1. Anasayfa
  2. Düşünce

Hangi Hayvan Olmak İsterdiniz?

Hangi Hayvan Olmak İsterdiniz?
2

Öğretmenlik yaptığım dönemlerde, girdiğim din kültürü ve ahlak bilgisi ve felsefe derslerinde bazen öğrencilerime bir yazılı sorusu olarak şunu sorardım: “Bir hayvan olmak isteseniz, hangisini tercih ederdiniz, niçin?” Aslında bundan maksadım öğrencilerimin düşünmelerini sağlamak, hayvanlara bakışlarını biraz derinleştirmek, hayatımızda yer alan bu canlıların etkisini, yerini görmek, kıymetlerini bilmek, en nihayetinde de insan olmanın o muazzam hâlini idrak edip Allah’a şükretmelerini sağlamaktı.

Dolayısıyla “bu saçma soru da nereden çıktı” demeyin. Eminim ki zaman zaman kendinizi bir hayvanın yerine koyduğunuz olmuştur.

Çünkü insanlar, hayvanlarla her zaman bir bağ kurmuş, birlikte hayat sürmüş, mücadele etmiş, savaşmış, kan akıtmış, çarpışmış, kendilerine ve çevrelerine zarar vermiş veya kazançlı çıkmışlardır.

Bu yaşanmışlıkları düşününce hayvanların bizim hem dostlarımız hem de düşmanlarımız olabileceğini görüyoruz. Rabbimizin onlara verdiği özellikleri ve kapasitelerini geliştirmek, süreci yönetmek bizim anlayış, kavrayış, inanç, yaklaşım ve sabrımıza bağlı.

Sosyal hayatın içinde eskiden hayvanlar daha çok yer alıyordu. Bugün modernleşmenin, teknolojik ilerlemenin ve şehirleşmenin etkisiyle tabiattan koptuğumuz gibi hayvanlardan da uzaklaştık. Fıtratımızda var olan bu güzelliği evde kedi köpek besleyerek, sokakları köpeklerle doldurarak, farklı tehlikelere ve acılara kapı aralayarak sürdürdük. Bu ayrı bir bahis.

Edebi eserlerde hayvanlar önemli bir yer tutmuştur. Başta Mevlâna olmak üzere pek çok âlim ve edip eserlerinde hayvanların yer aldığı hikâyelere yer vermiştir. Hayvanlar semboller üzerinden konumlandırılırken diğer yandan da onlara bazı hikmetli sözler söyletilmektedir.

Bu konuda yazılmış önemli klasiklerden biri de büyük sufi ve âlim Ferîdüddîn-i Attâr’ın kaleme aldığı Mantıku’t-Tayr (Kuşların Diliyle veya Kuş Dili) adlı şaheserdir. Bu eserde İslam inancı ve tasavvufun esasları makamlar ve semboller üzerinden hayvanların diliyle anlatılmıştır.

Fabl türü de zaten bu konuda en sarih tarzdır.

Hayvanları konuşturarak bazı mesajlar verme aynı zamanda büyük bir sığınak. Yazar, şair ve edipler fikirlerini, insanlara değil de hayvanlara söyleterek, olası tehlikeleri, eleştirileri de bertaraf etmiş oluyor.

Biz insanlar hayvanları kendi inançlarımıza ve ideolojilerimize, çıkarlarımıza, değerlerimize alet etmekten de güzel bir konum vermekten de kaçınmamışız.

Günlük hayatın akışı içinde insanoğlu yakın veya uzağındaki hayvanlarla çok güzel ve ilginç bağlar da kurmuş. Bunu atasözlerine, deyimlerine ve kalıplara yerleştirmiş, günlük hayatta da benzetmelerle sürdürmüş.

İt gibi ısıranları uyarmış, tazı gibi koşanları takdir etmiş. Koyun gibi olanları küçümsemiş, gütmüş; katır veya keçi gibi inatçı olanlardan hazzetmemiş. İri yapılı, kaba saba olanları ayı veya öküz gibi nitelemiş ve tahkir etmiş; çalışkanlarını arı veya karınca gibi bazen de eşek gibi vasıflandırmış. Beklendik veya beklenmedik anlarda gelen darbeleri, sinsilikleri, akrep ya da yılan ile belirtirken; sessiz sakin, kendi hâlinde olanları kuzulara, kedilere layık görmüş.

Değersiz addettiklerine bit kadar kıymet vermezken, bin bir renge girerek gayrı ciddi her işi yapanları, bukalemuna benzetmiş, onların yüzlerini maymun suratlı yapmış. Sakinliği, dayanıklılığı ve bazen de kindarlığı deveye vermişiz. Kurnazlığı, çıkar düşkünlüğünü tilki ve çakal ile paylaştırmışız.

İş tutuşu, iş yapışı sağlam olan, el attığı işi başarıyla götürenleri, pervasızları aslan, kaplan, canavar, kurt olarak nitelemiş; naifliği kelebek, her türlü gâvurluğu ise domuz ile tescillemişiz. Atın kültür ve medeniyetimizde çok büyük bir öneme sahip olduğunu hepimiz biliyoruz. Gücü, asaleti, sadakati, onuru, zaferi ve fetihleri temsil eden at, bizi kıtalar arası gezdiren, dolaştıran, medeniyet taşıyıcılığı yapan etkili bir figürdür aynı zamanda.

