Bizimle İletişime Geçin

Kitap

“İnsan Olmak” Üzerine

EKLENDİ

:

Çünkü insanın kendi içinde ürettiği kargaşa
dış dünyadaki gerçek tehlikelerden
çok daha ürkütücüdür.

Engin GEÇTAN

 

İnsan Olmak, ortalama insanın davranışlarının gerisindeki dinamik güçleri meslek dışı okuyucuya tanıtmayı amaçlamakta ve yazarın otuz yıldır süregelen klinik yaşantılarının birikiminden yaptığı çalışmaların bir bölümünü içermektedir.

Gerçeklerimizi, algılarımızı ve kendimizi yaşayabilmemizi engelleyenlerin neler olduğuna, bunlarla nasıl baş edebileceğimize ilişkin önerilere ulaşabileceğimiz bir kitaptır İnsan Olmak.

Dış dünyayı herkes kendi içinde ürettiği kargaşanın gözlüğüyle algılar, yorumlar ve yaşar. Dolayısıyla insanın davranışı hakkında değerlendirme yaparken yargılayıcı, ayrıştırıcı dilden ve düşünceden uzak durmak, onu anlamaya çalışmak gerekir. Bu kitabı okumaya iten kuvvet, belki de içimizdeki kargaşaya reçete arayışımızdır, kim bilir?

Kuramcıların sunduğu reçeteler…

Çıktığımız bu yolculukta, kitapta belirtildiği gibi araştırmacıların kendi kişilik özelliklerini, geliştirdikleri kuramlara yansıtmış olabileceği ihtimalini de göz önünde bulundurmalı. Mesela Freud’un, insanı saldırgan ve yıkıcı bir varlık olarak tanımlaması ile onun pek de esnek olmayan karamsar kişiliği arasındaki paralellik birçok eleştirmenin gözünden kaçmamıştır.

Kitabın ön sözünde insanın var olduğu günden bu yana sürekli olarak içinde yaşadığı dünyayı ve evreni tanımaya ve anlamaya çalıştığını ancak bu çabası içinde en az tanıyabildiği varlığın yine kendisi olduğu vurgulanmış. Dolayısıyla bu kitap öncelikle insanın kendisindeki ve çevresindeki bilinmeyenlerinin sayısını azaltmayı amaçlamaktadır. Kendimizi ve çevremizi anlayamamanın getirdiği ürküntü, dış dünyanın tehlikeli bir alan olarak algılanmasına neden olur. Böyle bir durum, davranışlarımızı tehlikelere karşı savunmaya yönelik bir biçimde düzenlememize ve enerjimizin çoğunu bu doğrultuda tüketmemize neden olacağından gerçeklerimizi algılamamızı ve kendimizi yaşayabilmemizi engeller.

Normal davranışın ne olduğu sorgulanırken toplumların da hasta olabileceği görüşü ele alınmış. Davranış bilimcilerin normalliğin tanımı üzerinde bir görüş birliğine henüz varamamış oldukları da özellikle belirtilmiş.

Sonraki bölümlerde toplumların oluşma ve gelişme aşamalarının insan düşünce ve davranışlarını doğrudan etkileme gücüne değinilmiştir. İlkel toplum, küresel köy, teknoloji hâkimiyeti, alt kültür, üst otorite, kimlik bunalımı, aşırı yükleme,  hippiler, kimlik geçişmesi, maneviyatın, tabiatın ve kişisel özgürlük alanlarının çekim gücü bu etkilemenin gücüyle açıklanmış.

İnsanların başarı hırsıyla kişisel anıtlarını dikmeye uğraştıkları yerde, herkes için daha iyi bir yaşam yaratmaya katkıda bulunmaları gerektiği ve teknolojik gelişmenin insanı insanlıktan çıkarmaya başladığı görüşleri ortaya çıkmış, ancak uygulamaya konulamamıştır. Hatta New York kentinin Grand Central tren istasyonunda para atılarak yıldız falı bakılan bir bilgisayar, teknoloji çağının getirdiği çelişkilere en çarpıcı örneklerden biri olarak sunulmuştur.

“İhtiyaçların aşırı karşılanması kadar gereğince karşılanmaması da çocuğa verilen hasar yönünden benzer sonuçlar doğurur.” ifadesiyle yazar, ailenin etki gücünün ömür boyu hissedildiğine dikkat çekmiştir.

Soğuk bir günde bir grup kirpi ısınabilmek için birbirlerine sokulur ama dikenleri birbirlerine batar. Ayrıldıklarındaysa üşürler. İleri geri hareket ederek sonunda dikenlerini batırmadan birbirlerini ısıtabilecekleri en uygun uzaklığı bulurlar. Her kirpinin bu ikilem karşısında kendi cevabını bulması gerektiği gibi günümüz insan ilişkilerinde de bu denge önemini korumaktadır.

Çocukluk dönemindeki olumsuz yaşantıların yetişkin dönemine ne şekilde yansıdığı detaylıca ele alınmış. İnsanın, çocukken doyurulmamış ihtiyaçlarını diğer insanlardan karşılayabilmek için umutsuzca çabaladığına dikkat çekilmiş.

Koşullanmalardan farklı olarak; kendi içsel gerçeklerinden haberdar olabilme, daha iyi yaşama yollarını ve kendi yönünü seçebilme amaç ve gayretiyle kendini yaşamak isteyen insan, süreci toplumdan değil kendinden başlatmalıdır.

 

Daha Fazla Yükle

Yorum Bırakın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Çok Okunanlar