Bizimle İletişime Geçin

Edebiyat

Hindistan’ı Temaşa

Bir zamanların masal ülkesi Hindistan’a ziyaret planlarsanız ya da yolunuz Hindistan’a düşerse gitmeden önce iyi bir araştırma yapmalısınız, zira görülmesi gereken yerler oldukça fazla; coğrafya da oldukça geniş. Bu yüzden iyi bir araştırma ve iyi bir planlamayla daha verimli seyahat gerçekleştirmiş olursunuz.

EKLENDİ

:

Garip, garip olduğu kadar ilginç bir coğrafya Hindistan. Farklı kimi kültürler için itici pek çok durumun ve olayın ilgiyle temaşa edildiği bir memleket.

Yunus Emre Enstitüsü kanalıyla gittiğim Yeni Delhi’deki Jamia Millia Islamia Üniversitesindeki Türk Dili ve Edebiyatı Bölümünde bir yıla yakın görev yaptım. Bu sürede gözüme takılanları not etmeye çalıştım.

Pek çoğumuz coğrafi konum olarak Hindistan’ı biliriz, ancak bilenler için hatırlatma babında, bilmeyenler için de bilgi olsun diye kısaca Hindistan hakkında birkaç söz söylemekte yarar görüyorum.

Resmî dil Hintçe karşılığı ile Bhārat Gaṇarājya; İngilizce karşılığı Republic of India olan Hindistan Cumhuriyeti, Asya kıtasının güneyinde bulunmaktadır. Güneyinde Hint Okyanusu, batısında Umman Denizi ve doğusunda Bengal Körfezi bulunmaktadır. Batısında Pakistan, kuzeydoğusunda Çin Halk Cumhuriyeti, Nepal ve Bhutan ve doğusunda Bangladeş ve Myanmar ülkeleri ile sınır paylaşmaktadır. Ayrıca Sri Lanka, Maldivler ve Endonezya’ya çok yakındır. Cemmu – Keşmir ihtilafı nedeniyle Pakistan ve yine Cemmu – Keşmir, ayrıca sınır boyunca kimi bölgelerdeki sınır anlaşmazlıkları nedeniyle de Çin yönetimleri ile ilişkileri iyi değildir.

   Hindistan, Andhra Pradeş, Arunachal Pradeş, Assam, Bihar, Chhattisgarh, Goa, Gucerat, Haryana, Himaçal Pradeş, Cammu Keşmir, Carkand, Karnataka, Kera-la, Madya Pradeş, Maha-raştra, Manipur, Megalaya, Mizoram, Nagaland, Orissa Racastan, Sıkkim, Tamil Nadu, Tripura, Uttar Pra-deş, Uttarakand, Batı Ben-gal ve Pencap gibi 28 tane eyalet ve birlik bölgesinden oluşmaktadır. Ulusal marşları “Jana Gana Mana” dır.

Dil ve Eğitim

Hindistan’da resmi dil Hintçe ve İngilizcedir. Devlet dairelerinde ve resmi kurumlarda iki dil birlikte kullanılır. Alfabe olarak Latin harfleri, Hint alfabesi karşımıza çıkar. Ancak İngilizcenin hâkimiyeti gün geçtikçe hissedilmektedir. Müslüman halk ayrıca dil olarak Urducayı, alfabe olarak da Arap alfabesini yaygın olarak kullanmaktadır.

Bunların yanında yüzlerle ifade edilebilecek yerel diller, lehçe ve şiveler kullanılmaktadır. Halkın kendi ifadesiyle burada her yirmi kilometrede bir konuşulan dil değişmektedir.

Ülkede okul çeşitliliği dikkat çeker. İlköğretim ve ortaöğretim seviyesinde devlet okulları, özel okullar ve Müslümanlarca kurulup finanse edilen Medreseler eğitim-öğretim hizmeti sunmaktadır. Bunların verdiği eğitim devlet tarafından kabul görmekte ve üniversite eğitimi için temel teşkil etmektedir. Devlet üniversiteleri yanında Hindu ve Müslüman toplumca kurulmuş üniversiteler de lisans ve lisansüstü eğitim vermektedir. Bütün bu gayretlere rağmen ülkede okur-yazarlık oranı çok düşüktür.

İndus Vadisi Uygarlığı, ipek yolu gibi karayolu ve denizden sağlanan tarihi ticaret yolları ve büyük imparatorlukların yer aldığı bölge olan Hint Yarımadası, tarih boyunca ticari ve kültürel zenginliği ile ilgi odağı olmuştur, günümüzde de aynı ilgi devam etmektedir. Özellikle mücevherat işlemeciliği, baharat yetiştiriciliği ve dokumacılık alanlarındaki zenginlik ticareti hareketli kılan önemli unsurlar olmuştur. Günümüzde özellikle bilgisayar programı yazılımı konusunda, sağlık, sinema sektörü ve turizm alanlarındaki gelişmeler dikkat çekicidir.

İnanç ve Kültür

Hindistan, inanç ve kültür zenginliği bakımından da dünyanın en renkli ülkelerindendir. Bulunduğu coğrafyanın en önemli dinlerinden olan Hinduizm, Budizm, Jainizm ve Sihizm’in doğum yeridir. İslam inanç ve geleneğinin kendini hissettirdiği ülkede ayrıca, Zerdüştlük, Yahudilik, Hristiyanlık dinleri M.S. birinci yüzyıldan itibaren ülkeye gelerek bölgenin inanç ve kültür çeşitliliğini şekillendirdi.

Hindistan’daki tarihi tapınakların çokluğu turistik bakımdan önem arz ettiği gibi, İmam-ı Rabbani, Nizamüddin Evliya, Pir Hacı Ali Şah Buharî  gibi pek çok Müslüman mutasavvıfın bölgede yetişmesi ve türbelerinin bulunması dini ziyaretlere de hareketlilik katar. Dini inanç ve yaşantı Hindistan’da geleneklerinin ayrılmaz bir parçası olarak hayatın her safhasında etkisini göstermektedir. Laik Hindistan, Hindu, İslam, Hristiyanlık, Jainizm, Sihizm ve diğer sayısız dini geleneğe ev sahipliği yapması inanç kültürüne zenginlik katar.

Çoğu şehirde cadde kenarlarında veya sokak aralarında çeşitli dinlere ait mabetlerin bir arada olması bu çeşitliliği yansıtmaktadır.

Pakistan ve Bangladeş’in ayrılmasına rağmen Hindistan’da Hinduların yanında Müslümanlar önde gelen dini gruptur ve Hint toplumunun ayrılmaz bir parçasıdır. Ülkede tüm dinlerce kabul edilen ortak uygulamalar vardır. Devlet, bütün dinlerin kutsal günlerini ve bayramlarını tanıyarak resmi tatil ilan etmiştir. Çeşitli dinlere ait kutsal kabul edilen günler her yıl çeşitli müzik ve dans festivalleri ile tüm topluluklarca kutlanır.

Tarih

Bilindiği kadarıyla M.Ö. 2000 yıllarında Himalayalar’ı aşarak gelen Aryalılar’ın, Hindistan’da asırlarca sürecek bir hayat tarzının temelini attıkları söylenebilir. Daha sonraları Maurya İmparatorluğu Hindistan’a hâkim oldu. Bu imparatorluğun yıkılmasından sonra hâkim olan Guptalar’ın ülkedeki hâkimiyetine Hun saldırılarının son verdiğini yazar tarih kitapları. Bundan sonrası, ülkede kurulan prenslikler dönemi ve aralarında yaptıkları savaşlarla geçer.

Müslümanlar, Hindistan’a ilk olarak sekizinci asırda geldiler. 712 yılında Muhammed bin Kasım’ın ordusu Hindistan’a girdi. Bunu müteakiben ülkede Müslüman Arap ordularının ve Gazneliler’in fetihleri görüldü. Gazneliler’in Sultan Mahmud zamanında başlattıkları seferleri, Muhammed Guri Han zamanında Hindistan’ın tamamının fethedilmesiyle sonuçlandı. Bundan sonra 1206-1290 yıllarında Memlukler, 1290-1320 yıllarında Halaciler, 1320-1413 yıllarında Tuğluklar ve 1526 yılına kadar da Ludiler Hindistan yönetimini ellerinde tuttular.

Ülkede tarihin tanıkları olan kale, saray, türbe, tapınak ve mescitler gibi eserlerin korunmasını takdir etmek gerekir. Her şehirde her mekânda tarihten iz bulmak mümkündür. Ancak Türk kavramının silinmeye çalışıldığı, daha çok Moğol ifadesinin kullanıldığı dikkat çekicidir. Resimde görülen ayakta kalmış birkaç tarihi eser ülkedeki Türk varlığının belgesi niteliğindedir.

On beşinci asır başlarında bir ara Timur Han ordusuyla Hindistan’ın büyük bir kısmını topraklarına kattı. Böylece Hindistan’da Türk-Hind İmparatorluğu başladı. Timur Hanın soyundan Babür Şah, bütün Hindistan’ı fethederek Gürganiye (Babür İmparatorluğu) Devletini kurdu. Bu devlet, İngilizlerin Hindistan’ı işgaline kadar bölgede 342 sene hükümranlığını sürdürdü.

 

 

 

 

Babür İmparatorluğu zamanında ve öncesinde Hindistan’da yüzlerce büyük İslam âliminin ve mutasavvıfının yetiştiği görülür. Farklı inançların baskısı altında kalan Müslümanlara ve diğer dinlere mensup insanlara doğru yolu gösterdiler, ilim öğrettiler. İslam dinine birtakım bid’at ve hurafelerin sokulmasına engel oldular. Bu büyük âlim ve mutasavvıfların en meşhurlarından bazıları, İmam-ı Rabbani, Muhammed Ma’sum Faruki, Ubeydullah-ı Ahrar, Muhammed Zahid, Derviş Muhammed, Muhammed Baki-billah, Nur Muhammed Bedevani, Mazhar-ı Can-ı Canan, Senaullah-ı Dehlevi, Abdullah-ı Dehlevi, Abdülhak Dehlevi, Abdülaziz Dehlevi, Muinüddin Çeşti’dir.

Hindistan’da İslam kültür ve medeniyetinin en önemli mimari şaheserlerinden Tac Mahal’den söz etmeden geçmek olmaz. Her gün yüzlerce ziyaretçinin gezdiği bu eser, Babür İmparatorluğu beşinci hükümdarı Şah Cihan (1593-1666) tarafından, o zamanki imparatorluğun başkenti olan Hindistan’ın Agra şehrinde, Jumna (Yamuna) nehrinin kıyısında yaptırılmıştır. Bir isyanı bastırmak için ordularıyla Burhanpur’a giden Şah Cihan’a, dokuz aylık hamile olmasına rağmen eşi Mümtaz Mahal (Ercümend Banu Begüm) de eşlik eder. Mümtaz Mahal, on dördüncü çocuklarını dünyaya getirdikten sonra kanama sebebiyle 1631 tarihinde ölür. Şah Cihan, eşinin ölümünden sonra iki yıl yas tutar. Artık devlet işlerine ilgisini kaybeden hükümdar, teselliyi sanat ve mimaride arar. Eşinin ölümünün ertesi yılı onun hatırasına Tac Mahal’in temeli atılır ve beyaz mermerden inci gibi parlayan bir şaheser ortaya çıkar. Şah cihan kendisi için de öldükten sonra defnedilmek üzere Yamuna nehrinin karşı yakasına ve Tac Mahal’in karşısına koyu renkli mermerden benzer bir türbe yaptırmak ister, temelleri atılır ancak ülkenin içinde bulunduğu ekonomik sıkıntılardan dolayı devamı getirilip tamamlanamaz. Bugün planlanan eserin temelleri olduğu söylenen izler göze çarpar.

 

Ülkede İngiliz Varlığı ve İşgal, Yirminci Yüzyılda Gelen Bağımsızlık

Avrupalıların Ümit Burnunu dolaşarak Hindistan’a ulaşmaları, 16. yüzyılda burada ilk ticaret merkezinin kurulmasına yol açtı. Batılıların ticaret merkezleri kanalıyla Hindistan’a yerleşmeleri İngilizler işgaliyle neticelendi. İngilizler Hindistan’ı işgal ettikten sonra, başta Müslüman halka olmak üzere yerel halka çok eziyet ettiler. Bin dokuz yüzlü yıllara kadar süren işgal, 1906 yılında Svaraç (kendi kendini yönetme) sloganı ile başlayan bağımsızlık savaşı ile karşılaştı. Bu arada Hindistan Müslüman Birliği de kurulmuştu.