Sözü uzatmayalım. Bunların hiç birisi boşuna benzetilmiş veya uydurulmuş değildir. Eksikleri fazlalıkları olabilir. Ancak her biri asırlık deneyimler sonucu şekillenmiş.

“Her iki çeşit arı aynı yerden yedi, fakat bundan zehir, ondan bal ortaya çıktı,

Her iki çeşit ahu ot yedi ve su içti, birinden pislik, öbüründen halis misk ortaya çıktı.”

                                                                                                          Mevlâna

Yıllar önce sorduğum o soruya ilginç cevaplar verirdi çocuklar, gençler…

En çok hangisi tercih edilirdi derseniz deve, güvercin, kuş, kelebek, kedi, köpek…

Ben insan olmaktan memnunum. Ama bir tebdil gerekecekse şöyle düşünürüm:

Sevr Mağarası’nın girişinde sevgili Efendimizi müşriklerden gizlemeye çalışan, cami şadırvanlarında müminlerle hemhal olan bir güvercin, Medine sokaklarında bir Kusva, Ashab-ı Kehf’in mağarasının önünde onlara eşlik edip bekçilik yapan bir Kıtmir, Süleyman Peygamber için tüm dünyadan haberler getiren bir Hüdhüd, harıl harıl cihada, savaşa koşan, tırnaklarıyla yerden ateş çıkaran, tozu dumana karıştıran ve derken bir topluluğun ortasına dalan bir küheylan, özgürlüğün tadını çıkaran bir kartal olmak isterim. Nerede bir iyilik ve güzellik varsa onlara şahid ve destek olmak isterim.

Peki siz hangi hayvanı tercih ederdiniz?

 

1965 yılında Gaziantep’te doğdu. Nizip İmam-Hatip Lisesini 1983’te bitirdi. Aynı yıl Uludağ Üniversitesi İlahiyat Fakültesine girdi ve 1987’de mezun oldu. Hatay-Dörtyol, Erzurum-Köprüköy ve Nizip Anadolu İHL’de öğretmenlik ve idarecilik yaptı. Eğitim yönetimi, din öğretimi, öğretmen yetiştirme gibi alanlarda, MEB Şurası’nda özel ihtisas komisyonu üyesi olarak çalışmalarda bulundu. Hâlen Millî Eğitim Bakanlığında çalışmaktadır. Gül; öğrencilik yıllarından itibaren yazı çalışmalarında bulundu. Diyanet Çocuk, Yeni Dünya, Genç Doku, Anadolu Gençlik, İlk Adım ve Turuncu dergilerinde, Akit, Millî Gazete ve Milat gazetelerinde pek çok yazı, makale yazdı ve röportajları yayımlandı. Yazı çalışmalarının yanı sıra, sosyal etkinliklerde de yer aldı. Türkiye Yazarlar Birliği Gaziantep Şubesinin kuruluşunda yer aldı. MGV, İHH, Türkiye Yazarlar Birliği, Eğitim-Bir-Sen, Cihannüma gibi dernek ve vakıflarda, üye ve yönetici olarak görev aldı. Yurt içi ve yurt dışında “Peygamber Efendimiz, Aile Eğitimi, Mehmed Akif, Gençlik Meseleleri, İmam Hatip Nesli” gibi konularda pek çok konferans ve seminerler verdi. Evli; üç çocuk babasıdır. Yayımlanmış çalışmaları: Tüm Zamanların Efendisi - 100 Soruda Hz. Muhammed, Elips Kitap. Esmâü’n-Nebi - Peygamberimizin İsim ve Sıfatları, Nesil Yayınları. Cemil Dede Namaz Surelerini Anlatıyor (Resimli, Ortaokul Öğrencileri İçin), Diyanet İşleri Başkanlığı Yayınları. Cemil Dede Namaz Dualarını Anlatıyor (Resimli, Ortaokul Öğrencileri İçin), Diyanet İşleri Başkanlığı Yayınları. İslam’ı Aşkla Yaşayanlar, Elips Kitap En Yüce İnsan, Elips Kitap. Duruşunu Bozmayan Adam - Mehmet Akif Ersoy, Elips Kitap. Yusuf - Bitmeyen Sevdanın Romanı, MGV Yayınları. Bana Sana Ona Dair Öyküler, MGV Yayınları. Latîfeler-Hikmetler, Mevsimler Kitap; O’nun İzinde, Mevsimler Kitap Fâtıma –bir genç kızın kalbi- MGV Yay.

Yazarın Profili

Bültenimize Katılın

Hemen ücretsiz üye olun ve yeni güncellemelerden haberdar olan ilk kişi olun.

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Yorumlar (2)

  1. Ebrehenin ordusu üzerine taş atan bir ebabil…

  2. 29 Kasım 2025

    Beyaz Güvercin olmak isterdim Dünyaya barışı, sevgiyi, adaleti, merhameti getirmek için. Mazlumlumlara yapılan zulmü sona erdirmek ve bebeklerin, çocukların, sivillerin öldürülmediği bir Dünya için. İnsani duyguların ölmediği ve tüm dünyanın yaşanan zulümleri film karesi gibi izlemediği bir dünya için. Bir de At olmak isterdim. Toprakları değil Gönülleri Fetih edebilmek için.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir