Bizimle İletişime Geçin

Tarih

Dünkü Geçmişim Bugünkü Endişem

EKLENDİ

:

Çocuktum Kıbrıs çıkarmasıyla haberdar oldum gazetelerden. Haber yazarlarmış, insanları bilgilendirirlermiş. Bir de dedemin radyodan haber dinlemelerini takip ederdim. Şarkısı, türküsü olmayan sade müzikleri hiç anlamazdım. “Ne yapıyorlar diye” diye sorardım. “Acans başlayacak, saat dolduruyorlar yavrum” derdi. Demek ki, dedem de böyle bilirmiş.

Kemik renkli kasası, düğmeleri ve ayar göstergesi alt kısmında olan radyomuzu bugün gibi hatırlıyorum. Kıbrıs’taki mücadeleye destek için köyden toplanan hayvanların traktör römorköründe götürülüşünü de. Büyükler kıvançlı, biz çocuklar heyecanlıydık.

               Gençliğimde tanıştım, pahalılık ve yoklukla. Yetmişlerin sonunda. Pahalılıktan çok yokluk koyuyordu insana. En temel maddeler yoktu, bu yüzden kimse parasını, pahalılığını, piyasasını düşünecek durumda değildi. Bakkallar kraldı, müşteriler önünde kuyruk. Yalvarır gözlerle bakkalın gözüne bakarlardı. Bazıları mütevazı idi, ama bazılarının krallık hoşuna gitmiyor da değildi. “Gelmedi, yok, bugün satmıyom.”  Bazen de birkaç kat fiyat söylerlerdi. Sorulduğunda cevapları da hazırdı “Biz de böyle alıyoz, napalım? Canın isterse! İstersen alma!” Bu son söz yıkardı insanı.

Bakkallara da diyecek bir şeyimiz yoktu. Neticede onlar birer aracıydı.

Her evde bir veya birkaç kişi kuyruk kovalamakla görevliydi. Tüp kuyruğu, yağ kuyruğu, şeker kuyruğu… Çok kuyruklara girdim. Çok kuyruklar kovaladım. “Burada bitti, aha şu aşağı bakkalda varmış, koşun oraya!” derlerdi. Bütün kuyruktakiler oraya hücum ederdi.

Evde tüp yok, yağ yok. Anam kıvranır, babam öfkelenir. Allah’a şükür, yoksul değildik, ama tüp yoktu, yağ yoktu, şeker yoktu ve kömür bulmak çok zordu… Öyle kalitelisi değil, en düşük kalitedeki yoktu.

Seksenlerin sonu, doksanların başına geldik. İstanbul’da yaşamanın nasıl bir işkence olduğunu gördük. Musluğu açarsın, çeşmeden tıssss diye bir ses gelirdi. Hakkını yemeyelim, ayda bir kere de olsa, su da gelirdi. Çamur renkliydi ama suydu neticede. Ona bile razıydık. Allah’tan, oturduğumuz apartmanın deposu vardı da, tankerle su taşırdık. O yüzden çok zahmet çekmedik. Allah’a şükür! Çok değildi ama kıt kanaat geçinecek kadar gelirimiz vardı. İşte o günlerde içme suyunu damacanayla, kullanma suyunu tankerle alırdık. Haliç’in iğrenç kokusuna katlanabilirdik ama eve su gelmemesine katlanmak çok zordu.

Doksanların sonu bir başka âlemdi. Hani, bir insan, düşmanının bile aklına gelmeyecek bir kötülüğü kendi ülkesine yapmak istese, herhalde 28 Şubat gibi bir süreç başlatırdı. Öyle de oldu. Nice genç kız okulundan kovuldu, nice erkeğe sakalı soruldu, nice ananın yüreği kavruldu, herkes bir tarafa savruldu. “Bir metre bez parçası” için bütün devlet seferber edildi, kıldan tüyden nem kapıldı, ibadet edenler jurnallendi, boy boy resimleri servis edildi, manşete çekildi.

Koca koca adamlar, kitapçık atanlar, ülkeyi krizden krize sokanlar, bin yıl sürecek diye nara atanlar, çatışma çıkarmak için höykürenler, başörtülüye çemkirenler, halkı küçümseyenler, vatanı önemsemeyenler, devleti örseleyenler…

Sahi, neredeler şimdi?

Ama ben hâlâ endişeliyim. Bütün bunları yaşadım çünkü. Şu yarım asrı aşan geçmişimde. Hem de iliklerime kadar yaşadım. Aklım ereli beri yaşadım. Gençtim yaşadım, olgun oldum yaşadım.

Şimdi yaşlandım endişeleniyorum, hatta korkuyorum.

“Korkma! Sönmez bu şafaklarda yüzen al Sancak!”

Nidası çocukluktan aklımda, hem hayalimde, hem zihnimde…

Ama o çocukluğumdaki heyecanın ve hayalin yetmişlerin sonunda nasıl bir yokluğa maruz kılındığını; seksenlerin sonu, doksanların başında pul pul döküldüğünü gördüm de, o yüzden korkuyorum.

“Korkma!…” haykırışı zihnimde kalmasa, belki daha çok korkacağım…

Evet, gerçekten bugün endişeleniyorum, tarih tekerrür eder diye de korkuyorum. Kimseye söyleyemiyorum, bilmeyene anlatamıyorum, kıvranıyorum, içimden haykırıyorum.

Gücüm kalemime yetiyor, içimdeki haykırışı ancak o söze döküyor.

18 Şevval 144 / 8 Mayıs 2023

Daha Fazla Yükle

Yorum Bırakın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Çok Okunanlar