Edebiyat
Gül/lük – Fidanlar
Bugün tüm kademelerde özel eğitim okullarımız yüz yüze eğitim öğretime açıldı. Yavrularımızdaki çaba ve uğraşı, annelerdeki ilgi ve hasreti ve öğretmenlerimizdeki fedakârlığı görmek için okullara koştuk biz de… Sevindik. Umutlandık. Çarpıldık.
Duygulandık. Heyecanlandık. İlgilendik, ilgi gördük. Sorumluluk üstlendik. Mesuliyetimizi bir kez daha idrak ettik. Fidan diktik.
EKLENDİ
-:
Yazar:
Mehmet Nezir GülNasıl da şefkat dolu yürekler.
Umut dolu bakışlar.
Fıtratın sesini dinleyerek koşuvermiş bedenler.
Ciğerparesinin bir beceri, bir harf, bir kelime öğrenmesi için bu salgın günlerinde bin bir umutla okula koşmuş insanlar.
Ancak anneler yapar bunu veya öncelikle anneler diyeyim.
Olabilir, babalar işte, çalışmada, rızık temininde olabilir. Olmasaydı da yine çoğu olmazdı, olamazdı burada. Öncelik annelerde olurdu. Suçlamak için söylemiyorum bunu. Bir farkı ortaya koymak, şefkat farkını, fıtrat farkını hatırlamak için söylüyorum.
Bugün tüm kademelerde özel eğitim okullarımız yüz yüze eğitim öğretime açıldı.
Yavrularımızdaki çaba ve uğraşı, annelerdeki ilgi ve hasreti ve öğretmenlerimizdeki fedakârlığı görmek için okullara koştuk biz de…
Sevindik.
Umutlandık.
Çarpıldık.
Duygulandık.
Heyecanlandık.
İlgilendik, ilgi gördük.
Sorumluluk üstlendik.
Mesuliyetimizi bir kez daha idrak ettik.
Fidan diktik.
Hatay’daki cinayetlere karşılık, geleceğe kök salma adına fidanlar diktik.
Ve ağladık.
Ne zaman okul ziyareti yapsam, o gün hep bu duyguları yaşarım.
Bugün de öyle oldu.
Masamın başında, başım önümde, gözüm tuşlarda, tuşlar her bir yavrumun gözlerinde.
O gözler ve benim gözler buluşmakta. Rahmet ummakta. Akan damlalar beni yummakta.
Ah gözler.
Ah akan yaşlar.
Ah akan hayat.
Ah ömrüm, geçmişim, geleceğim, dünyam, ahiretim.
Ah!…
12 Ekim 2020/ Ankara
Allah’a Giden Yol
Şehirlere derinlikli bir anlam kazandıran, her şeye rağmen geçmişten devralınan tarihi mirastır.
İnancı ne olursa olsun insanlarının, şehre bir mana, zenginlik, bağ katan daha çok geçmişidir.
Lyon’un ortasından geçen nehrin bir tarafı eski Lyon. Tepede görkemli yapısıyla tarihi kilise şehrin cazibe merkezi.
Evet, yeni, modern merkezler, cicili bicili, albenili, ışıklı, göz kamaştırıcı ama o kadar işte. Sadece tüketmeye yarıyor. Bedeni giydiren, mideyi dolduran ama ruhu çırılçıplak soyup aç ve sefil bırakan mekânlar.
İnsanların modern tapınakları.
Mihmandarımız Mustafa Bey, ilginç bir ayrıntı verdi: Şehre hâkim noktadaki kilisenin bahçesinden, önümüzde akıveren iki nehre yoldaşlık yapan binalardan en büyüğünün isminin “Partdiev” olduğunu söyledi. Yani “Allah’a giden yol.” Fransızlar böyle diyormuş.
Artık bu isimlendirmenin sebebi, bu binanın mimarının bir Arap olması mı, yoksa tüm çılgınlıklarına, inkârlarına, katı seküler yaşamlarına rağmen, Fransızların Allah arayışı mı bilemiyoruz.
Allah’ı aramak güzel elbette.
Ama doğru bir çizgide ve selim akılla…
6 Aralık 2009-Lyon
Anne Öpücüğü
Kursun en tonton çocuğu.
Her tarafından et sarkıyor. Yürüyüşü kendine özel, yüzü de tombul. Gözleri bir japon’u andırıyor.
Sabahtan beri ağlıyor.
-Karnım ağrıyor, annemle görüşeceğim, onu çok özledim.
Biraz yatıştırmaya, susturmaya, oyalamaya çalıştıysak da muvaffak olamadık. Gözyaşları dinmedi. Mecburen annesiyle görüştük, görüştürdük. Bu da ağlamasına çare olmadı.
Annesi geldi sonunda.
