Bizimle İletişime Geçin

Edebiyat

Gitsem Yollara Yollara

EKLENDİ

:

هوَ ٱلَّذِى جَعَلَ لَكُمُ ٱلْأَرْضَ ذَلُولًا فَٱمْشُواْ فِى مَنَاكِبِهَا وَكُلُواْ مِن رِّزْقِهِۦ ۖ وَإِلَيْهِ ٱلنُّشُورُ

 

Yukarıda Arapçası verilen ayetin “O size yeri boyun eğer kıldı.” mealindeki ilk kısmını müşahade ederek tekrar tasdik ettiğim, “Haydi onun omuzlarında (dağlarında, tepelerinde) yürüyün ve Allah’ın rızkından yeyin.” mealindeki ikinci kısmını elimden geldiğince tatbik ettiğim bir yaz döneminin sonuna geldik. “Dönüş ancak O’nadır.”[1]

Allah’ın izniyle önümüzdeki ay şimdiye kadar yaptığım seyahatlerden daha uzun bir yolculuğa çıkacağım. Maddi ve manevi külfetleri daha fazla olacak. Bu durum birçok kez üzerine düşündüğüm bir meseleyi, tekraren ve ciddiyetle, tahlil etmeye itti beni. Neden seyahat ediyoruz?

Hesaba ve mizana iman edenler olarak bu sorunun peşine düşmeli ve teraziyi hassas tutmalıyız. Malımızı nereye harcadığımızdan, ömrümüzü nerede geçirdiğimizden, bedenimizi hangi yolda çürüttüğümüzden hesaba çekileceğiz ve uzun bir seyahat bu meşakkatli sorguda bizim aleyhimize olabilir. 

Yolculuğun, yeni yerler görmenin, gezginliğin beraberinde getirdiği başka problemler de var. Çok yer görmek ve gördüğün yerleri anlatmaya doyamamak açık bir şekilde nefsin hoşuna gider. Sohbet meclislerinde, arkadaş ortamlarında kişiye özel bir yer kazandırır. Birçok kişinin yapmak istediği şeyleri, başkalarının hayal bile etmediği tecrübeleri gezgin yaşar. Eğer sahih niyetini sürekli tazelemezse bu yolda nefsinin tuzağına düşmesi işten bile değildir.

Bu durumda insanın evinde oturması, dışarı çıkmasından daha mı hayırlıdır? Ahir zamanda olduğumuz da hesaba katılırsa bu soruya “evet” cevabını vermek hiç de zor değil. Yine de biz Sadi’ye kulak verelim: “Selamet sahildedir ama kazanç elde etmek için denize açılmak gerekir.”[2]

Yukarda yazılanlar okuyucuları yolculuktan menetmek için değil, sorulan sorunun ehemmiyetini göstermek için. Seyahat etmenin “yaptım, oldu” kabilinden bir iş olmadığını biraz olsun ihsas etmek için.  

O hâlde yeniden soralım: Neden seyahat ediyoruz? Bu soruya vereceğimiz tek bir doğru cevapla aleyhimize şahitlik edecek bir yolculuk lehimize olabilir. “Müminin niyeti amelinden hayırlıdır.” hadis-i şerifi fehvasınca niyetimizi doğru tuttuğumuzda seyahatimiz salih amellerden sayılabilir. 

Seyahat etmek yolda olmayı, hareket etmeyi, özlemeyi ve biraz da endişelenmeyi zorunlu kılar. Bunların her biri insanın kişiliği ve hayata bakışı üzerinde kendilerine has tesirler icra ederler. Gezip görülen yerlerden bağımsız olarak sadece yolda olmanın insana kattığı şeylerdir bunlar. Yolculuk boyunca karşılaşılan ve çözülmesi gereken problemler vardır. Bunları çözmek için yeni yollar keşfetmek gerekir çünkü bu problemler alışılmadık yolların sıkıntılarıdır. Yol arkadaşlarını hoş görmek, yeri geldiğinde kendini hoş görmek öğrenilen derslerin ilkidir. Evdeki hesabın çarşıya uymayacağı ise ikinci sırada zikredilebilir. Fazla seyahat tecrübem olmadı ama olanların hepsinde benim yerime bir şeyleri ayarlayan birisi olduğunu hissettim. O’na sığınmadan; O’nun rahmetini, bereketini, ihsanını istemeden hiçbir işe kalkışmamayı insana en iyi yolculuk öğretir. İyi insanlarla karşılaşmanın ne kadar büyük bir nimet olduğunu evden ayrılmadan anlamak çok zordur. Yolcu; herkesi Hızır, her geceyi kadir bilmesi gerektiğini tecrübe ederek öğrenir. Allah Teala’nın insanı beklemediği yerden nasıl rızıklandırdığını görmek isteyen tevekkeltü ‘alallâh deyip yola çıksın.

