Dünden Bugüne
Gazze’de Yaşananlar ve Yahudilerin Zihinsel Arka Planı (II)
EKLENDİ
-:
Yazar:
Nizamettin Parlak, Prof. Dr.- Hz. Peygamber ve Yahudiler
Hz. Peygamber, 622 yılında Medine’ye göç ettiğinde şehrin nüfusunun yarıya yakını Yahudi idi ve Medine site devletini kurarken yapılan sözleşmeye onlar da dâhil edildi. Sözleşmede yer alan bazı maddelere göre Medine bir saldırıya uğrarsa hep beraber savunacaklardı ayrıca mâli sorumluluk yükleyen bazı maddeler de vardı.
Üç büyük Yahudi kabilesi 624’ten itibaren birer yıl arayla sözleşmeye aykırı davrandılar, Beni Kaynuka 624’te, Beni Nadir ise 625’te sürüldüler. Medine’deki üç büyük ve güçlü kabileden biri olan Beni Kurayza ise, 627’de Medine’ye saldıran Mekkeli putatapanlarla ittifak yapıp vatana ihanet ettikleri için bunun cezasını canlarıyla ödediler.
- Endülüs’te Yahudiler
Peygamberimizin Peygamberlikle görevlendirilişinden yüz yıl sonra Müslümanlar, Yahudilerle bu sefer İber Yarımadası’nda (bugünkü İspanya ve Portekiz) karşılaştılar (M. 711). O sırada İber Yarımadası’nda Katolik Vizigotlar hâkimdi ve ülkede çok sayıda Yahudi de yaşamaktaydı. M. 589’da Katolikliği kabul eden Vizigotlar, bundan 27 yıl sonra ülkedeki Yahudileri asimile etme faaliyetleri başlattılar. Böylece onlar, Hıristiyan olmaya ya da ülkeyi terk etmeye zorlandılar. M. 616 da alınan bir kararla ülkedeki bütün Yahudilere Hıristiyanlığa geçmeleri için bir yıl süre tanındı. 694 yılında çıkartılan bir fermanla Yahudilerin, toptan köle statüsüne indirildiği ilan edildi.
Müslümanlar, İber Yarımadası’na çıkarma yapıp Katolik Vizigotları mağlup ederek İspanya topraklarını fethedince Yahudiler yok olmaktan kurtuldular. Yarımadada İslam hâkimiyetinde yaklaşık 800 yıl boyunca üç din mensubu, bir arada yaşama imkânı buldu (convivencia). Ancak 1492’de Müslümanlar, İspanya’daki hâkimiyetlerini kaybedip Katolikler tekrar hükümran olunca ülkedeki Müslüman ve Yahudilere hayat hakkı tanımadılar. Bu sefer de Osmanlı devreye girdi, Endülüslü Müslüman ve Yahudiler Osmanlı topraklarına taşındı. Müslümanların/Osmanlı’nın sahip çıktığı Yahudiler, II. Dünya Savaşı sırasında Avrupa’nın çeşitli ülkelerinde büyük bir katliama maruz kaldılar, çok sayıda Yahudi katledildi. Günümüz Yahudileri ise kendilerine İberya’da, Avrupa’da yapılanları, Filistinlilere yaşatmaktadırlar.
- Kur’an’da Yahudiler
Kur’an, bu milleti genellikle İsrailoğulları, Yehûd ve ehl-i kitab diye niteler ve onlar hakkında önemli bilgiler verir:
- Allah onlara saltanat, devlet ve üstünlük nasip etti.
“Ey İsrailoğulları size verdiğim nimetimi ve (bir zamanlar) cümle âleme üstün kıldığımı hatırlayın.” (2 Bakara 47)
- Onları Firavun’un zulmünden, katliamından kurtardı.
“Hatırlayın ki sizi Firavun’un adamlarından kurtardık. Onlar size işkencenin en kötüsünü revâ görüyorlar, erkek çocuklarınızı katlediyor, kızlarınızı sağ bırakıyorlardı.” (2 Bakara 49)
- Onlar için Kızıldeniz’den yol açtı.
“Bir zamanlar biz sizin için denizi yardık, sizi kurtardık” (2 Bakara 50)
- Allah, onlara ikramda bulundu.
“Bulutu üstünüze gölge yaptık, size kudret helvası ve bıldırcın gönderdik” (2 Bakara 57)
- Kendilerine yol gösterici bir Peygamber ve kitap gönderdi.
