HEP YORGUNDUR
Kendini sürükler adeta. Hayy’dan beslenmez çünkü. Günlük meşguliyetlerinin içinde yoktur. Dışındadır her şeyin; en çok da kendisinin. Yorgundur ve dolayısıyla esnemelidir. Esnerken de tadını çıkarıp, bütün dişlerini karşısındakilere göstermelidir.
HEP ANLATACAKTIR, DİNLEMEZ
Konuşmak onun için bir varoluş göstergesidir. Anlatacaktır daima. Ama ne var ne yoksa anlatacaktır. Susmak sanki, varlığın sönümlenmesidir onda. Oysa seslerin insicamlı olması, her zaman bir anlam dizgisi oluşturmaz.
Dinlemez. Dinlerse konuşamayacaktır. Dinlemede kaldığı anlar, konuşmasından çalınmış anlardır. Muhatabı ne anlatıyor olursa olsun, gerekli gördüğü yerde söze dahil olmakta bir sakınca görmez. Bazan da muhatabın anlatımından koparak kendi kuracağı cümlenin kurgusunun peşine düşer. Bunu da konuşan kişinin asla fark etmediğini zanneder.
TELAŞLIDIR
Çevresinde hareketli ne varsa ona yetişmek zorunda gibidir. Durmaz, duramaz. Akıp giden şeylerin hepsi onu ilgilendiriyordur çünkü. Bir tanesini bile kaçırırsa, DNA’sından önemli bir parça eksilmiş olur. Her şeye yetişeyim derken, günün sonunda kaçırdığı kendisidir.
KANAATSİZDİR
Hayat, Hayy’la donanmış değil, eksiklikler üzerine temellendirilmiş bir şeydir ona göre. Sürekli tamamlamalıdır. Neyi?
Almak ve tüketmek. Edinmek ve yok etmek. İhtiyaçların sonu yoktur. Edinilinen her ihtiyaç, ona olan ihtiyacı daha da artırır niteliktedir. Geçmiş, gelecek ve şimdiki zamanların hepsi, ‘an’ın ihtiyaçlarını karşılamakla yükümlüdür. Nominal (itibari) olan, asli olandan sürekli alacaklı konumundadır. Hayat, ona olan borcunu bir türlü ödememektedir.
HİKMETSİZDİR
Olan, bütünüyle olduğu ve göründüğü gibidir. Onu bir olduran yoktur. Hikmetin kaybolduğu yerde doyma hissi de kaybolur. Bu her şey için söz konusudur. Kelime harfi yutar, cümle kelimeyi, ibare de cümleyi. Ortada sadece bir kalabalık, kabalık ve karmaşa vardır; nizam ve intizam hak getiredir. Hikmetsiz her söz, sözün dış duvarına, her davranış da davranışın dış yüzeyine çarpar ve dağılır. Elde kalan kabuktur. O da kalmışsa tabii.
MÜDAHİLDİR
Çevresinde olup biten ne varsa mutlaka onun içinde olmalıdır. Takdir hakkı ebedi ve ezelidir. Onsuz bir hüküm, hüküm değildir. İrade-i cüziyye mutlaktır. Kadere saygı fantastik bir mizansenden ibarettir.
TAHAMMÜLSÜZDÜR
Zaman-mekân ve içinde olanlar kendisine göre şekil almalı hatta mahiyet kazanmalıdır. Kendi kalıbına dökülmeyen, itici ve kabul edilemezdir. Sabır, girişimci olamayan, pısırık ruhların işidir.
KİBİRLİDİR
Kendi başarısıdır eyledikleri. Eyleyemediklerinde ise harici sebeplerdedir kabahat. Kusursuzdur çünkü. Tepeden bakmak temel bakış zaviyesidir. Olanla olunan arasındaki geniş salınımda değildir hiçbir zaman. Olan vardır ve o hep olan ve oldurandır.
YALNIZDIR
Bir yazımızda, dünyada sekiz milyar yalnızlık var demiştik. Yalnızdır günümüz insanı. Her şeyini herkesle paylaşmak isteyecek kadar yalnız. Mahrem denilen şey buharlaşmaktadır artık hayatından. Herkes onun an itibarıyla ne yapıp ettiğini ne düşündüğünü bilmeli ve âlemde var olan her nesne onun takipçisi olmalıdır. Paylaşmayı unuttuğu sadece kendisidir.
Başlıklar altında sıraladığımız özelliklere birçok madde eklemek mümkün: Cimrilik, bencillik, pasif-agresiflik, etken ve etkin görünme çabasının altında yatan edilgenlik gibi.
İstisnaları ayrı tutuyoruz tabii. Dolayısıyla herkes kendisine ‘isitisna’nın içinde bir yer edinme veya kendini orada görme hakkına sonsuzca sahiptir.