Yolun insana öğrettiği -burada bahsi geçen ve geçmeyen- bu derslerden ötürü seyr-i sülûk, seyr fi’l-’arz ile beraber düşünülegelmiştir. Kulun kendi ubudiyetini ve rabbinin rububiyetini hissetmesinin en kestirme yollarından birisi olduğu için. İbn Atâullâh el-İskenderî, “Sıkıntıların gelmesi müritlerin bayramıdır”[3] yazmıştı. Kula kulluğunu bildirdiği için… Yol insanın sıkıntılara karşı en savunmasız olduğu anlardan birisi. Bununla beraber yolda nail olunan nimetler de kişide aynı etkiyi uyandırıyor. İnsan kendi gayretiyle elde edemeyeceği nimetlerle karşılaşınca Subhânallâh demekten kendisini alamıyor.

Özlemek ve endişelenmek de -bakış açımızda yapılacak bir değişiklikle- yolun güzelliklerinden sayılabilir. Yolda olmak, hem anda kalmayı hem arkada kalanları özlemeyi hem de geleceği planlamayı aynı anda yapabilme imkanı sunar insana. Yani insan olabilme imkânını… Yeni tecrübeler edinmenin heyecanı arasında evini özleyen insan geride bıraktığı ve bir gün geri döneceği nimetlerin büyüklüğünü daha iyi anlar. Güzel anlar, geleceği de güzelleştirmek için insanı teşvik eder.

Buraya kadar zikredilenler nereye yolculuk edildiğinden bağımsız olarak sadece yolda olmanın güzellikleriydi. Elbette bu güzelliklerin ve faydaların elde edilebilmesi için öncesinde bir çeşit hazırlık yapılması lazım. İnsan kendisi hakkında, içinde yaşadığı dünya hakkında, yolculuk hakkında düşünmeli; bu macerada kendisine zararlı olabilecek tarafları törpülemeli. Niyetin ve bakış açısının, neredeyse, her şey olduğunu bilerek yolculuğu lehine çevirmeye çalışmalı.

Seyahat etmenin diğer faydaları ise gidilen yerle alakalıdır. Bu faydaların, en iyi şekilde, elde edilebilmesi için de öncesinde hazırlık yapmak gerekir. Gidilen yerin dünün, bugününü öğrenmek bu hazırlıkların birincisi olarak zikredilebilir. Bu sayede hem kişinin tecrübesi derinlik kazanır hem de bu temel üzerine daha geniş bilgiler inşa edilebilir. Haliyle kişisel yorumlar ve tespitler değer kazanır. Mimariden tarihe, sosyolojiden dile birçok bilgi türü yolculuk sayesinde farklı bir boyut kazanır. Yol ve bilgi arasındaki bu ilişki sebebiyle tarih, bir şeyler öğrenmek uğruna yola çıkan gezginlerin hikayeleriyle doludur. Tarihin en büyük başarıları ve dönüm noktaları da bu hikayelerin eseridir.

Ziyaret edilen doğal ve yapay yerler insana tarihin akışında bir yer kapladığını gösterir. Hepimiz geçmiş ve gelecek arasında bir yerde duruyoruz. Bin yıllar süren ve arasında kopukluk olmayan bir sürecin parçasıyız. Geçmişin yaşandığı mekânları tekrar görmek insana kendisini tarihin akışında doğru konumlandırma imkanını sunar. Bu sayede herkes ne yapması gerektiğini görür, üzerine düşen misyonun ne olduğunu anlar.

Son olarak yola çıkmanın en değerli kazanımlarından birisine değinmek yerinde olur: İnsan ile karşılaşmak. Bir insanla karşılaşmak, insanlar topluluğuyla karşılaşmak ve tanışmak öğrenmenin en kadim ve en geçerli yoludur. Tanışmak ve muhabbet etmek bir insana yeni bir yeri görmekten çok daha fazla kapı açar. Hele karşılaşan ve karşılaşılan kişi kendisini ve zihnini ilimle süslemiş, güzel ahlakla tezyin etmişse…

Kısaca ve biraz klişeyle söylersek seyahatin her hali -yolda olmak, yeni yerler görmek, yeni insanlar tanımak, özlemek, zorluklarla boğuşmak, planlamak, öğrenmek- kendine has güzelliklerle gelir ve insana başka şekilde elde edemeyeceği kazanımlar sunar. Ancak bu kazanımları elde etmek için bir şartı vardır: Öncesinde hazırlık yapmak. Yaptığımız her işte olduğu gibi seyahat etmeden önce de kendimizi hesaba çekmeliyiz. Düşünerek, araştırarak ve kendimizi tartarak hazırlanırsak Allah’ın lütfu boldur. Üzerimizden lütfu eksik olmasın.

[1] Elmalılı Hamdi Yazır Meali, Mülk suresi 15.ayet

[2]  Sadi Şirazi’nin Gülistan’daki şu beytinden:

به دریا در، منافع بی‌شمار است    و گر خواهی سلامت، بر کنار است

[3] ورود الفاقات أعياد المريدين

Hikem-i Ataiyye, 147.Hikmet

Daha Fazla Yükle

Yorum Bırakın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Çok Okunanlar

Pin It on Pinterest