“Doğru yolu bulasınız diye Mûsâ’ya kitabı ve hak ile bâtılı ayıran hükümleri vermiştik.” (2 Bakara 53)
- Bu kadar nimete rağmen onlar nankörlük ettiler ve Hz. Musa’ya “Allah’ı görmeden sana inanmayız” (2 Bakara 55) dediler, ayrıca “… tek çeşit yemeğe dayanamayız, Rabbine söyle bizim için yerde yetişen hıyar, kabak, sarımsak, mercimek, soğan çıkarsın.” (2 Bakara 61) diye garip bir tavır sergilediler.
- “Bir zamanlar biz İsrâiloğulları’ndan, “Yalnız Allah’a kulluk edin; ana babaya, yakın akrabaya, yetimlere, yoksullara iyilik yapın. İnsanlara güzel söz söyleyin, namazı kılın, zekâtı verin” diyerek söz/ahit almıştık. Sonra, içinizden küçük bir kesim dışında, sözünüzden döndünüz; hâlâ da sırt çevirmektesiniz.” (2 Bakara 82)
- Allah, Medyen’i kendilerine yurt olarak verdiğini ve oraya girmelerini emretti. Ancak onlar kendilerine verilen bütün nimetlere rağmen Allah’ın emrine uymadılar, ahitlerini bozdular ve “Ey Musa!…Sen ve rabbin gidin savaşın; biz burada oturacağız!” dediler.” (5 Maide 24)
- Bunun üzerine Medyen, onlara 40 yıl haram kılındı.
“Allah buyurdu ki: “Öyleyse onlar yeryüzünde şaşkın şaşkın dolaşmak üzere oradan kırk yıl mahrum bırakılmışlardır…” (5 Maide 26)
Yahudiler, aşırılık sergilediler ve yeryüzünde bozgunculuk yaptılar (5 Maide 32)
Ayrıca yine Kur’an’a göre yeryüzünde bozgunculuk çıkaranların/arzı kana bulayanların yaşama hakkı yoktur. “Bozgunculuk yapan Yahudiler, dünyada rezillik çekecek, ahirette de büyük bir azap göreceklerdir.” (5 Maide 33) Ancak yaptıklarından pişman olanlar affedilecek, Allah tarafından da bağışlanacaklardır. (5 Maide 34)
Yukarıda zikredilen İsra suresi ile Tevrat’ın Krallar Bölümü arasında ilginç benzerlikler bulunmaktadır:
Tevrat’ın I. Krallar Bölümünün I. Babının 4-10. Pasajlarında Hz. Süleyman’a deniyor ki: “Davut’un yaptığı gibi… yapar, kurallarıma uyarsan, baban Davut’a verdiğim sözü tutup krallığını sonsuza dek pekiştireceğim… Ama siz ya da çocuklarınız buyruklarıma ve kurallarıma …uymazsanız, size verdiğim bu ülkeden sizi söküp atacağım, adıma kutsal kıldığım bu tapınağı terk edeceğim.” Kutsal Kitap, s. 366
- Kerim de ise İsra Sûresi’nde bahsettiğimiz ayetlerde İsrailoğullarının tarihte iki defa azgınlık sergiledikleri anlatılmakta ve tekrar benzer bir şey yaparlarsa yine cezalandırılacakları hususunda uyarılmaktadırlar.
Kur’an’a göre özet olarak İsrailoğulları
- Allah’ı ve ayetlerini inkâr ediyorlar. (2 Bakara 61)
- Peygamberleri haksız yere öldürüyorlar (2 Bakara 61)
Hz. Şa’ya, Hz. Zekeriya, Hz. Yahya’yı öldürdüler. Peygamberimize suikast düzenlediler (Elmalılı, I/310-311)
- İsyana dalıyorlar (2 Bakara 61)
- Aşırı gidiyorlar/Haddi aşıyorlar (2 Bakara 61)
- Yeryüzünde bozgunculuk yapıp terör estiriyorlar (2 Bakara 60)
- Nankörlük ediyorlar (2 Bakara 57)
- Kendilerine zulmediyorlar (2 Bakara 57)
- Tevrat’ı okudukları hâlde kendilerini bırakıp başkalarına emrediyorlar (2 Bakara 44)
- Tevrat’ın emir ve yasaklarına uymuyorlar (Elmalılı, I/316 )
- Ahitlerinden/sözlerinden dönüyorlar (2 Bakara 64)
İsrailoğullarının yaptıkları en tehlikeli işlerden biri de insanları “ötekileştirmek” “tefrikaya” yol açıp” “ayrımcılığı” körüklemek. Ötekileştirdiklerini imha etmektir.
