Sabahları inşaatlardan gelen seslerle uyanıyorum. Mahalle tam bir şantiye alanı. Ağır tonajlı kamyonların ürkütücü tıslamaları, beton mikserlerinin uğultusu, ekskavatör homurtuları kelimenin tam anlamıyla bir gürültü bulutu halinde çevreye çörekleniyor. Bu kara bulutun içinde inşaat işçilerinin bağırışmaları, demir ve çekiç sesleri cılız bir köstebek gibi arada bir başını uzatıyor.
Öyle aşinayız ki bu manzaraya, mahallenin her tarafına ya bir apartman dikiliyor ya bir okul ya bir iş merkezi… Ben bile onlardan cesaret alıp evde bir inşaat işi çıkarsam, söz gelimi balkonu içeri alsam mı diye düşünmeden edemiyorum.
Latife bir yana bütün bu ses ve görüntü karmaşası içinde nazarı dikkatimi celbeden asıl unsur, insan koşturmacası: Lüks cipleriyle arada inşaatı teftişe gelen müteahhitler, beyaz baretli grand tuvalet mühendisler, sarı yelekli teknikerler ve elleri nasırlı inşaat işçileri…
Diğerlerinden sarfınazar edip inşaat işçilerini izlemeyi pek bir severim. Bu işçiler, kalın iş elbiseleri içinde, inşaat malzemeleriyle haşır neşir olmalarından mütevellit, zamanla “demir ve beton karışımı bir gövde”ye dönüşürler. Bir köşeye kımıltısız koyuversen mitolojik heykel gibidirler. Fakat siz onları bir de çekiç salarken, harç kararken, el arabasıyla beton taşırken, hele hele tahta iskelelerde yürürken görün. Bana öyle geliyor ki en iyi, tahta iskelelerde yürüyen inşaat işçileri bilir aşkı, bir yaprağın akıp gitmesi gibi ırmak boyunca…
Çoğu gurbetçidir. Vanlı, Diyarbakırlı, Urfalı… Kireç, çimento ve ter kokan barakalarda yatıp kalkar, sabahları inşaat alanına dağılan rızık kuşları gibi koştururlar. Yemeklerde acıyı severler ve muhakkak Müslüm’ü, İbrahim’i… Birbirlerine takılmak, küfürlü şakalaşmak, gazete kağıdı üzerinde zeytin-peynir-domates-salatalıkla kahvaltı yapmak, Adıyaman tütünüyle hayallere dalmak, o hayallere kavuşmak için para biriktirmek… mutat alışkanlıklarıdır.
Of, lafı ne kadar uzattım, kendimi ve sizleri fazla gürültüye boğdum.
İzninizle, alçak taburelerde bekleşen eli nasırlı işçiler gibi, gidip biraz birikmeliyim bir köşede.