1. Anasayfa
  2. Kavram

İngilizler, Filistin’de bir Yahudi Devletini Nasıl Kurdular?

İngilizler, Filistin’de bir Yahudi Devletini Nasıl Kurdular?
0

 

İngilizler, Filistin’de bir Yahudi devleti kurmak istiyorlardı. Fakat bunun için Osmanlılara karşı Hicaz ayaklanması yapmış ve bölgenin İngilizlerin eline geçmesini sağlamış olan Şerif Hüseyin’in ikna edilmesi gerekiyordu. İngilizler, Şerif Hüseyin’i ikna etmek için bizzat sömürge bakanı Winston Churchill’in 1921 Kahire Konferansı’ndan sonra görevlendirdiği casus Lawrance Şerifle görüştü. Şerif’e yıllık 100 bin rupi rüşvet teklif edildi. Fakat Şerif Hüseyin Arap davasını ve Filistin’i parayla satmayı kabul etmedi. Kendisine oğlu tarafından getirilen antlaşmayı okumadan yırttı. İngilizler, artık Şerif Hüseyin’i ikna edemeyeceklerini anladılar ve onun defterini sildiler.

Şerif Hüseyin teklifi kabul etmeyince diğer alternatif liderlerle görüştüler.

Ben bunu anlattığımda genelde soru ve itirazlarla karşılaşmaktaydım. Çünkü bize kurgulanan tarihte Şerif Hüseyin İngilizleri destekleyerek isyan ettiği ve bölgenin elimizden çıktığıydı. Bu bilgi doğru aslında ama eksik. Evet şerif Hüseyin Osmanlıya ihanet etti. Suriye – Filistin cephesinin kaybedilmesini sağladı. Ama ondan sonrası anlatılmaz. Ondan sonra miras kavgası vardır. Şerif Hüseyin beklediği büyük Arap Krallığı ödülünü alamaz. Çünkü bu ödülü alması için vermesi gereken bir bedel daha vardır. O da İngilizlerin asıl maksadı olan Filistin’de bir Yahudi devletinin kurulmasını onaylaması ve desteklemesi ve hatta gerekirse korumasıdır. Buna da Şerif Hüseyin yanaşmaz ve dananın ipi burada kopar. Devreye İbn Suud girer. İngilizler her zaman bir haine karşı başka bir haini yedekte tutmaktadırlar ve vakti gelince diğer haini devreden çıkarmak için onu kullanırlar. Fakat burada şunu da belirtelim ki Şerif Hüseyin her ne kadar bize göre hain olsa da aslında o Arap Milliyetçisidir. Tüm milliyetçiler gibi, kendi ulusundan başkasını tanımazlar.

İngilizler, Filistinde Yahudi devleti kurulması ve bu konuda destek verilmesi teklifini götürdükleri kişilerden birisi de bir Osmanlı dostu olan İbn Reşid’dir. İbni Reşid’de Şerif Hüseyin gibi bunu kabul etmedi. Üstelik 1920 yılında topraklarını Irak’a kadar genişletti. İngilizler, İbn Reşid ve Şerif Hüseyin arasında kendilerine karşı bir ittifak olabileceği endişesiyle İbn Suud’u desteklediler. Suud ailesinin geleneksel düşmanı olan Reşid kabilesi İngilizlerin ve ibn Suud’un saldırıları karşısında başarsız oldular. İbn Suud’a aylık 10 bin sterlin altın verildi. Neticede Eylül 1921’de İngilizler İbn Suud’u Hail üzerine saldılar ve Kasım 1921’de Hail, İbn Suud tarafından ele geçirildi. Bu saldırıda İngilizlerin güçlü Hind birlikleri ve silah desteği de savaşın kazanılmasında etkili oldu. Bu zaferden sonra İngilizler İbn Suud’a yeni bir unvan verdiler. O artık “Necid Emiri ve Aşiretlerin Reisi” değildi. “Necid ve Necid’e Bağlı Toprakların Sultanı” idi. Neticede Hail yıkılmış ve toprakları İmparatorluğun Necid Sultanı’na katılmıştı.

Lawrence İbn Suud ile görüşerek, teklifi kabul etmeleri durumunda Arabistan’ı kendilerine vereceklerini, ibn Suud ve Vahhabilik düşüncesinin önünü açacaklarını teklif etti. İbn Suud, İngilizlerin Yahudi Devleti karşılığında kendisine Hicaz’ın verilmesi teklifini kabul etti. Böylece ibn Suud ve Vahabbilerin önü açılmış olundu. İbn Suud artık tamamen İngiliz silah ve askeriyle donatılmış bir şekilde bölgede güçlendi.

İngilizler, ibn Suud’u Şerif Hüseyin’e karşı harekete geçirdiler. Eylül 1924 yılında İbni Suud, Şerif Hüseyin’in merkezlerinden olan Taif’i (Eylül 1924) aldı. Bu sırada Kahire’de yapılan konferansa gelen Chürchill, Şerif Hüseyin’in oğlu Ürdün emiri Abdullah’ı ikna etti. Böylece Abdullah, İbni Suud ile babası arasında Arabistan’da yaşanan savaşta babasını desteklemedi. Böylece İbni Suud Ekim 1924 yılında Mekke’yi.

