Her sene öğrencilerime okuttuğum kitaptır Rasim Özdenören’in Gül Yetiştiren Adamı. Tavsiye edersem bir kişi belki okur. Ödev olarak verirsem herkes alır, bakar. Çoğu okur, bir kısmı işi internetten kotarmak ister. Kendi cümleleriyle tek sayfa isterim. Ellerini vicdanlarına koyar, incecik kitabı genelde bir çırpıda bitirirler. Güzel derler. Bir adam var. Aklından zoru var biraz.
Şiirsel üslubunu, alegorik tarzını görsünler isterim. Yazar, burada ne anlatmak istemiştir, diye sormam. Anlatmak istemiş de anlatamamış gibi bir sorudur bu. Yani şunu demek istiyor, diye özetlemek hadsiz bir yaklaşım. Sen ne anladın evladım?
Ne gördün cümlelerde? Tasvirlerindeki özgünlüğe bak yavrum. İçinden şiir geçiyor gördün mü? Sorguladın mı kendi yaşamını da okurken? Yazara o dönemde bunu yazdıran ne olabilir? Nedir onu böyle daraltan, kaygılandıran? Nedir sence derdi? Olup bitenin içinde akma mahkumiyeti nasıl bir şey? Memnun değilsin ve fakat varlığın dağılıp gidene kadar oradasındır. Bunu yaşın ilerledikçe anlayacaksın.
“Ölüm nedir biliyor musun?
Önünde sonunda çalacağımız
tek hakikat kapısı.
Bizi bir yaradan var,
Yaradanın emriyle gene
kendisine dönüşümüzdür ölüm,
bir daha ölmemek üzere dönüşümüzdür ona.”
Diyemem bunların hiçbirini. Aferin oğlum. Özetleme yirmi puan, yazı düzen yirmi puan, imla noktalama yirmi puan, sonuç çıkarma kırk puan der, yüz veririm ödeve.
Allah rahmet eylesin. Mekânı cennet olsun.