Furkan annesini görür görmez, kendine has tavrıyla koşması, annesini kucaklayışı tam bir film sahnesi. İkisi de birbirine sımsıkı sarıldı. Dakikalarca öyle kaldılar. Ben uzaktan seyrediyorum. Sonra anne saçlarına dokundu, gözyaşlarını sildi, gömleğini düzeltti, gülerek bir şeyler anlattı. Furkan da güldü, ağlaması kesildi.
Her çocuk, fıtratı bozulmamış anne için, öğretmen için, insan için, o en değerli varlıktır, emanettir.
Furkan ne zaman annesini özlese karnı ağrıyor.
28 Haziran 2007/ Düren
Hızır’ı Beklemek
İnsan, hayatının özellikle bazı dönemlerinde kimi arayışlara girer, bir kurtarıcı, bir “Asa-yı Musa” bir “Nefha-yı İsa” bekler. Ama ya nasıl beklediğini bilemez ya da elde eder de kavuştuğunu bilemez.
Adamın biri İstanbul Kapalı Çarşı’daki dükkânında Hıdrellez günü oturur, Hızır’ı bekler. Onunla görüşmek, sohbet etmek ister. Bunu çok arzu etmek istemektedir. Pencerenin camına bakarak derinlere dalmışken bir adam içeri girer, selam verir.
-Selamun aleyküm.
-Ve aleyküm selam.
-Biraz oturabilir miyim?
-Ne demek efendim, buyurun, hem oturun hem de sohbet edelim.
İşlerden, çocuklardan, hayattan pek çok şey konuşurlar.
Dükkân sahibi, sözün arasında, Hızır’la tanışmayı, sohbet etmek istediğini derin bir hasretle ifade eder.
Gelen adam, tebessüm ederek konuşur.
-Dediklerine göre Hızır sıvı dolu bir bardağı ters çevirir yine de dökülmezmiş.
Adam bunu derken aynı hareketi de yapar. Dükkân sahibi, denileni doğrular.
-Evet aynen öyle…
Ve yabancı adam geldiği gibi kaybolur.
Bir müddet sonra ters dönmüş bardağın içindekilerinin dökülmediğini fark eder dükkân sahibi. Gelenin kim olduğunu anlar ama artık giden gitmiştir. Hayıflanır, kahrolur, soracağı sorular, isteyeceği dualar vardı ama artık hakkını kaybetmişti.
Ertesi yıl Hıdrellezi dört gözle bekler yine.
Gelen giden müşterilerden biriyle Hıdrellez günü otururken, geçen sene yaşadığı olayı anlatır. Misafir şaşkınlıkla sorar.
-Yani o misafir, içi su dolu bardağı ters çevirdi yine de dökülmedi öyle mi?
-Evet aynen öyle…
-Sana yazıklar olsun demek Hızır’ı tanıyamamışsın.
Ve o da çekip gider.
Dükkân sahibi adamın arkasından bakakalırken, bir şey dikkatini çeker. Bardak ters dönmüş ve bir damla bile çay dökülmemiştir.
Kendi kendine konuşur.
-Eyvahlar olsun bana. Ben kimi beklediğimiz biliyordum ama nasıl bekleyeceğimi, ne yapmam gerektiğini bilmiyordum. Vah olsun bana…
İnsan bir tuhaf varlık.
Huzuru arar, sevgiyi, başarıyı, fedakârlığı, hazzı arar. Aslında hepsini de yaşamaktadır farklı zaman ve zeminlerde.
İnsan bir yitik varlık.
21.07.2004/ Delmenhorst
Batı’yı Anlamak
Batı küstahlaşıyor, vahşileşiyor, İslam karşıtlığını aleni bir şekilde kusuyor. Yıllarca Erbakan hocanın dediği, Hristiyan batı kulübü anlaşılıyor. O zaman hocayı batı değerlerini anlamamakla, gerici ve yobaz olmakla suçlayanlar bugün az da olsa bazı hakikatleri gördüler. Ama hepsi değil. Batı, Tayyip Erdoğan karşıtlığı üzerinden Türkiye’ye saldırdığı için bizdeki bazı erdoğanfobikler gizli bir memnuniyet içerisinde. “Ah Tayyip gitse de batıyla eski platonik aşkımızı yaşasak…”
Efendisine âşık olan köle pozisyonu…
Stocholm sendromu…
Ruhunu satma çabasının acı sonucu…
27 Mart 2017/ Ankara
Beğenebileceğiniz Gönderiler
Çok Okunanlar
- Kavram-
Bize “Baby Boomer/Bebek Patlaması” Kuşağı Diyorlar
- Kültür Sanat-
“Hatiboğlu Ailesi” Ulusal Sempozyumu Burdur’da Düzenlenecek
- Kavram-
Bedevilikten Kurtuluş
- Kavram-
Millî Tarih Bilinci Üzerine
- Din ve Hayat-
Farkı Fark Et(me)mek
- Edebiyat-
Susmak İnce İşçilik İster
- Genel-
Müstakim Ol! Hazret-i Allah Utandırmaz Seni
- Dünden Bugüne-
Dünden Bugüne – 10