Eğitim meselesiyle ilgili çok şey söylenebilir.
Öncelikle hayata dair her mesele gibi eğitim de sistem işidir. Hali hazır işleyin, iyi çalışılmış, aşama ve amaçları belirlenmiş kapsamlı bir sisteminin olduğundan söz etmek pek mümkün gözükmüyor. Esasen bu durumda geriye söylenecek söz, müzakere edilecek mesele de kalmıyor. Bununla birlikte bir yerden başlamak da kaçınılmaz. Peki nereden ve nasıl başlamalı?
Önce ciddiyet, disiplin ve saygınlık
Gerçekten bir eğitim meselemiz varsa, ilk iş bunu ciddiye almak olmalıdır.
Bilenle bilmeyen ayırt edilecek mi?
Gece gündüz çalışıp emek harcayanla hiç kitap açmayan aynı muameleye tabi tutulmaya devam mı edilecek?
Sınıfta kalma, okuldan atılma olacak mı?
Okumak isteyenle vakit öldüren hatta okulu ve eğitim ortamını terörize edeni, eşkiyalık yapanı aynı çatı altında ve eşit şartlarda barındırmaya devam mı?
Hocasına saygısızlık eden dahası gizli video çekip sosyal medyada paylaşanlara dünya dar mı edilecek yoksa başka bir okula nakli alınıp orayı da hizaya(!) getirmesi mi sağlanacak?
Kendini bilmez velilerin “çocuğumu azarlamış” diye okul basmasına, öğretmene diklenmesine müsamaha gösterilecek mi?
Kendimizle alay edercesine lise eğitimi 4 yıl deyip, fiilen 3 yıl olarak uygulama garabetini ne olacak?
Sahi eğitimde öğretmen saygınlığı diye bir meselemiz olacak mı? Öğretmeni yersiz şikayetlere dayalı soruşturmalarla bezdirecek, yıl sonunda herkese geçer not vermesini talep edip vermese bile veli isteği gibi gerekçelerle kurullar marifetiyle bütün öğrencileri bir üst sınıfa geçirerek öğretmenin emeğini ve gayretini yok sayıp itibarsızlaştıracak, hadsiz veli, şımarık öğrenci karşısında öğretmeni sahipsiz ve korumasız bırakmaya devam edilecek mi?
Uzatmanın alemi yok.
Eğitim meselesi öncelikle ciddiyet, disiplin ve saygınlık gerektirir. Yaklaşımda ciddiyet, uygulamada disiplin ve öğretmen saygınlığı yoksa söz bitmiştir.