Şerif Hüseyin savaşı kaybedince tahttan çekildi. Ocak 1925 yılında Cidde’yi de alan ibn Suud, bölgeye tamamen egemen oldu. Böylece Hicaz’ın yeni kralı ibn Suud oldu. Diğer Avrupalı devletler Şubat 1926 yılından itibaren yeni krallığı tanıdılar. 1936 yılında yeni devletin adı Suudi Arabistan oldu. Bu ismin isim babası da İngilizlerin Ortadoğu masası görevlisi George Rendel oldu.

Neticede Balfour Deklarasyonu’nun en çok gözden kaçırılan noktalarından bir tanesi, İngiliz İmparatorluğu’nun “Yahudi halkına ulus devlet” kurulması için “elinden geleni ardına koymayacağını” ilan etmiş olmasıdır.

Evet, bugün dünyadaki birçok ulus devlet İngiliz İmparatorluğu tarafından oluşturulmuştur; fakat Suudi Arabistan’ı diğerlerinden ayıran unsur, kuzey ve kuzey batı sınırlarının İsrail’in kurulmasına ortam hazırlayan bir biçimde çizilmiş olmasıdır. En azından Hail (Osmanlı dostu ibn Reşid’in merkezi) ve Hicaz (Şerif Hüseyin’in merkezi) emirliklerinin İbn Suud’un Vahhabileri tarafından yıkılmış olmasının asıl sebebinin bu emirlerin (Şerif Hüseyin ve ibn Reşid) İngiliz İmparatorluğu’nun Filistin üzerinde Siyonist projeye zemin hazırlama sürecini reddetmiş olmaları olduğunu biliyoruz.

Yani Suud devletinin kurulmasının nedeni Filistin’in Yahudilere verilmesidir. Bu devlet, Filistin’deki Yahudi devletinin bekasının temelidir. Kuruluşu ihanet üzerine olan bir devletten hayır beklenilmez.

 

Araştırmacı-yazar. 31 Aralık 1968 tarihinde Gaziantep’in Nizip ilçesinde doğdu. Aslen Diyarbakırlıdır ve ülkemiz alimlerinden merhum Muhammed Emin Er'in oğludur. Babasının yanında dinî ve Arabi ilimler okuyup ilmî ve amelî icazet aldı. Gaziantep'te Aliye Ömer Battal İlkokulu (1981) ve Gaziantep İmam Hatip Lisesi (1984)'ni, sonra Ankara Mimar Sinan Lisesini (1988) bitirdi. Daha sonra Marmara Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümü ve Medine İslam Üniversitesi Arap Dili Bölümünde yüksek öğrenim gördü. Ankara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsünde İslam Tarihi ve Sanatları bölümünde "İslam Tarihi ve Sanatları / Emeviler Döneminde İlim" konulu teziyle master programını tamamladı. Yüksek tahsilinin ardından çeşitli okullarda öğretmen ve idareci olarak görev yaptı, özel sektörde kendi işiyle meşgul oldu. İbrahim Halil Er'in ilk yazısı 1986'da Edebiyat dergisinde yayımlanan bir kitap tanıtımıydı. Sonraki yıllarda yazıları; Millî Gazete, İstiklal Gazetesi, Milat Gazetesi ile Anadolu Gençlik, Genç İstikbal, Gülistan ve Milli Şuur dergilerinde yer aldı. Hedef Radyo ve Kanal 5 Televizyonunda Programlar yaptı. Türkiye Yazarlar Birliği Ankara Şubesi, Öğ-Der, Şuurlu Öğretmenler Derneği (Yönetim Kurulu), Öz-Der, Özel Öğretim Derneği (Yönetim Kurulu), Tarih ve Strateji Derneği (Başkan), Muhammed Emin Er İlim Kültür ve Yardımlaşma Derneği (Başkan) üyesidir. Evli ve Muhammed Emin ile Erkam Tuna’nın babasıdır. Hayatını ve çalışmalarını Ankara'da devam ettirmektedir. ESERLERİ: Cennet Doğuda Bir Yerdedir (Geçmişten Günümüze Haçlı Seferleri) (2006), Siyasal İslam Düşüncesinin Doğuşu (2016), Peygamberimizin Eğitim Metodu (2011), Çanakkale’ye Can Verenler (2013), Ümmetin Dirilişi Çanakkale (2014), Son Osmanlı Alimi (2014), Seyda Muhammed Emin Er Hoca ile Söyleşiler (2016), Öykülerle Osmanlı Padişahları 1-2 (2015), Selahaddin Eyyubi (2017), Hz. Muhammed’in Mektupları ve Diplomasi (2017), Asım’ın Nesli (2017), İstiklal Marşı ve Mehmet Akif (2015), Çad Bir Orta Afrika Devleti (2020).

Yazarın Profili

Bültenimize Katılın

Hemen ücretsiz üye olun ve yeni güncellemelerden haberdar olan ilk kişi olun.

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir