Düşünce
İbrahim Hoca’dan Bir Namaz Dersi
EKLENDİ
-:
Yazar:
İbrahim Demirci
İlkokulu bitirdiğim 1967 yılının yaz tatilinde Konya’da Topraklık Kur’an Kursuna devam ettim. Oraya gidişimin sebebi, mahallemizdeki Çimenlik Camiinin imam hatibi Ramazan Hoca’dan Kur’an-ı Kerim’i düzgün okumayı öğrenmek idi.
Topraklık Kur’an Kursu, aynı adı taşıyan mahallede büyükçe bir bina idi. Üç, belki dört katlı idi. Kursun mescit bölümü üst katlardan birinde çok geniş bir salondu. Orada haftada bir gün İbrahim Hoca, kurs talebesine ilmihâl dersleri verirdi. O derslere düzenli katılıp katılmadığımı da, hangi gün hangi saatlerde ders verildiğini de hatırlamıyorum. Fakat o derslerden birini unutmadım, unutamıyorum.
Kursun yöneticiliğini de üstlenmiş görünen İbrahim Hoca, mihrabın önüne oturmuş, karşısında diz çökmüş onlarca talebeye namazın nasıl kılınacağını anlatıyor. Namaza başlayıncaya kadar yapılması gereken dış şartlara, namaza başladıktan sonra riayet edilmesi icab eden iç şartlara dair neler anlattığını hatırlamıyorum. Fakat sağ ayağın başparmağının namaz boyunca yerinden hiç oynatılmaması hususundaki ısrarı aklımdan çıkmıyor. Sağ ayağın başparmağı, namaza başlarken hangi noktada duruyorsa rukûda, secdelerde, ka’delerde de aynı noktada durmalı, selâm verinceye kadar o noktadan santim, ne santimi, milim kımıldamamalıydı. İbrahim Hoca, bu kımıldamayışı zihnimizde canlandırmak için, “Başparmak, ortasından yere mıhla çakılmış gibi sâbit kalacak, sağa sola oynamayacak!” diye bağırırken kendi başparmağının üzerine çekiçle mıh çakıyormuş gibi teatral bir gösteri de yaptı sanırım. On iki yaşın çocuk sayılabilecek zihni, sağ ayak başparmağının ortasına çakılan o kalın mıhın çevresini kanla doldurmaktan geri durmadı elbet. Ve o kan, ne abdest bıraktı ne namaz! (Belki de hem abdesti berkitti hem namazı!)
İbrahim Hoca’nın verdiği bu bilgi, içime öyle işlemiş ki, sonraki günlerde, aylarda, yıllarda o bilginin gereğini yerine getirmeye çalıştım. Namaz kılan insanların secdedeyken yahut otururken sağ ayak başparmaklarının nasıl durduğuna bakmaktan ve onun durumuna göre bilgi-duyarlık denetimi yapmaktan kendimi alamadım. Allah affetsin!
Aradan altmış yedi yıl geçtikten sonra bugün, İbrahim Hoca’nın orada o derste, namaz kılan kişinin kıyamda sağ eliyle sol bileğini kavradığı gibi rukûda diz kapaklarını kavraması gerektiğini de söylemiş midir? Bunu bilmiyorum. Sağ ayak başparmağının sabitliğine saplanıp kalan zihnim, öteki ayrıntıları ihmal etmiş olmalı.
Namaz sırasında sağ ayak başparmağının sabit tutulmasıyla Mevlânâ Celâleddin Rûmî Hazretleri’nin pergel benzetmesi arasında bağ kurmayı düşündüğüm bile oldu.
Beğenebileceğiniz Gönderiler
Çok Okunanlar
- Düşünce-
Zafere İman: İsmail Heniyye
- Din ve Hayat-
Türkiye Diyanet Vakfı ve Projeler
- Düşünce-
Haksızlık Karşısında Dilsiz Şeytan Ol(Ma)Mak
- Edebiyat-
Aliya’nın Gölgesinden Yükselen Işık: el-Fatih Ali Hasaneyn Muhammed Şerif-I
- Edebiyat-
Bir Devrimcinin Ardından
- Edebiyat-
Gezgin: Burada Olmayan
- Edebiyat-
Ahmet Haşim ve Frankfurt Seyahatnamesi
- Edebiyat-
Aliya’nın Gölgesinden Yükselen Işık: el-Fatih Ali Hasaneyn Muhammed Şerif-II