Bizimle İletişime Geçin

Edebiyat

Fethin Ruhu ve Fatih

Dünyada hiçbir şey, sebepsiz olmadığı gibi fetihler de hem sebepsiz hem de amaçsız değildir. Büyük zaferler, hayırlı fetihler, daima kendisini hazırlayan ilmî, içtimaî ve manevi atmosfere, aynı zamanda o işe gönlü yatmış insan gücüne muhtaçtır.

EKLENDİ

:

   Dünyada hiçbir şey, sebepsiz olmadığı gibi fetihler de hem sebepsiz hem de amaçsız değildir. Büyük zaferler, hayırlı fetihler, daima kendisini hazırlayan ilmî, içtimaî ve manevi atmosfere, aynı zamanda o işe gönlü yatmış insan gücüne muhtaçtır.

   Müslüman olmadan önce Türklerin en önemli ideali, ülküsü yani “kızıl elma”sı; “cihan hâkimiyeti mefkûresi” idi. Türkler, Müslüman olduktan sonra yeni bir “kızıl elma” edindiler: “i’lâyı kelimetullah (Allah’ın ismini, dinini yayma ve yüceltme)” davası. Osmanlı Devleti’nin kurucusu Osman Gazi (Osmancık, Osman Bey), ölmeden evvel son sözlerinde bu hakikati veciz bir şekilde şöyle ifade etmiştir: “Bizim mesleğimiz ve maksadımız, Allah’ın dinini yaymaktır! Yoksa kuru kavga ve cihangirlik dâvası değildir.”

   Anadolu’nun 1071 yılındaki fethinden sonra Türklerin en büyük ideali, İstanbul’un fethiydi. Yani Kostantiniyye’yi (Bizans’ı) “İslambol” yapmaktı. Osman Gazi’ye isnat edilen manzum vasiyetnamede: “İstanbul’u aç, gülzâr yap!” mısraı, bu idealin edebî ifadesidir.

    İstanbul’un fethine en büyük ilham kaynağı; hiç şüphesiz ki, Peygamber Efendimiz (sav)’in İstanbul’un fethini müjdelediği, onu fethedecek komutan ve askerleri övdüğü hadis-i şeriftir.

   Osmanlı döneminde, Fatih Sultan Mehmet’ten önce İstanbul’a 6 defa sefer düzenlenmiştir. Ancak bu şeref, sahabelerden Eyüp el- Ensari Hazretlerine değil; Yıldırım Beyazıt’a ve Fatih’in babası II. Murad’a değil, “iman, ilim ve teknik” sacayağını mükemmel bir terkiple aksiyona dönüştüren Fatih Sultan Mehmet ve onun şanlı ordusuna nasip olmuştur.

   Kimdi bu Fatih Sultan Mehmet? 12 yaşında, ilk taht tecrübesini yaşayan, 16 yaşında 2. Kosova Savaşı’nda kılıç sallayan, 19 yaşında padişah olan Fatih; matematik, mühendislik ve felsefede âlim Balistik, mekanik ve dinamik dallarında kâşif Devlet felsefesi vadisinde Kanunnamesi ile asırlara hoca Avnî mahlaslı, döneminin önemli bir Divan şairi Türkçenin yanında dör Batı, dör Doğu dili olmak üzere edebî incelikleriyle toplam dokuz dile hâkim, çok yönlü, büyük bir şahsiyetti Fatih. 

   Fatih, yalnız yaşı ile değil; inancıyla, ahlâkıyla, erdemiyle, kahramanlığıyla, ilmiyle, aşkıyla, cehdiyle, hilmiyle, ıstırabıyla, idealiyle, irfanıyla, fedakârlığıyla, celâdetiyle, basiret ve ferasetiyle, ihlâs ve tevazuuyla genç ve gerçek bir fatihti.

  Fatih Sultan Mehmet; fethi “Kılıcı çekeceksin, kelleyi keseceksin.” gibi basit, ilkel ve ruhsuz bir düşünceyle algılamıyor; Allah rızasını kazanmak amacıyla hakkı, adaleti, sevgiyi, barışı hâkim kılmanın bir vesilesi olarak düşünüyordu o. İslam adaletini hâkim kılmadan bütün insanların “can, mal, akıl, din ve namus emniyetleri”ni korumanın mümkün olmadığını çok iyi biliyordu. Tam bir gönül fatihi ve iman kahramanıydı o. Sultan Mehmet, Ayasofya Kilisesini İslam mâbedi, İstanbul’u da “İslâmbol” yapan fatihti.

