1. Anasayfa
  2. Edebiyat
  3. Deneme

Dünyevileşme/Sekülerizm: Vehn

Dünyevileşme/Sekülerizm: Vehn
0

Yıl 2004…

Türkiye’nin en büyük huzurevlerinden (kapasite 396) birinde yöneticiydim.

Huzurevimizde çok farklı hikâyeler dinledim, değişik portreler tanıdım.

Bir tanesi yazımın başlığına tam bir örnekti.

Emekli matematik öğretmeniydi.

Oğlu Tıp Fakültesi’nde profesördü.

Ve oğlu ona müstakil iki katlı gayet müsait evlerinde birlikte kalması için sürekli yalvarıyordu.

Ama amcamız aşırı hassastı.

Hayatını “tüy gibi” yaşamakta kararlıydı.

Huzurevimizde ücretini emekli maaşından ödediği özel odasında kalır, Pazartesi, Perşembe mutlaka oruç tutar, gece kalkar teheccüd namazını hiç aksatmazdı.

Çok samimiydik.

Bu samimiyete binaen;

”Amcacığım oğlunu, torunlarını üzüyorsun, neden yanlarında kalmıyorsun ?” dedim.

“Müdür Bey, ben haftada en az 2 gün oruç tutar, her gece namaza kalkarım. Kendime göre okumalarım ve programlarım, evradım ve ezkarım var. Bu şahsi ibadetlerim ve hassasiyetlerim sebebiyle oğlumu, kızımı, torunlarımı rahatsız edersem, onları üzersem bu ibadetlerin hiçbir anlamı kalmaz, Ben onları görmek istediğimde gidip ziyaret ediyorum. Böyle daha huzurluyum.” dedi ve konuyu bir daha açmamak üzere kapattı.

Huzurevinden ayrıldıktan sonra da amcamızla irtibatım devam etti.

Abisinin eşi vefat ettiğinde, bakıma ihtiyacı olan abisine bakmak için huzurevinden ayrıldı ve abisiyle aynı evi paylaşarak vefatına kadar onun bakımıyla ilgilendi.

Abisi vefat edince tekrar huzurevine döndü.

Amcamızı özellikle bayramlarda ararım ve bazen yüz yüze bazen telefonda görüşürüz.

Veli olduğuna inandığım böyle ulvi karaktere sahip amcalarımızın da yaşadığını insanımızın bilmesi gerekiyor.

Hayatı “tüy gibi” yaşamak aslında her gün 40 defa okuduğumuz Fatiha Suresi’nin 5. Ayetinin emrini bihakkın yerine getirmek değil mi?

“(Ey Rabbimiz!) Yalnız sana kulluk eder ve yalnız senden yardım dileriz.” Fatiha, 1/5

Sahabeler Peygamberimiz (s.a.v.)’den aldıkları dersle hayatı “tüy gibi” yaşamaya, kimseye yük olmamaya çok dikkat ederlerdi.

Devesinin üzerinde iken kamçısını düşüren sahabe yerde yaya olan başka bir sahabeden kamçısını istemez; devesini ıhtırır kendisi alırdı.

Devenin üzerinden yerdeki sahabeden kamçıyı istemeyi Fatiha suresi 5. Ayete aykırı bulurlardı.

Calût karşısında ölüm-kalım savaşına çıkan komutan Talût da ordusuna benzer bir emir vermişti:

“Tâlût (cihat etmek için Kudüs’ten) askerleri ile ayrılınca (ordusuna) şöyle dedi: “Gerçekten Allah, sizi bir nehirle imtihan edecek; kim ondan (bolca) içerse benden değildir. Eliyle sadece bir avuç alanlar dışında kim ondan içmezse o bendendir (bana bağlı olanlardandır). İçlerinden pek azı dışında, hepsi ırmaktan bolca içtiler. Tâlût ve onunla beraber iman edenler ırmağı geçince, (geride kalanlar) “Bugün bizim Calût’a (zalim düşman hükümdarına) ve ordusuna karşı koyacak gücümüz yoktur.” dediler. Ahirette Allah’ın rahmetine kavuşacaklarını kesin olarak bilen (o nehrin karşı tarafındaki Talût’a) bağlılar ise: “Nice sayıca az bir topluluk, Allah’ın izniyle sayıca daha çok olan bir topluluğa galip gelmiştir. (Unutmayın ki) Allah sabredenlerle beraberdir.” dediler.” Bakara, 2/249.

Talût’un kastettiği o nehir dünya nimetleri…

O nehirden bir avuçtan fazla içmekte dünyevileşme/sekülerizm

Dünyevileşme/sekülerizmin sonucu “vehn: dünya sevgisi ve ölüm korkusu ile su üzerindeki çer-çöp gibi olma”…

Müslüman tabii ki çalışacak, kazanacak; güçlü mümin zayıf müminden hayırlıdır; zengin Müslümanın İslam’ının şartı 5, fakir Müslüman’ın ki 3; bu zamanda ilay-i kelimatullah maddeten terakkiye bağlıdır.

Ama Müslüman dünya malının üzerinde gemiler gibi iki dünya saadeti maksadıyla yüzecek; o malı içine almayacak.

Helalinden kazanacak, Allah için infak edecek…

Kur’an- Kerim, sekülerleşme/dünyevileşmenin, dünyayı ahirete tercihin ağır sonuçlarını Yahudiler üzerinden şöyle bildiriyor:

“Onlar, dünya hayatını ahirete tercih ederler. (Başkalarını) Allah yolundan çevirip onu eğri ve çelişkili göstermeye çalışırlar. İşte onlar derin bir sapıklık içindedirler.” İbrahim, 14/3.

Hayatını “tüy gibi” yaşayacak, sermayenin büyüğünü önceden ahirete gönderecek.

Ne mutlu çalışıp kazananlara…

Ne mutlu çalışıp kazandığı halde işin aslan payını Allah rızası için harcayıp, kendi hayatını “tüy gibi” yaşayanlara…

1969’da Tokat’ta doğdu. İlkokulu Çeltek Köyü İlkokulu'nda, Ortaokulu Zile'de tamamladı. Sağlık Meslek Lisesi'nin iki yılını Kırklareli, son iki yılını da Konya'da okuyarak 1987 yılında mezun oldu. 1993’de S.Ü. İlahiyat Fakültesi’ni, 1996’da Konya Sağlık Eğitim Enstitüsü’nü bitirdi. 1997-2000 yıllarında Yüksek Lisansını İslam Mezhepleri Tarihi alanında “İslam Düşünce Tarihinde İlk Akılcılar: Mutezile” teziyle tamamladı. 2017’de başladığı Kelam Anabilim dalındaki “Kelam İlminde Yenilik Arayışları ve M. Şerefeddin Yaltkaya’nın İctimai Kelam Projesi” başlıklı doktora çalışmasını 2023'de tamamladı ve Kelam alanında doktor oldu. 1987-1996 yıllarında Sağlık Bakanlığı, 1996-2015 yıllarında Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı’nda çalıştı. 2015-2019 yıllarında Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığı Konya ve Afyonkarahisar İl Müdürlüğü görevlerini ifa etti. 2019’dan beri Selçuk Üniversitesi’nde çalışıyor. 2019-2021 Yılları arasında Engelli Öğrenci Birimi koordinatörlüğü yaptı. Haziran 2023 tarihinden itibaren ise S.Ü. Sağlık Bilimleri Fakültesi Nasreddin Hoca Uygulamalı Ana Okulu Müdürlüğü görevini yürütüyor. Yazarımızın birçok eseri bulunmaktadır. Türk Aleviliği” (2006), “Aile Huzur ve Mutluluğu için 9 S” (2013’), “Anadolu Aleviliği” (2013), “Akıl” (2016), “Bilge Kral Aliya’nın Camisi” (2018) adlı kitapları bunlar arasındadır. İngilizce ve Arapça bilen yazar evli ve 3 çocuk babasıdır.

Yazarın Profili

Bültenimize Katılın

Hemen ücretsiz üye olun ve yeni güncellemelerden haberdar olan ilk kişi olun.

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir