Bizimle İletişime Geçin

Edebiyat

Hazır Şubat Gelmişken

Taş olsaydık, diyorum; toprak olmak isteyecektik.
Keşke bu kadar ince olmasaydı ruhlarımız
Otu kıpırdatmayan rüzgâr kırıyor kalbimizi.

EKLENDİ

:

Şair: Uğur Dede

Sularında balık azaldı, gökyüzünde kuşlar

Dereler kurudu, göller çekildi.

“Keşke bu kadar çoğalmasaydı insanoğlu”

Diyesin geliyor, diyemiyorsun.

Taş olsaydık, toprak olmak isteyecektik.

İnsan olunca her şeyden de biraz oluyoruz işte.

Vicdan, aklı kovalıyor; terlikle peşine düşülmüş çocuk gibi.

 

Keşke bu kadar ince olmasaydı ruhlarımız

Otu kıpırdatmayan rüzgâr kırıyor kalbimizi.

 

Yoksulluk sınırını belirler, sınırsız zenginlik

Bilmem ki kaç şehrin anasıdır İstanbul.

Tamburu bilirim biraz da Ud’u

O da “İstanbul” benim der.

Bağlama memleket hasretidir

En çokta Mey benziyor Ardahan’a.

 

Sokak lambası sızmış karanlık odaya

İki eli İki cebinde pencere

Anlar yağıyor gökten

Toptepe’den Samsun.

İnsan nasıl yaşarsa, taşıdığı değer ve yargılar da öyle yaşar.

 

Göçebe kuşlar konuyor dallarına umudun

Uzaklarda kaldı deniz

Közde ateş, su da balık

Küçücük bir dereye bakıyor kitaplarım.

 

Kocaman gelirdi oysa yürekleri

Henüz tanımamış olmak, ne kadar da geç.

 

Açık ara önde işgal, beyaz mintan giyiyor menfaat

Nezaket buyuruyor ev sahibini kovan kıracı.

Değirmenden un

Seccadeden iman aşıran.

Aklına gelenin, aklına gelmeyendi, önüne geldi şimdi.

 

Taş olsaydık, diyorum; toprak olmak isteyecektik.

Keşke bu kadar ince olmasaydı ruhlarımız

Otu kıpırdatmayan rüzgâr kırıyor kalbimizi.

 

Hangi kuşun kanadı,

Hangi dağın dumanıdır yaşamak eyyy?

Ihlamur kokardı Ekim

Bak, takmış peşine

Kışı getiriyor Kasım şimdi.

Hangi evin ocağı

Hangi ocağın dumanıdır yaşamak eyyy?

Gecenin en sevdiği renk

Gündüzün en sıcak aydınlığı

Kendisi ve nefesi toprağın

Buhur kokuyor artık, maziden kalan.

Kıyamazdı göz yaşına Bahira’nin

Ne demenin sırası

Ne sıranın sırası

Şimdi mezar sayısı kadar

Saymaları kutsuyor…

2

Çok Okunanlar