   Fatih Sultan Mehmet, İstanbul’un fethi ile ilgili istişare toplantısında vezir ve âlimlere şöyle der: “Fâni cihanda hiç kimse ölümsüz değildir. İnsanın dünyada nefesleri sayılıdır. Ve ölümsüzlük kapısı örtülüdür. Yaratılıştan gaye, kişinin Hak Teala’yı bir bilip imkân bulduğu nispette ecelden mühlet buldukça onun dergâhına yaklaşmayı tahsil etmeye çalışmaktır.” (Cafer Çelebi, Mahrusa-i İstanbul Fetihnamesi)

    Dünya tarihinde eşi, emsali olmayan bir zaferin, bir çağı kapatıp yeni bir çağın açılmasına vesile olan İstanbul’un fethinin gerçekleşmesindeki en büyük sır; “iman, ilim ve teknik” sacayağının mükemmel bir terkiple aksiyona dönüştürülmesidir. İnsanlık tarihindeki her türlü ferdî ve sosyal başarıların temelinde “akıl (ilim), yürek (inanç) ve bilek (madde)” gücünün mükemmel âhengi görülmektedir.

   Dünyada üç damla, azizdir: Alın teri, kan ve gözyaşıdamlası... Bu üç damla, yüce bir dava ve ideal uğrunda akıtılırsa zafer mukadderdir. Çünkü bu üç damla, zaferin bedelidir. İstanbul’un fethi için eriyle, komutanıyla, devlet adamı ve âlimiyle dökülen alın teri mübarektir. Surlara, burçlara İslam’ın bayrağını dikmek isterken canlarını veren Ulubatlı Hasan’ların döktüğü kanlar mübarektir. Fethin müyesser olması için ihlâsla Allah’a dua edip secdede ağlayan Fatih ve Akşemseddin’in döktüğü gözyaşı, mübarektir. Her şeyin mübarek olduğu bir zaferde, fetih de mübarek olmaz mı?

   “Ya ben İstanbul’u alırım ya da İstanbul beni alır!” diyerek inanç ve kararlılığını gösteren Fatih; yalnızca İstanbul’u değil, ondan sonraki fetih yolcusu ve sevdalılarının da gönüllerini fethetmiştir.

   Fatih Sultan Mehmet, İstanbul’u fethettikten sonra ilk iş olarak ne yaptı? Peygamber Efendimizin (sav) müjdesine mazhar olan Fatih, doğruca Ayasofya’ya gidip korkularından yerlere uzanarak ağlayanlara susmalarını işaret etmiş ve patriğe şöyle hitap etmiştir: “Ayağa kalk! Sana ve bütün halka söylüyorum ki, bugünden sonra hayatınız ve hürriyetiniz hususunda benim gazabımdan korkmayınız.”

   Şüphesiz ki İstanbul’un fethinin sembolü, camiye çevrilen Ayasofya’dır. Fetihten sonra kılınan ilk cuma namazı hutbesini İstanbul’un manevi fatihi Akşemseddin, Fatih Sultan Mehmet adına okumuştu. Ayasofya’nın camiye çevrilmesi dünya ve İslâm tarihi açısından büyük bir önem taşımaktaydı. Çünkü bu durum, hilâlin önünde haçın (salibin) mağlubiyetini, İslâm’ın ve Müslümanların hâkimiyetini simgeliyordu.

   İstanbul’u “İslambol”, Kostantinopolis’i “belde-i tayyibe” (temiz şehir) yapan ruhu anlamak için, aşk medeniyetinin çocukları olan gazi ve alperenlerin sahip olduğu “şehadet”, “gaza” ve “fetih” kavramlarının şuuruna ermek gerek.

   “Delikanlım, işaret aldığın gün atandan

    Yürüyeceksin… Millet yürüyecek arkandan!

    Sana selâm getirdim Ulubatlı Hasan’dan!..

    Sen ki burçlara bayrak olacak kumaştasın;

    Fatih’in İstanbul’u fethettiği yaştasın!”

                                    (Arif Nihat Asya)

Çok Okunanlar