Güzel adam; imanı, ameli, ahlakı ve ibadeti güzel olandır.
İmanın güzel olması, sahih ve kâmil olmasıyla, amelin güzel olması, davranışların sâlih olmasıyla, ahlakın güzel olması da, fâdıl olmasıyladır.
1. Sahîh iman, imanını sahîh delillerle tasdik etmekle olur.
Bir kimse, Allah Teâlâ’yı, Hz. Peygamber’i (s.a.s.) ve Hz. Peygamber’in Allah’tan getirdiklerini tasdik ediyorsa mümindir, eğer tasdikine göre sahîh delillerle tahkîk ve ihsan derecesinde tatbik ediyorsa kâmil mümindir.
2. Sâlih amel; imana uygun olan, Kur’ân-ı Kerîm ve Hadîs-i Şerîfler doğrultusunda ihlasla yapılan ve Allah’ın razı olduğu ameldir.
İman, Kur’ân ve Hadîs-i Şerîflerdeki gerçekleri tasdik demektir.
Sâlih amel, imana uygun, tasdike uygun ameldir.
İman, neye haram diyorsa, onu haram kabul edip o haramdan sakınmak; neye helal diyorsa onu helal kabul edip o helale göre hareket etmektir.
3. Fâdıl ahlak, Hz. Peygamber’in (s.a.s.) ahlakıdır.
Fâdıl ahlakın en alt seviyesi, kimseye bir kötülük etmemek, kimsenin bizden kötülük görmemesidir.
Fâdıl ahlakın orta seviyesi, iyilik etmek ve herkesin bizden iyilik görmesidir.
Fâdıl ahlakın en yüksek seviyesi kötülük edene bile iyilik etmektir.
Ahlâk-ı fâdilenin en alt seviyesine dair şu hadîs-i şerifi delil olarak gösterebiliriz:
“Müslüman, dilinden ve elinden müslümanların sâlim olduğu kimsedir.” (Buhârî, Îmân, 4-5, Rikâk, 26; Müslim, Îmân, 64-65; Ebû Davûd, Cihâd, 2; Tirmizî, Kıyâmet, 52.)
Bu kısımda bile bugün Müslümanlardan sınıfta kalmayan kimse çok azdır.
Ahlak-ı fâdilenin orta seviyesine dair delil olarak şu hadîsi gösterebiliriz:
“Sizin hayırlınız, (daima kendisinden) hayır umulan ve şerrinden emin olunandır.” (Ebû Ya’lâ, Aclûnî, Keşfu’l-Hafâ ve Müzîlü’l-Elbâs, I, 393.)
Ahlâk-ı fâdılenin en üst seviyesi, ihsan mertebesidir: Hz. Peygamber (s.a.s.) ihsan hakkında şöyle buyurmuştur:
“İhsan, Allah’a, O’nu görüyormuş gibi ibadet etmendir; her ne kadar sen O’nu görmesen de O seni muhakkak görüyor.” (Müslim, Îmân, 1; Buhârî, Îmân, 37.)
Şeddâd b. Evs şöyle demiştir: İki şey var ki, bunları Rasûlullah’tan (s.a.s.) öğrendim: Buyurdu ki:
“Şüphesiz Allah, her şeyde ihsanı (iyi yapmayı) yazmış (farz kılmış)tır.” (Müslim, Sayd, 57; Ebû Dâvûd, Dahâyâ, 12.)
“İhsan” üç manaya gelmektedir:
1) Güzel yapmak, güzeli güzelce yapmak, tam yapmak. İbadeti, ahlâkı ve muameleleri güzel, sağlam ve tam yapmak,
2) İnsanlara ve diğer yaratıklara iyilik yapmak,
3) Allah’a, O’nu görüyormuşçasına kulluk etmektir.
Kitaplardaki bilgiler, ölü gerçeklerdir, yaşanınca dirilir.
Kalbin hayatı/dirilmesi, Allah Teâlâ’nın hidayet etmesi neticesinde imanın kalbe yerleşmesi ile olur. Kalbin itminanı da zikirledir.
İmanın kalbe yerleşme alâmeti, cenneti kazanmaya yönelmek, cennete girmeye engel olan aldatıcı dünyadan yüz çevirmek, ölümden önce ölüme hazırlıklı olmaktır.
Kalbe iman yerleşince, Allah’ı, her şeyi bilen, her şeye gücü yeten ve neyi dilese hemen oluveren olarak büyük bilir ve O’na teslim olur.
Allah’ı büyük bilen, isyanı terk eder, emrini tutar, Hakka ve halka karşı sorumluluğunu yerine getirir. İşte ahlak da budur, ihsan da budur, Hz. Peygamber’in güzel ahlakı da budur.
Aklın hayatı/dirilmesi, tefekkürü sağlayan sahîh bilgiyledir.
Allah bize, güzel adam olma derdini nasip ede, güzel adam olmaya muvaffak kıla, böylece de İslam’ın kendisinde göründüğü örnek ve önderliği lütfeyleye!