Şair: Uğur Dede
Sularında balık azaldı, gökyüzünde kuşlar
Dereler kurudu, göller çekildi.
“Keşke bu kadar çoğalmasaydı insanoğlu”
Diyesin geliyor, diyemiyorsun.
Taş olsaydık, toprak olmak isteyecektik.
İnsan olunca her şeyden de biraz oluyoruz işte.
Vicdan, aklı kovalıyor; terlikle peşine düşülmüş çocuk gibi.
Keşke bu kadar ince olmasaydı ruhlarımız
Otu kıpırdatmayan rüzgâr kırıyor kalbimizi.
Yoksulluk sınırını belirler, sınırsız zenginlik
Bilmem ki kaç şehrin anasıdır İstanbul.
Tamburu bilirim biraz da Ud’u
O da “İstanbul” benim der.
Bağlama memleket hasretidir
En çokta Mey benziyor Ardahan’a.
Sokak lambası sızmış karanlık odaya
İki eli İki cebinde pencere
Anlar yağıyor gökten
Toptepe’den Samsun.
İnsan nasıl yaşarsa, taşıdığı değer ve yargılar da öyle yaşar.
Göçebe kuşlar konuyor dallarına umudun
Uzaklarda kaldı deniz
Közde ateş, su da balık
Küçücük bir dereye bakıyor kitaplarım.
Kocaman gelirdi oysa yürekleri
Henüz tanımamış olmak, ne kadar da geç.
Açık ara önde işgal, beyaz mintan giyiyor menfaat
Nezaket buyuruyor ev sahibini kovan kıracı.
Değirmenden un
Seccadeden iman aşıran.
Aklına gelenin, aklına gelmeyendi, önüne geldi şimdi.
Taş olsaydık, diyorum; toprak olmak isteyecektik.
Keşke bu kadar ince olmasaydı ruhlarımız
Otu kıpırdatmayan rüzgâr kırıyor kalbimizi.
Hangi kuşun kanadı,
Hangi dağın dumanıdır yaşamak eyyy?
Ihlamur kokardı Ekim
Bak, takmış peşine
Kışı getiriyor Kasım şimdi.
Hangi evin ocağı
Hangi ocağın dumanıdır yaşamak eyyy?
Gecenin en sevdiği renk
Gündüzün en sıcak aydınlığı
Kendisi ve nefesi toprağın
Buhur kokuyor artık, maziden kalan.
Kıyamazdı göz yaşına Bahira’nin
Ne demenin sırası
Ne sıranın sırası
Şimdi mezar sayısı kadar
Saymaları kutsuyor…
2