Düşünce
Dünyadaki Öteki Dünya: Metaverse
Her yeni teknoloji, kullanıcısına önce “yeniliği” yaşatır, “mutlu” eder sonra kendine “bağlar” ve bir zaman sonra da “bıkkınlık” hissi verir. Teknoloji üreticileri bir ürün satmakla kalmaz kullanıcının davranışlarını dikkatlice izler. Hangi saatler arasında “login” olduğundan, ne sıklıkla ve hangi sürede kullandığından tutun da o kişinin sosyal hayatta konuştuklarını, yediği yemekleri, gezdiği yerleri gibi kişinin tüm yaşamının verisini “big data” okyanusuna aktarır. Yani her kullandığımız teknoloji bir veri casusudur.
EKLENDİ
-:
Yazar:
Aslan Gülcü, Prof. Dr.1. Bölüm: Web 3.0 a gelinceye kadar…
Başlangıçtan bu yana bilgisayarlardan faydalanmak için şu üç adım izlendi: Öncelikle işletim sistemleri kullanılarak, sonra genel hizmetler için hazırlanan paket programlardan ve son olarak da bir yazılım dili ile algoritmalar/adımlar bulunarak kodlanan (kişi veya konuya uyarlanmış) uygulama programlarından faydalanıldı. Bir zaman sonra bilgisayarları birbirine bağlayan ve “ağ” adı verilen küçük komşuluklar ardından extranet ile orta büyüklükte ağlar oluşturuldu. Dosya alış-verişi, mail ve aktarma protokolleri yardımıyla bu “net”ler üzerinden yapıldı. 1991 yılında Dünyayı sarsan www bulununca html kodları yardımıyla Web 1.0 sürümlü ilk İnternet sayfası benzersiz rakamlardan oluşan IP adresi ile birleşerek bir protokol üzerinden tüm bilgisayarlarda kullanıma açıldı. İnternete bağlanan bilgisayarların ve web adresinin bir IP adresi olması zorunlu idi. Adı artık Web 1.0 olan bu İnternet sürümünde .com , .net ve . org uzantılı web sayfalarında resimler/fotoğraflar, bilimsel veya popüler bilgilerden oluşan yazılar yer alıyordu. Vakta ki 2004 yılında kadar statik olarak sadece okunan bu web sayfalar yerini İnternet kullanıcıları ile karşılıklı ve ortaklaşa paylaşarak kullandığı sistemi yani web 2.0’ı oluşturdu. Basit bir dille Web 2.0, devasa bilgilerin saklandığı veri tabanları, sunucu veya yazılım taraflı siteler, formlar ve sosyal medya (Vikipedi, Youtube, Facebook ) kullanımı, web sitelerinin etkileşimli arayüzleri gibi siteleridir. Web 2.0 görüldüğü gibi web 1.0’da yer alan statik içeriklerin “daha fazla”sını isteyen kullanıcıların cennetidir.
Web 3.0 Nedir: 90’larda web 1.0 sürümlü İnternette bir bilim adamının konferans haberi şöyle tasarlanırdı: Bir başlık, birkaç kare resim ve sınırlı yere sığdırılmaya çalışılan bir iki paragraf bir yazı. Altına yorum bile yazamazsınız. 10 yıla yakın durgun web sayfalarını gören kullanıcı haliyle web 2.0’da konuşmanın tümünü orijinal sesinden dinlemek, görsel içeriği seyretmek ve “her şeyi bilen nesil olarak” altına bir şeyler yazmak isteyecektir. Mail ile haberleşme yerine anlık mesajlaşmayı, video, ses ve uygulama dosyalarını anında paylaşımını aklından geçirebilecektir. Bilgisayara bağımsız olan “mobil” ve “akıllı” cihazlarla “her yerde” İnternetle buluşmanın kolaylığını yaşamak isteyecektir. Peki şimdilerde soru şu: “Herkes için bilgisayar” denilerek insanlığın her katmanında ulaştırılan çağın olmazsa olmazı bu teknoloji, bilişim teknolojisi üreticileri tarafından insanlığın hangi ihtiyacını karşılamak üzere web 3.0 sürümünü çıkarmaya çalışılmaktadır? Bugün bilgisayarda neyi yapamıyorsunuz, nerede elleriniz klavyenin üstünde kalıyor, bilgisayar hangi ihtiyaçlarınıza cevap vermede noksan kalıyor ki yeni arayışlar içindesiniz? Bunları hiç düşündünüz mü? Yoksa ihtiyaçlarımızı yine teknoloji üreticileri mi belirliyor?
