Genel
Eğri Dünya
Doksanlı yıllarda biraz okuduk/çalıştık Rabbimiz bunun karşılığında bize çok şeyler bahşetti. Yani biz Rabbimize bir adım attık, Rabbimiz bize on adım attı. Biz neler yaptık; hunharca, müsrif bir şekilde o imkânları katlettik/çarçur ettik. Güçlü olmanın/yükselmenin prensipleri vardır. Onlara sarılınca ilerledik. O prensipleri takmayınca bir bir eridi elimizdeki o ganimetler. Geç kalınmış değil.
EKLENDİ
-:
Yazar:
Ömer Yıldırım“Dünya bir tiyatro, herkes rolünü oynar. Yüce Allah her insana mükemmel bir kader tayin etmiş ama çoğu insan korku ve tembellik nedeniyle sıradan bir hayat yaşar.”
Eskiden çağlar yüz/bin yıllar sürerdi şimdi ise on yıllar içerisinde çağlar açılıp kapanmakta. Son yüz yılda makine çağı, atom çağı, uzay çağı, iletişim çağı, dijital çağ gibi çağlar yaşadık. Bundan sonra da çağlar kısa sürecek.
Önceki dönemlerde insanlar uzun (bin yıl) yaşar, az şey görürlerdi. Beş yüz yaşına gelen birisi bir ev yapmayı düşünmüş; arkadaşı, “Burada yaşayacağın ne kaldı ki buna ne gerek var?” demiş! Günümüzde beş ayda binalar yapılıyor. Bazıları yanlış yorum/tahminlerde bulunarak kıyametin yakın olduğunu söylemelerine karşın ben de yanlış yaparak kıyametin uzakta olduğunu söylemek istiyorum. Zaman göreceli bir kavram… Bizim yanımızdaki bin yıl Yaratan’ın yanında bir gün kadar; Rabbimizin kıyametin yakın olduğunu söylemesi bizim uzak dememize engel/ters değil…
Dünya Tarihi batılı bilim/ilim adamları tarafından yazıldı. Hiçbir tarih yazıcısı tarafsız değil/olamaz. Kendileri istediği gibi kalem oynattılar biz de sürüler gibi izledik, okuduk kabul ettik. İnsanlık tarihi yirmi bin yılı geçmezken evrim teorisini de meşrulaştırmak için bunu milyon senelere götürdüler. Bu adamlar Hz. Âdem’i de ilk insan/peygamber olarak kabul etmezler.
Yukarıdaki girişi aslında şunun için yaptım; birileri kendilerini dünyanın efendileri olarak görüyor. Dünya onların ve dünyayı doğru da olsa yanlış da olsa onlar yönetmelidir. Dünyayla, insanlarla istediği gibi oynamaktalar. Bazen atom bombası atar milyonları öldürürler bazen de bir virüs çıkartır insan neslini azaltmaya çalışırlar. Onlara sorarsanız ıslah (düzeltmek) ediyoruz derler, ifsat (bozmak) ettiklerini kabul etmezler.
Bunları güçlü kılan nedir? Bilgi, birliktelik, çalışmak ve fedakârlık… Buradan yola çıkarak insanı zayıflatan unsurları da çıkarabiliriz; cehalet, tefrika, tembellik ve bencillik…
Şu an dünyada yeni bir düzen kuruluyor; insanlar yalnızlaştırılmalı, tembelleştirilmeli, cahil bırakılmalı ve dünyevileştirilmeli. Gençlerin iki hedefi var; hızlı yaşamak ve hazla yaşamak. Gençlerle konuşulursa bu gerçek çok rahat fark edilir. Bizim değer verdiğimiz kavramlar gençlere itici geliyor. Bilgi, emek, fedakârlık gibi kavramlar yabancılaştırıldı gençlerimize. Dünyevileştirme politikaları şu an ülkemizde ve dünyada deizmi popüler bir din haline getirmiş bulunmakta.
İnsanın apaçık-kesin düşmanı olan ve insanın dünya/ahiret mutluluğunu çalmak için yemin eden İblis, şu an emeline büyük bir ölçüde ulaşmış durumda. Peki, buna karşın müspet insanlar ne yapacak/yapmalı?
Doksanlı yıllarda biraz okuduk/çalıştık Rabbimiz bunun karşılığında bize çok şeyler bahşetti. Yani biz Rabbimize bir adım attık, Rabbimiz bize on adım attı. Biz neler yaptık; hunharca, müsrif bir şekilde o imkânları katlettik/çarçur ettik. Güçlü olmanın/yükselmenin prensipleri vardır. Onlara sarılınca ilerledik. O prensipleri takmayınca bir bir eridi elimizdeki o ganimetler. Geç kalınmış değil.
Müslüman okuyacak, çalışacak, cesur olacak. Kervan yolda dizilir saçma fikri terk edilmeli. Her işte mutfağımız olmalı, kaliteli insan yetiştirmeliyiz. Müslüman dünya bataklığına batmayacak, ahiretini unutmayacak. Dinini sağlam kaynaklardan (Kur’an ve Sünnet) öğrenecek. Dinin hayata hitap eden özünü iyi kavrayacak. Tarih içinde dondurulan dinini sosyal hayata kazandıracak. Şu an nasıl yaşayacağımızı bilmiyoruz, bukalemun olup çıktık. Kendimize ve dünyaya sunacağımız bir sistem olmalı.
Din yaşanılacak bir nizam ve buna canlılık verecek olan ilim adamlarıdır. İçtihat, tecdit, nasih-mensuh, tedricilik, kolaylaştırmak, ıslah… kavramları iyi okunmalı ve din; mezhep, meşrep, cemaat tahakkümünden kurtarılmalı. Şu an dünya, kabul etsek de etmesek de para üzerine dönüyor; İlahiyat Fakültelerinde İktisat Kürsümüz bile yok. Üniversitelerimiz ilim-irfan-tasarım-üretim yeri olmaları lazımken içler acısı bir tablo var.
Bilgi güçtür ve o güce sahip olan dünyaya hâkim olur. Bizler ya Yüce Mevla’mızın ipine sarılıp insanlığı/dünyayı ıslah/imar edeceğiz ya da nefisimize hoş geleni yapıp (çok konuşup, çok şikâyet edip) dünyada mevcut olan şeytani düzenin çarkları arasında ezileceğiz. Birincisi daha ferah, daha güzel ve daha asil… Yani pek fazla seçeneğimiz/tercihimiz yok!
Beğenebileceğiniz Gönderiler
Çok Okunanlar
- Dünyanın Renkleri-
Gül/lük ”Kırgızistan’da TDV ile Kurban Günleri (1)”
- Düşünce-
Haksızlık Karşısında Dilsiz Şeytan Ol(Ma)Mak
- Edebiyat-
Yaz Mevsimi
- Edebiyat-
Evlilikte Mutsuzluğun Nedenleri 2
- Edebiyat-
Gezen Güzel, Oturan Gazel Olurmuş
- Edebiyat-
Benzer İsimli Bilginler -Râzîler-
- Edebiyat-
Yüreği Olan Sözler ve Sözleri Olmayan Yürekler…
- Edebiyat-
Gazze’ye Mektup