Bizimle İletişime Geçin

Edebiyat

Gül/lük ‘Gül Babam, Cemil Hoca..’

‎ ‎

EKLENDİ

:

Benim babam bir harika adam. Herkesin babasının, elbette gönlünde bambaşka yeri vardır. Kıymetlidir, biriciktir, değerlidir. İşte bu sebeple benim babam da benim için çok özel, çok güzel. Her babanın, çocuğu için taşıdığı anlam ve değer gibi…

Babam bana hep bir arkadaş, dost, sırdaş, hoca, abi oldu.

Moral kaynağı, ilham kaynağı, güç kaynağı, inanç kaynağı, rol model oldu.

Babam küçükken de benim nazarımda büyüktü, şimdi de. Askere gittiğinde onun yokluğunu hissedecek kadar büyük değilmişim ama özlemişim, mızmızlanmışım. İki yıl sonra gelişine de en az annem kadar sevinmişim. Hasret gidermişim, sarılmışım, bırakmamışım.

Küçükken beni şehre getirdiğinde elini bırakmaya çekinirdim. Şehir devasa yapılarıyla beni yutacak gibiydi. Fırından sıcak, tırnaklı ekmek, lahmacun yiyeceğim, giysi veya ayakkabı gibi bir ihtiyacımın alınacak olmasıyla sevinçli; yolumu kaybederim korkusuyla endişeli, insanların nasıl kaybolmadıklarını düşünerek de hayretli bir halde babamın eline sıkı sıkıya tutuyordum.

İlkokuldayken beni sıla-yı rahim için götürdüğü Artvin’de, lavaboda ihtiyacımı görmüş, dışarı çıkmış ve babamı bulamamıştım. Sağa sola bakınışlarım bir sonuç getirmeyince içimde beliren korku, etrafımızda yaman bir duruşla bizleri seyreden dağlardan bile daha büyük gelmiş, çılgınca ağlamaya başlamıştım.

Her yaşta babayı kaybetmek zordur, acıdır, hüzünlü ve yakıcıdır. Hele bu kayboluş, sebebi bilinmez bir haldeyse!…

Az sonra babam geldiğinde hem sevindim hem öfkelendim.

O sevinç ve o korku hep diri kaldı içimde. Bu yaşıma kadar geldi benimle.

Bursa’ya okuma, Avrupa’ya eğitim amaçlı yol aldığımda, kendisi evden kısa veya uzun süreli ayrıldığında, Almanya ve Hollanda’da uzun süre görev yaptığında hep hissettim bu duyguyu.

Babamı, hep özledim aklımın erdiği, ermediği andan şimdiye dek. Annemi de tabii…

Ne zaman evden çıksam, akşama varmadan bin defa, milyon defa (En büyük rakam buydu değil mi?) özlüyorum, hatırlıyorum onu; tıpkı annemi, çocuklarımı, eşimi, kardeşlerimi, dostlarımı hatırladığım, özlediğim gibi. Onlara kalpten bir selam, duyulmaz bir kelam, görülmez bir öpücük yolluyorum, göz kırpıyorum tebessüm ederek, (sonra kimsenin beni bu halde görüp görmediğini merakla sağa sola bakıyorum) onlar da bana hemen karşılık veriyorlar. Ben bir tane göndermiştim, gelen milyon tane sevgi halecikleri beni mutluluk deryasına daldırıp daldırıp çıkarıyor.

Sevgi nasıl bir hazine Allah’ım!

Bir okyanus… Bir sonsuz feza… Bir uçsuz bucaksız masmavi semada, bin bir renk sarmalında, bembeyaz bulutlarla yolculuk… Bizi bu güzelliklerden mahrum etme Allah’ım!

Babamın kolundaki tüylere bile, küçükken, dünyayı tanımaya çalışırken, bir anlam yüklemişim annemin deyişiyle:

“Anne! Babamın kolundaki çiçekler ne kadar da yumuşak…”

Koldaki tüyler, koldaki çiçekler…

“Evet yavrum baban da çiçek gibi, gül gibidir.”

Evet benim babam gül gibi, gül oğullarından çünkü.

Kibargillerin Gül ailesinden gelen biri de gül alıp gül satmalı elbette. Güle zarar vermek isteyenlere de dikenini göstermeli. “Gül alırlar, gül satarlar / Gülden terazi tutarlar / Gülü gül ile tartarlar / Çarşı pazarı güldür gül”

Ümmü Sinan sanki Nizip Çarşı Camiine gelmiş, Uzun Çarşı’da dolaşmış da Cemil Hoca’yı görüp yazmış bu mısraları. Hakikaten hep gül alıp gül sattı ömrü boyunca elhamdülillah.

Gaptahor’da filizlenen bir gonca, yedi iklimde sıcak gördü, soğuk gördü; varlık yaşadı, yokluk yaşadı; yalnızlık çekti, kalabalık yuttu; insaniyet hissetti, şeytaniyet hissetti; ilim aldı, irfan aldı, ibret aldı, ders aldı; hoca buldu, mektep buldu, medrese buldu; talebe oldu, hoca oldu, koca oldu ve baba oldu…

Gül oldu…

“Sâde safâ, sâde gönül, sâde vefâ, sâde cemîl,

Bülbül-i zârım sana, gül vasl-ı dil-ârâya yürü”

(Ey gül! Senin için saf mutluluk, saf gönül, saf vefâ, saf cemîl: güzellik ile ağlayan, inleyen bir bülbülüm. Ey âşık bülbül! Gönlü hoş edecek kavuşmaya git, yürü.) diye Seyyid Osman Hulusi Efendi babama da seslenmiş olabilir mi?

Evet baba, sen hep cemil (güzel) oldun Rabbimin lütfuyla, her bir yaprağında bin bir rayiha taşıdın, sundun bizlere, çevrene.

Cemil olan Nebi’nin izinde, Cemil olan Allah’a emanet olasın, nice güzellikler yaşayasın.

Amin.

 

 

Daha Fazla Yükle

Yorum Bırakın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Çok Okunanlar