İyi bir teknoloji kullanıcısı iseniz cevap hazır: “Daha fazlasını istiyoruz!” Ne istediğimizi bilmiyoruz ama üreticiler biz düşünmeden yaparlar zaten, bizim kaygılanmamıza gerek yok…
Her yeni teknoloji, kullanıcısına önce “yeniliği” yaşatır, “mutlu” eder sonra kendine “bağlar” ve bir zaman sonra da “bıkkınlık” hissi verir. Teknoloji üreticileri bir ürün satmakla kalmaz kullanıcının davranışlarını dikkatlice izler. Hangi saatler arasında “login” olduğundan, ne sıklıkla ve hangi sürede kullandığından tutun da o kişinin sosyal hayatta konuştuklarını, yediği yemekleri, gezdiği yerleri gibi kişinin tüm yaşamının verisini “big data” okyanusuna aktarır. Yani her kullandığımız teknoloji bir veri casusudur. Bu casuslar asrın buluşudur ve kişi parasını harcayarak bilgilerini casusa teslim eder. Aynı şekilde “coin” kazıyan madenci işçiler de kendi paraları ile işlerini kurup küresel bigdata’cıların ağır maden işçisi olur. Teknoloji üreticileri bu küresel casusluğu/hırsızlığı da işçiliği de insanları “gülüp oynatarak, eğlendirerek” yapar. Bu da çok planlı bir uyutmadır ve bunun da psiko-sosyal nedenleri vardır. Hırsızlık şebekesi başkanı olan en akıllı ve en zengin adam olan ve insanlara dönüp “ben sizin verilerinizi aldım” diyen mevcut bigdatacı patronlar, kullanıcılar yani biz sıradan insanların itiraz etmesini gülünç ve banal bularak alay ederler. Çünkü teknoloji üreticisi olanlar, kullanıcılarına “para/coin”, “yapay zekâ”, daha fazla “sanal mutluluk” ve “Metaverse” gibi sanal cennetler vaat eder. Ağızlara sürülen bal misali…
Web 3.0 teknolojisi aslında şu an hayatımızda (bitcoin’den dolayı) var. Çünkü “Metaverse”in alt yapısındaki “blockchain” büyük bir hızla arkaik sistemleri kenara atarak 3. “ağını” dünyaya germektedir. Daha önce atılan 1. ve 2. ağlar görevlerini tamamlamış ve insanlığın üzerinden toplanmak üzeredir.
Aslında her şey “blockchain” yada bitcoin ile başladı desek yanlış olmaz. Aslında en önemli kelime Blockchain iken popüler alem başka kelimelere takılmıştır. Neyse!
Blockchain tam olarak şudur: Sanal dünyada yer alması istenilen ve “varlık” olarak adlandırılan bir şeyin ortaya çıkışı, el değiştirmesi, alınıp satılması gibi tüm süreçleri eksiksiz izleyen, her bir yeni hareketini önceki hareketin önüne ekleyip adına zincir (chain) denilen silinemez, değiştirilemez kayıtların yer aldığı, bir kişi, kurum, şirket veya devlete ait olmayan (merkezi olmayan) dünyanın en büyük “kayıt defteri”dir. Bitcoin veya bir sanal para satılacaksa öncelikle “varlık” a dönüşerek sanal dünyaya çıkıyor, nerede kim nasıl üretti, kaç güne hangi şartlar altında üretildiğine dair bilgiler açıklanıyor, alınıp satılıyor, kimse bu alış-verişe müdahale edemiyor (bilmiyor), sadece alıcı-satıcı para kazanıyor, bu paranın hareketleri ile ilgili bilgiler bir zincir oluşturup “blockchain” oluyor.
Buradaki “varlık” her şey olabilir. Örneğin bir şehrin en ücra köşesindeki kamera görüntüsü, Palandöken dağındaki termometreden alınan anlık sıcaklıklar, karalama yaptığınız ve satmak istediğiniz bir resim, denizdeki çıkışından tezgâha kadar tüm serüvenini görüp bilgilerini öğreneceğiniz bir “balık”, tarladan toplanıp manava gelen bir domates, birisine fayda sağlayacağını düşündüğünüz bir fikriniz, ürettiğiniz bir söz, bir şiir, bir yazı, anlattığınız bir ders, youtuba eklediğiniz bir konferans, köyünüzden bir kare, yolda yürürken çektiğiniz sıradan bir fotoğraf, yaptığınız bir deneyin sonucu, öğrencilerle ilgili kanaatiniz; ez cümle değerli olduğunu düşündüğünüz “her şey” başta olmak üzere size değersiz ama başkasına değerli olabilecek “her şey” sanal dünya için bir “varlık” olup bir anda değerli olabilir. Kör atın kör alıcısı olabilir misali, “hiç kimseye çaktırmadan” para kazandırmayı vaat ederek “her şeyi” sanal âleme taşıtan kıyamet savaşçılarının bu büyük oyunu “bid data game” tutmuştur.
Web 2.0 çıkınca web 1.0 siteleri ya kendini güncelledi veya kapanıp gitti. Şimdi web 3.0 gelince mevcut siteler ya kendilerini yenileyecek veya yok olup gideceklerdir.
Web 3.0’ı çok önemli özelliği yapan özellik “semantik” web olmasıdır. Semantik web, anlamlı göstergelerin senkronize olması demektir. Sitenin kendi başına semantik/anlamsal ve senkronize olması mümkün olamayacağına göre web sitemizin içindeki (sanal olarak anlamı olan) ögelerin başka siteler ile “anlamdaş” olduğunu ortaya çıkaracak “ağ” yapıları oluşacaktır. Bu yeni sistemde web sitelerinin sürekli sürprizlere açık olacak bir anlam ağı oluşturması beklenmektedir. Bu sürprizler “blockchain” omurgası ile çalışan ve yine “blockchain” mantığına göre çalıştırılması planlanan yeni İnternetin oluşturduğu web 3.0 ortamında kullanıma açıldıktan sonra olacak. Sabah kalktığımızda web sayfamızı dünyanın sayılı zenginleri veya bilim adamları veya yöneticilerinin içinde olduğu yeni bir şebekenin(ağ) içinde olduğunuzu görmenin sanal mutluluğunu yaşatacak.
Yapay zekâ algoritmaları akşam kullanıma açtığım web sayfamın içeriğini içerik analizi yaparak kategorilere ayıracak ve bu içerikle ilgili ne kadar site varsa hepsinin katılımı ile oluşan yüzlerce binlerce kategorik ağları oluşturarak beni de o ağların bir parçası olarak tanımlayacak ve bundan sonra her adımımı bana ait bir blockchain kayıt defterine işleyerek bana “merhaba” diyecek ve her şey bundan sonra başlayacak. Blockchain sistemindeki milyonlarca makine, benim sayfamdaki bilgileri, anlamlı gördüğü diğer sitelerle bir ağ kurarak ve kendi aralarında “gizli toplantılar” yaparak konuşmaya ve üretemeye başlayacak. Kısacası web 3.0 teknolojisi, artık insan-makine etkileşimi yerine makine-makine buluşması, konuşması devrini başlatacak. İşin en ilginç yanı ise bu buluşmalar ve konuşmalar, site sahiplerinin kendilerinden başka hiçbir kimseye bir fayda temin etmeyecektir. Topyekün olarak web 3.0 teknolojisi insanları, kişisel menfaatlerden başka bir menfaatin olmadığı bir İnternet ile yaşamaya mecbur edilecektir. Bu yapı, toplumsala dair bir şeyin asla olmadığı, herkesin herkese kapılarını kapattığı, “kişisel menfaatin” zirve ve yaşam biçimi haline geldiği “yeni bir dünyanın (metaverse)” kapısını aralayacaktır.
Peki İnternetin blockchain mantığına göre çalışması ne demektir? Mevcut kullandığımız İnternet, OSI referans sistemi ve IPV6 protokolüne göre düzenlendiği için bu sistem, ağa giren tüm bilgileri yedekleyip kontrol eder; kısacası sansürcü bir sistemdir. Bundan dolayı bazıları da bu ağdan bilgi çalmaya çalışır. Blockchain mantığına göre çalışacak yeni İnternet protokülü bu sansürcü sistemi devre dışı bırakarak tüm veriler merkeziyetsiz hale getirilecek ve takibi, alınması, çalınması hacklenmesi mümkün olmayan özgür bir platforma evirecektir. Bu yeni sistemde her kullanıcının verisinin mülkiyeti kendi elinde olacaktır, çünkü bilgiyi bizden alarak başkalarına sunan aracılar (sunucular, hücresel veri sunucuları) blockchain İnternetinde yer alamayacaktır. Aracılar olmayınca veriyi, alıcı ve satıcısından başka kontrol eden veya gören kimse de olmayacaktır. Verileri çalma, başkasına satma veya izinsiz yayma gibi etik ihlallere yeni İnternet protokolü asla izin vermeyecektir. Çünkü blockchain teknolojisinde böyle bir açık yoktur.
Çok Okunanlar
- Genel-
Öğretmenliğimin Üşüdüğü Günler
- Şahsiyet-
Vefatının 40 Yılında N.F. Kısakürek ve Son Mısraları
- Edebiyat-
Sürgün Çekirdek
- Tarih-
Feth-i Mübîn ve Fetih Rûhu
- Düşünce-
Procrustes’in Hayaleti: Anlamak mı Yargılamak mı?
- Din ve Hayat-
Hz. Lût’un Fıtrat Çağrısı ve Kavminin Helak Sebebi
- Edebiyat-
Hortum, Yılan ve Duvar
- Kültür Sanat-
Mehmet Akif İnan Vakfı: Vefatının 40. Yılında Necip Fazıl Kısakürek