Edebiyat
Dünya “Eşittir” Yoksunluğunda
EKLENDİ
-:
Yazar:
Saniye MecekBu gece uyumadım, eşittir (=)’i çaldım evrenden. Bir boyanın duvardan akması gibi her şey akıverdi birden. Madde sıyrılıverdi onu bağlayan iplerden. Yeryüzünün iskeleti kayboldu. Apansızın yok olan insanın boşluğunda yığılan elbise misali varlık, boşalttı içini. Bir toz dumanı kadar göz kapattıramadı özgürlüğüne kavuşanlar. Kimisi havaya seğirtti kimisi yavaş yavaş yere kondu. Ellerimin arasındaki âlemlerin anahtarı olsa gerek. Çekip aldığımda cihanın darmaduman oluşundan belli. İki yatay çizgi… Ellerimi kanatıyor. Yeryüzü sarsılmakta, dengeler yok olmakta. Bu sallantı başımı döndürüyor, midem ağzımda yine de vermem karanlıktan çekip aldığımı.
Eşitliği aldım dünyadan. Kıymetini bilen mi vardı sanki? Büyüktür (>) ve küçüktür (<)’ü size bıraktım, doyasıya yarışın şimdi. Hâlâ toplayıp çarpabiliyorken çoğaltın arsız nefsinizi. Karşı tarafa bak sen, o da niyetlendi bağlarından kopanları sahiplenmeye, hadi çoğaltmasına fırsat verme, böl, parçala, kopart, eksilt onu! Bu yarışta heba edecek son birkaç nefes kaldı. Sonrası yok, çünkü denge yok, eşitlik yok. Biz de bir bir yok olacağız.
Kimyagerin deney tüpleri havada ağır ağır dönmekte, reaksiyon yok, askerin koordinatları kayboldu, boşlukta uçuşuyor rakamlar. İşlemler sonuçsuz, artık anlamsız. Denklemlere gömdüğünüz değişkenlere ne isterseniz onu verin, bir sonuca varamayacak. Hava tahmini yapan mühendis sustu, fark etti bir şeylerin yok olduğunu ve bu yoklukta yerçekimini manipüle eden kaosu. Kargaşa eşyada, maddede. İlginçtir insan sessiz, hedefsiz istikametlerde dolaştırmakta bakışını. Şaşkınlığı kaygının sınırlarında, ha anladı ha anlayacak. İşte o zaman kaosun bir parçası olacak.
Bastığım yeri fokurdatan bu artçıların merkezini de bulamayız artık. Yollarınızı iyice kaybedeceksiniz. Fizikçiler nükleer tepkimelerden, biyologlar popülasyonları incelemekten vazgeçti. Yörüngeden çıkan uyduya bakakaldı astronom. Dön bir bak o teleskopla bana, görebilecek misiniz sizden sakladığımı? Anlayabildiniz mi neyi çaldığımı? Etraf niye bu kadar sessiz? Ağır çekim ilerleyen zamanın hiçbir karesinde çıt çıkmıyor. Neden şaşırıyorum ki! Dengesizliğe, eşitliğin yokluğuna ses etmemek bir gelenek değil mi? O hâlde vicdan azabı duymamalı, utanmamalıyım hırsızlığımdan.
Artık durmaksızın tekrar edecek işlemler, anlayamayacaksınız birbirine eşit olanları ama son bir umut var içimde size dair. Ben “eşittir”i çaldım, sonuçlarınızı değil. Yeniden, tekrar tekrar yapılırken işlemler belki doğruyu bulursunuz ve emin olursunuz doğrularınızdan belki de can-ı gönülden istersiniz. İşte o zaman, bir gün doğumunda, ellerimi kanatan bu iki çizgiyi yerine koyabilirim.
Beğenebileceğiniz Gönderiler
Çok Okunanlar
- Düşünce-
Zafere İman: İsmail Heniyye
- Din ve Hayat-
Türkiye Diyanet Vakfı ve Projeler
- Düşünce-
Haksızlık Karşısında Dilsiz Şeytan Ol(Ma)Mak
- Edebiyat-
Aliya’nın Gölgesinden Yükselen Işık: el-Fatih Ali Hasaneyn Muhammed Şerif-I
- Edebiyat-
Bir Devrimcinin Ardından
- Edebiyat-
Gezgin: Burada Olmayan
- Edebiyat-
Ahmet Haşim ve Frankfurt Seyahatnamesi
- Edebiyat-
Aliya’nın Gölgesinden Yükselen Işık: el-Fatih Ali Hasaneyn Muhammed Şerif-II