Bizimle İletişime Geçin

Edebiyat

ESKİYENİ-YENİESKİ

15. yüzyıl şairlerinden Hamdi, epigraftaki beytinde“eski bela ile yatıp yeni dert ile uyanmanın ne zamana kadar süreceğini”soruyor haklı olarak. İnsanın şu dünya çarkında nefes alıp verdikçe dertten kurtulması imkânsız gibi bir şey. Zaten insanın dünya sürgünü eski-yeni dertlerle imtihan olmaktan ibaret değil midir?

EKLENDİ

:

Her gice ḫaste göñül eski belāyile yatup

Her seher bir yeñi derd ile uyanmaḳ niçe bir

Hamdi Divanı, 15. yy. Gazel, 76

Eski kelimesi Eski Türkçeden beri kullanılıyor. Zaman içinde Kubbealtı Lügatine göre on iki anlam kazanmış. Bu kelimeyle oluşturulan kelime birlikleri epeyce var. Zaman içinde işlenerek bu zenginliğe ulaşmış.

Yeni Eski Türkçe yangı’dan bu şekle dönüşen bir kelime. Kubbealtı Lügatine göre yedi anlam kazanan yeni kelimesi,kelime birlikleri oluşturmada eski’ye göre biraz zayıf kalmış.

İşte dil biraz da böyle bir şey: Bazı kelimeler binlerce yıl öncesinden ya olduğu gibi ya da bazı ses değişikliklerine uğrayarak günümüze gelirken bir kısım kelimeler de geleceğe uzanma imkânı bulamaz, hemen unutulur giderler.

Bir de geçmişle ilişkisi olmayan ve ilk defa ortaya çıkan kelimeler de vardır ki bunların ortaya çıkışı iki şekilde gerçekleşir: a) Başka bir dilden aktarmayla geçiş yolu.  b) O dilin özelliklerine göre türetme-birleştirmeyle ortaya çıkışyolu.

Hayat bir nevi eskinin çekilip yeninin sahne almasından başka nedir ki? İnsan için bir umut, bir coşku ve bir umuttur bu: Her dem tazelenmek… Eskiler için yeniler gelecekte soyu devam ettirme güvencesi. Yeniler için eskiler artık dünya miadını doldurmuş, deneyimlerinden yararlanılacak ve kenara çekilmeleri beklenen kişiler.

Acaba hangisi ne kadar doğru? Acaba hangisi ne kadar yanlış? Birazcık fikir yürütelim üzerlerinde.

Her şeyden önce eski dediğimiz olmasa yeni denen hiçbir şey olmaz; bunu unutmayalım. Hiçbir kişi, nesne, kurum, fikir, duygu, hayal, tasavvur, eşya vb. kendiliğinden oluşmaz. Onları ortaya çıkaran, iradesinin bir kısmını kullanma yetisine sahip insandır. O insan yaşadığı güne kadar edindiği birikimleri, yaşadığı döneme ilişkin gözlemlerini ve geleceğe ilişkin tasavvur, tahayyül ve tefekkürlerini yoğurarak yeni şeyler ortaya koyar. Demek ki yeni, eskinin, şimdinin ve geleceğin yoğrulmasıyla oluşan bir şeydir. Bu üçünden uzak yeni, yeni değil hiçbir şeydir. Kimseye de bir şey vadetmez, geleceği kurmaz, umutları tüketir bilakis.

Girişte kelimelerin ortaya çıkışı örneğinde verdiğim gibi sadece kelimeler değil her şey aynı yolu izler. Bazı eşyalar ve bilgiler vardır ki eski çağlardan günümüze olduğu gibi gelmiştir. Bazılarıysa eski çağlardan günümüze değişerek gelmiştir. Bir kısmıysa eskinin ve hâlin durumu göz önüne alınarak geleceğe ilişkin yepyeni tasarımlarla ortaya çıkar.

Nedendir bilinmez insan teki, bunlarla yetinmeyip başka başkayönlendirmelerin-arzuların peşine takılıp gidiyor. Ne eskiden yeniye olduğu gibi ulaşanlara dönüp bakıyor, ne eskiden yeniye değişerek ulaşanlara bakıyor, ne de eski-yeni-gelecek üçlemesinin yoğrularak yeni şekil almasına itibar ediyor. Eskiyeni-gelecek yoğrulmasına çaba sarfetmeden birileri tarafından (kapitalizm-şirketler imparatorluğu-sanal dünya devleti) kendilerine esaretlerini devam ettirmeleri için sunulan köksüz bir kurgunun peşinde koşup duruyorlar.

Çünkü uluslararası şirketler imparatorluğu, bütün dünyada kendi zokalarını yutacak insan tipleri oluşturuyor eski ve yeni medyalar aracılığıyla. Bunda da şu an için kendilerince oldukça başarılı oldukları gözleniyor. Artık nesilden nesle devam eden kültürel kodlamalar tahrip edilmiş durumda. Kendilerine ne sunulursa onu hızla tüketen iki ayaklı robota dönüştürmek üzereler insanı.

İşte bize düşen bu çarkın işeyişine engel olmak. Bunu başarabildiğimiz oranda insanlık yaratılış özüne dönecek ve sadece Allah’a kulluğun kendisinin tek kurtuluşu olduğunu idrak edecek.

15. yüzyıl şairlerinden Hamdi, epigraftaki beytindeeski bela ile yatıp yeni dert ile uyanmanın ne zamana kadar süreceğini”soruyor haklı olarak. İnsanın şu dünya çarkında nefes alıp verdikçe dertten kurtulması imkânsız gibi bir şey. Zaten insanın dünya sürgünü eski-yeni dertlerle imtihan olmaktan ibaret değil midir? Bize düşen, dertlerin eski-yeni veya yeni-eski olması değil bu dertlerle baş etme yollarımızın özümüze uygun yöntemlerle devam etmesidir.

Daha Fazla Yükle

Yorum Bırakın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Çok Okunanlar