Ses ve görüntü kaydeden cihazların kullanılmasıyla başlayan sinema gösterimleri yeni bir eğlence ve iletişim çağını başlattı. İlerleyen süreçte de teknolojinin gelişmesiyle görüntü sağlayan ekranlar; başta çocuklar olmak üzere insanların dikkatini çekti, çekmeye de devam ediyor. Bu ekranlar büyük oranda tek yönlü mesaj işlevine de sahip olduğu için, birçok insan farkında olmadan etkilenebiliyor, yönlendirilebiliyor. Ekranların bu güçlü etkisini bilenler de toplumsal hayatın istedikleri gibi şekillenmesinde bu platformları oldukça etkin olarak kullanıyorlar. Günümüzde bu etki yaygın şekilde internetin de katkısıyla dijital platformlarda hissediliyor.
Evrenin başlangıcından, ilk insana; teknolojik gelişmelerden, dünyanın öbür ucunda az önce olan ya da yaşanan olaya kadar alanda bilgi edinmek için ilk başvurulan kaynak doğrusuyla yanlışıyla internet. Artık internet -karşı çıkanlar da dâhil- herkesin az ya da çok vazgeçilmezi, olmazsa olmazı durumunda. Hızı, etkinliği ve kullanım kolaylığı nedeniyle dünyayı küçük bir köy hâline getiren İnterneti hiç kullanmadan resmî ilişkilerimizi ve sosyal hayatımızı sürdürebilmemiz neredeyse imkânsız görünüyor. Günlük resmî ve özel diğer kurumlarla bağlantılı olan işleri internetsiz halletmeye çalışmak; iniş yönünde hareket eden yürüyen merdivenle yuları çıkmaya benziyor. 2023 itibarıyla dünya nüfusunun yaklaşık 3/2’sinden fazlasının internete erişimi bulunuyor. İnternete erişimi olanlar için bu imkân vazgeçilmezlik noktasında.
Ancak internetin sağladığı kolaylıkla oluşturulan sosyal medyada ve dijital kültürde durumun böyle değil. İnternetin sağladığı iletişim kolaylığından yararlanılarak sosyal medyayı hiç kullanılmadan da toplumsal hayat sürdürülebiliyor. Diğer ifadeyle sosyal medya teknolojinin ve iletişimin vazgeçil(e)mez bir parçası değil. Bununla birlikte insanların çoğu bu platformların sağladığı iletişim kolaylığından ve hızından yaralanmak istiyorlar. Çünkü sosyal medya insanlara yeni sosyalleşme ve kendilerini ifade alanları sunuyor. Tek yönlü bilgi paylaşımından, çok yönlü ve eş zamanlı bilgi paylaşım imkânına kavuşturuyor. Geleneksel iletişimde yalnızca izleyici konumda olan birey, sosyal medya sayesinde hem izleyici hem de katılımcı konumuna geçiyor. Bu platformların “görünür” olmayı sağlaması, her yaştan insanın sosyal medyayı temel eğlence ve iletişim araçlarından biri hâline getirmesine neden oluyor. İnsanlar, yakın çevrelerini aşıp uzaktaki kişilerle, hatta hiç tanımadıklarıyla iletişime geçme, tanışma imkânına kavuşuyor. Artık ilköğretim öğrencileri dahi arkadaşlarıyla görüşmek, oyun oynamak, öğretmenleriyle iletişime geçmek gibi çeşitli amaçlarla sosyal medya hesapları oluşturuyor, bu ağları kullanıyorlar. Bu nedenle çocukları internetin sunduğu imkânlardan yoksun bırakmak bir bakıma dünyadaki gelişmelerden ve bilgiye ulaşım kolaylığından da yoksun bırakmak anlamına geliyor. Teknolojinin sunduğu ve hepimizin hayatına dokunan imkânlarla iletişimin, öğrenmenin, sosyalleşmenin eğlencenin tarifinin ve tarihinin yeniden yazıldığını görüyoruz.
