede veya herhangi bir yerde. Ancak gördüğümüzün ötesinde, hayatının arka planında nelerle mücadele ettiğini bilmiyoruz hiçbirinin. Bir tebessümümüz, bir yardımımız belki de onun için çok büyük anlamlar taşıyordur. Bunu da dolmuş yazıları gibi yazıp asmak gerekir aklımızın bir köşesine.
Bir de kalbimizin kapısına da dolmuştan kopya bir yazı asmalı:
“Dışardan Stres Getirmek Yasak”
Yol Yazıları 2025/13.01.2025