Ayrımcılığın psikanalitik alt yapısıyla uğraşanlara göre (Türkkaya Ataöv[1]): Hayata kusurlu bir iletişimle başlamış kişiler, ötekiyle gerçekçi bir iletişim kuramazlar… Usları daima arkaik ötekinden kaçmakla ya da onu yenilgiye uğratmakla meşguldür.
Eğer geçmişte bu arkaik öteki tarafından yutulmuşlarsa, bunun intikamını diğer ötekilerden almak yani hem ötekilerle kendisi arasında bir sınır çizgisi çizmek hem de bu ötekileri yutmak isterler.
Böyle yaptıkları için üzerlerine zillet ve meskenet damgası vuruldu, aşağılandılar, hakarete uğradılar, ağır vergilere, fakirliğe ve ezikliğe mahkûm oldular ve nihayet Allah’ın gazabına uğradılar (1 Fatiha 7), devletleri yıkıldı, toplumları dağıldı, perişan oldular. (Hamdi Yazır, Hak Dini Kur’an Dili, I, 310)
Tarihte defalarca dünyayı ateşe verdiler, defalarca cezalandırıldılar, yine savaş ateşini tutuşturdular yine bu ateş onları saracak.
Sonuç olarak; Allah, evreni yaratmış ve işleyişini bazı kurallara bağlamıştır, birileri bunlara “tabiat kanunları” demekte Allah ise bu kuralları “sünnetullah/Allah’ın Yasaları” olarak nitelendirmektedir (48 Fetih 23).
Bu yasalara göre, Mü’minler, bir sorunla karşılaştıklarında o sorunu çözmek için güçleri nispetince çaba sarf etmeli, ardından mutlak bir iman ve teslimiyetle Allah’a yönelmelidir. İşte o zaman Allah’ın yardımı devreye girmektedir. (Bunun Peygamberimizin hayatında örnekleri bulunmaktadır…)
Bu durumda bize düşen, Kur’an ve Peygamber’in ilkeleri çerçevesinde birlik sağlamak, bütün iş ve davranışlarda iyiye-güzele yönelmek, erdemli davranış sergilemektir.
Gazze özelinde ise bu genel davranışların yanı sıra, meşru çerçevede tepkiler göstererek, zâlimler üzerinde uluslararası siyasî ve ekonomik baskılar oluşturmak, mazlumlara ihtiyaç duydukları levazımatı sağlayarak dua etmektir. Ardından Allah’ın vadinin gerçekleşeceğine dair ümitleri daima canlı tutmak gerekecektir zira Allah şöyle buyuruyor:
“(Yahudiler) ne zaman savaş ateşini tutuşturmuşlarsa Allah onu söndürmüştür. Onlar yeryüzünde bozgunculuk için çaba harcarlar; Allah ise bozguncuları sevmez.” (5 Mâide Sûresi 64)
Kur’an’a göre İsrailoğullarının tek kurtuluş çaresi vardır. Bütün insanlığa yapılan çağrı onlar için de geçerlidir:
Allah’a ve ahiret gününe, peygamberlere, Hz. Muhammed as’a ve Kur’an’a samimi bir şekilde iman eder, güzel iş ve ibadetler yaparak yeryüzünü kana bulamaktan vazgeçerlerse ancak o zaman gazaptan ve helak olmaktan kurtulabileceklerdir. (Bakara4/(Hamdi Yazır, Hak Dini Kur’an Dili, I, 312)
[1] Ataöv, Türkkaya, Çatışmaların Kaynağı Olarak Ayrımcılık, Ankara 1996 1; Ayrımcılık, ed. Fehmi Ünsalan, XXIX, İstanbul: Felsefelogos Yay. Nisan 2006 (Üç ayda bir çıkan ortak kitap).
Beğenebileceğiniz Gönderiler
Çok Okunanlar
- Dünyanın Renkleri-
Gül/lük ”Kırgızistan’da TDV ile Kurban Günleri (1)”
- Edebiyat-
Evlilikte Mutsuzluğun Nedenleri 2
- Edebiyat-
Gezen Güzel, Oturan Gazel Olurmuş
- Edebiyat-
Benzer İsimli Bilginler -Râzîler-
- Edebiyat-
Yüreği Olan Sözler ve Sözleri Olmayan Yürekler…
- Edebiyat-
Montu Kaptırmam Arkadaş
- Dünyanın Renkleri-
Gül/lük ”Kırgızistan’da Bir Müderris ve İmam Serahsi Camii”
- Edebiyat-
Anne Olmak