1919’lu yıllara gelindiğinde Gandhi ile birlikte Hindistan’da pasif direnme ve protesto hareketleri başladı. Bu hareketler gittikçe yaygınlaştı ve İngilizlere karşı ciddi baskı oluşturdu. Neticede 1935 yılında ilk anayasa kabul edilerek parlamenter düzen kuruldu. 18 Temmuz 1947’de Hindistan tam bağımsızlığını kazanarak, dünya devletleri tarafından tanındı. Ne var ki 1947 yılında Müslüman nüfusun yoğun olduğu bölge Hindistan’dan ayrılarak Pakistan adıyla yeni bir devlet olmuştur. Daha sonra Hindistan’ın etkisiyle Doğu Pakistan halkı bağımsızlık isteğiyle 1971 yılında ayaklanmış, bu ayaklanma neticesinde bölgede Bangladeş adıyla yeni bir devlet kurulmuştur. 26 Ocak 1950’de Hindistan Birliği olan devletin ismi Hindistan Cumhuriyeti olarak değiştirildi. Bugün de bu isimle anılmakta ve varlığını sürdürmektedir.

                                                                     

Hint Mutfağı

Genelde bol baharatlı yemekler yapılır. Hinduizm inancı nedeniyle inek eti asla kullanılmaz. Dindarlık seviyelerine göre bazı Hindular her türlü hayvansal gıdadan uzak durur. Mercimek ve pirinç tüm ülkede çok yaygın kullanılır. Ülkede uluslararası fastfood zincirleri dahi vejetaryen/vegan menüler sunmaktadır. Et olarak inek eti yerine ağırlıklı olarak tavuk eti ve bunun yanında manda, koyun, keçi eti ve deniz ürünleri kullanılır. Pirinç sofraların temel malzemesidir, hatta özellikle köylerde ve kırsal bölgelerde vaz geçilmezdir. Yağda kavrulmuş pirinç bir nevi çerez olarak tüketilir.

Şekilce farklı olan tatlılar genelde tat olarak benzerlik gösterir ve belli oranda baharat içerir. Tatlı dilimleri gümüşi renkte bir madde ile kaplıdır. Tatlılar tarçın ağırlıklı, tuzlular köri (zerdeçal) ağırlıklıdır ancak bunların yanı sıra Hint mutfağında kullanılan yüzlerce çeşit baharatı yiyeceklerde bulmak mümkündür. En meşhur yemekleri bol ve çeşitli baharat konulan pirinç ve tavuk etiyle yapılmış biryanidir.

Bunun yanında büyükçe şişlerde tandırda pişirilen, yine baharatı bol olan tavuk ve koyun kebapları da meşhurdur ki yeterli görülmezse yanında ilave baharat sosları da bulunmaktadır. Yeni Delhi’de birkaç alışveriş merkezinde “Alaturca” adıyla şubeleri bulunan ayaküstü ve masalara hizmet veren ve sahibi Türkiyeli olan restoran zinciri bulunmaktadır. Ayrıca Yeni Delhi’nin bazı semtlerinde bulunan Afgan restoranları da bizim damak zevkimize uygun yemeklerle hizmet vermektedirler. Kimi semtlerde de –ben gitmedim- Arap mutfağı tarzında restoranlardan söz edilmekte idi. Türkler genelde buraları tercih etmektedirler.

Hint restoranlarında yabancılar için baharatlı yemekler önemli problem oluştururken, hijyen problemi de benim dikkatimi çeken bir husustu. Turistlere yönelik hizmet veren lokantalar dışında genelde yemekler elle yenilir. Çatal kaşık pek kullanılmaz. Cadde ve sokak gibi açık alanlarda yemek servisi yapan tezgâhlar yaygındır. Bu tezgâhların başı günün her saatinde kalabalıktır.

Ülkede düğünler genelde yemekli olur, buna “Velime” adı verilir. Çok zengin aileler dışında düğün merasimleri sadedir; çalgı ve oyunlar yer almaz. Ayrıca hali vakti yerinde olanlar çevrelerine, dost ve akrabalarına ziyafet verip sohbet eder, birlikte güzel vakit geçirirler. Bu tür ziyafetlerde genelde mangal ve ızgarada hazırlanmış etli yiyecekler bulunur.

Bir zamanların masal ülkesi Hindistan’a ziyaret planlarsanız ya da yolunuz Hindistan’a düşerse gitmeden önce iyi bir araştırma yapmalısınız, zira görülmesi gereken yerler oldukça fazla; coğrafya da oldukça geniş. Bu yüzden iyi bir araştırma ve iyi bir planlamayla daha verimli seyahat gerçekleştirmiş olursunuz.

Daha Fazla Yükle

Yorum Bırakın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Çok Okunanlar

Pin It on Pinterest