Ancak her kuşak ve her toplum bu teknolojik gelişmeye aynı hızla uyum sağlayamıyor. Her kesimin teknolojiye uyum sağlama çabası kültürel gecikme olarak ifade edilen toplumsal ve bireysel uyumsuzlukları da beraberinde getiriyor. Hızla değişen alışkanlıklar nedeniyle bugün bir araştırma sonucuna göre paylaşılan rakamlar kısa bir süre sonra güncelliğini yitiriyor. Ancak bir fikir vermesi açısından paylaşmak istiyoruz; 2022 yılında çocuklar üzerinde yapılan bir araştırma her dört çocuktan birinin dijital bağımlılık riski taşıdığını; ders ve öğrenim dışında altı saatin üzerinde dijital ekran karşısında vakit geçirdiğini ifade ediyor. Türkiye ortalaması sekiz; dünyada internete erişimi olanların dijital platformları kullanma ortalaması ise günde altı saat olarak ölçülmüş. Bu durum şunu gösteriyor: Dijital ekran; çocuklarımızın çok kıymetli ve telafisi mümkün olamayan zamanlarını çalıyor. Onların; dersleri, etkinlikleri, arkadaşlarıyla fiziksel olarak bir arada bulunmaları için ayırmaları gereken zamanları dijital ekranın cazibesiyle heba oluyor. Sanal âlemde geçen saatler, gerçek hayatın içinde bulunmaları gereken sürelerden eksiltiyor. Dijital ortamda sanal rol modellerle düşünce ve hayal dünyaları kurgulanan çocukların gerçek hayata, milli ve manevi değerlerine uyumları da zorlaşıyor. İnternete bağlananların büyük çoğunluğunun kullandığı cihazlar da cep telefonları ve tableteler. Ve bu cihazlar başkalarının bizi, çocuklarımızı yönlendirdiği, yönettiği, ne yapacağımıza karar verdiği uzaktan kumanda cihazları gibi işlev görüyor. Bu anlamda özellikle sosyal medya ile ilgili “dijital kölelik, dijital kelepçe” günümüzün öne çıkan kavramlarından birisi hâline geldi. Eski devirlerde köleler hiç olmazsa efendilerinin yanında olmadıkları sürelerle kendileriyle baş başa kalabiliyorlardı. Şimdilerde öğle değil. Dijital kelepçeler 7/24 bizimle beraber.
Bu platformların sunduğu kolaylıkla hız kazanan sanal suç sorunu herkes için risk oluşturuyor elbette. Ancak dijital ortamda işlenen suçların sonuçları ve içine düşebilecekleri bataklıklar konusunda çocuklar çok daha az bilgiye sahipler. Sanal iletişimde yalan söylemenin, küfretmenin, tehdit etmenin bir sorgusunun, sonucunun olmayacağı yanılgısı içinde çocukların çoğunluğu. Bir de başkasının yüzüne söyleyemediğini sanal iletişimle istediğine istediğini söyleme, yazma alışkanlığı ediniyorlar. Ancak platform sanal olsa da sonuç gerçek. Nasıl banka havalesinde parayı hiç görmeden yapılan işlemin sonucu kabul ediliyorsa; sanal âlemde de özellikle başkalarını ilgilendiren paylaşımlarda sonuç aynı oluyor. İnternette paylaştığı bir içerikten dolayı ilerleyen yıllarda zor duruma düşüp bir dijital suçlu hâline gelebiliyorlar. Yani ortam sanal, sonuç gerçek. Aynı gerçeklik dini sorumlulukları da kapsıyor. Sanal ortamdaki iyiliğin, yardımın, paylaşmanın yanında; yalanın, iftiranın, hırsızlığın, dolandırıcılığın, haramın sonuçları da kirâmen katibinin kayıtlarına giriyor. Yaşanmış hayatın terazisine dahil ediliyor.
Çocuklar sosyal medyada gezinirken farkında olmadan çok zararlı içeriklere maruz kalıp, bazen de pedofili olan kişilerin ağına düşebiliyorlar. Çevrim içi olarak oynadıkları oyunlarda kendilerine telkin edilen şiddet içerikli talimatları yerine getirmek için fiziksel olarak kendilerine zarar verebiliyorlar. Bu tehlikelerin farkında olmayan çocukların süre ve içerik kontrolünden yoksun dijital medya kullanımı sonrasında yaşadıkları sağlık problemlerinin gittikçe artmaya başladığı istatistiklere yansıyor. Bu nedenle kontrolsüz internet kullanımı ve sosyal medya; çocukları ve gençleri iyi insanlar olarak yetiştirebilmek için tedbir alınması, denetlenmesi gereken önemli alanların başında geliyor.