Bizimle İletişime Geçin

Din ve Hayat

İslam İrfanının Sosyo-Ekonomik Boyutları

Postmodern çağda artık dinler Afganistan’da veya Ortadoğu’daki medreselerde şekillendirilmemekte, gizli teşkilatlarda, istihbarat teşkilatlarında yapay üretilen parçacıklarla yeni dini akımlar ve yeni dini hareketler olarak yapay zeka kuramlarından desteklenerek biçimlendirilmektedirler. Bilinçsiz, irfanından yoksun küreselleşenler Siyonist-evanjelist projelerin parçası olmaküzere Yahudi-Hristiyan emellerin kucağına itilirler.

EKLENDİ

:

Batı kendi sivillik durumuna son birkaç asırdır medeniyet veya kültür diyor. Kültür ve arkasından gelen medeniyet kavramı aslında Aydınlanmanın ürünü ve Cemil Meriç’in ifadesiyle çok daha yeni ve kaypak bir kelime. Ama Anadolu topraklarının münevver insanları bu kelimeyi “irfan” ile binlerce yıl önceden aldığı birikimle söylüyor.

Kültür ve medeniyet birisi ziraatı diğeri şehirciliği ve sivilliği anlatan iki kavramdır. Bizde ise irfan hakikat ve ahlakın ürünüdür. Ecdadımız medeniyet ve kültür kelimesini asla kullanmadı. Ama irfan kelimesine odaklandı. Cemil Meriç’in ifadesi ile “İrfan bir varlık tasavvufudur. Bir ben idrakıdır.” En büyük operasyonel ifadesi belki de budur. Ben idrakı. Bir çaba abidesi (anıtı) sayılabilir. Vehbi bir bilgi olan ilahi bir hikmet hazinesidir. Ecdadımız bu idrak ile asırlar boyunca bu topraklarda yaşadı. En erozyona haiz olan topraklarda Hititler, Sümerler, Urartular, Bizans, Roma ayakta durmazken bizler bu topraklarda eğer duruyorsak irfanitemeller üzerinedir.

Her dinin bir irfan anlayışı, bir hikmet anlayışı vardır. İslam’ın irfanında tevhit bulunur. Tevhit sıradan bir tek tanrıcılık değildir. Bir yönü hakkı izhar, diğeri batılı, haksızlığı ortadan kaldırmaktır. Dolayısıyla Yahudilerin düşündüğü gibi çok tanrılı insanlarla beraber yaşamayı politik bir monoteizm haline dönüştürmek veya politeizmin galibiyetine başkaldırmayıp ona mağlup olan Hristiyanlığa benzemez. İrfanımızda kabkavseynin bulunduğu hilal vardır. Hilal, bize miraçtan mirastır. Bayrağımız Allah ile karşılaşan Hz. Muhammed (A.S.) miracını anlatır.

Tevhit eksenli bir irfanda en önemli şey dönüştürücülüktür. Tabiatta bulunan vahdeti tevhide dönüştüren bir irfana sahibiz. Dolayısıyla dilin amacı, dilin yaratılma amacı tevhidi söylemek ve söyletmektir. Elin amacı onu yüceltmektir. Ayağın amacı onu her yere götürmektir. Bu milletin toprağı dünyadır. Piri Reis Dünya haritasını çizerken ufkunu çiziyordu. İrfanımız bizim budur. Tevhit dağdaki taştaki spontane bulunan birliğin insanlar tarafından ilanı, ilamı ve itirafıdır. Ecdadımızın rahat yatağında yatmadıysa tevhit uğruna yatmamıştır.

 

Tevhidin iki boyutu vardır: Hakkı izhar, batılı izale. Bu La İlahe İllallah ile kendinin somut ifadesini bulur. Bizdeki İslam dininin en önemli özelliği bir şeyi ettirgen kılmaktır. Hakkı ettirgen kılan bir medeniyete sahibiz. Hakkı söylemek yetmez. Hakkı yaşamak yetmez. Yaşatmak lazım. Bu yönü ile İslam dinine mensup olan ecdadımız her gittiği yeri özgürleştirmiştir. Filistin’de acı varsa ecdadımızın olmaması yüzündendir. Ama İslam’ın uhuvvet anlayışını fütüvvete dönüştüren yegâne güç Anadolu İrfanıdır. Çünkü bütün medeniyetlerin düşman algıları var. Mesela Romalıların düşman ansiklopedisi var. Düşmanlarını tanır. Bizim düşmanımız Allah’a düşman olanlardır. Bizim dostumuz Allah’ın veli kıldıklarıdır. Bize Ermeni düşmanlık yapabilir ama bizim düşmanımız Allah’ın ve kelamının ve dininin düşmanlarıdır. Din kardeşliği, iman kardeşliği en önemli irtibat noktamızdır. Kardeşliği biz dinimizle öğreniriz. Âdem (A.S.) dan soy kardeşi olduğumuzu bize dinimiz hatırlatır. Yoksa biliyoruz başkalarının bizim kardeşimiz olmadığını ama bize Adem’i, köklerini hatırlatan, ne yazık ki bunu bilmemek aslında irfandan yoksun kalmak, mülkin canının, malının, ırzının diğer mümine haram olduğunu kardeşlik ruhu verecektir. Ahilik aslında bir alışverişi hızlandırmak değil, iyiliği yardımlaşmayı infakta bulunmayı daha ötesinde aslında vermek temeli üzerinde fedakârlığı esas alıyor. Türkçemizde batı dillerindeki “almak” ile ifade edilen kahvaltı almak, banyo almak o kelimeleri bulamazsınız. Bizde “vermek” esası vardır. Almak kelimesini Türkçemizde alabildiğine sınırlandıran bir anlayışımız var bizim. Türkçemizi bile irfanımıza dayandırıyoruz. Bizde bir isim var: Satılmış. Bu isim aslında günümüzde kötü bir anlama gelebilir ama Anadolu İrfanında Allah’a malını, canını her şeyini Allah’a peşinen adamayı anlatır. Hala da kullanılır. Kadınlar için bu daha geniş ve Rabbe zaten çoktan doğmadan tıpkı anasının karnında iken Rabbe adanan Hz. Meryem gibi olduğu “Satı gelin” ifadesiyle kucaklar. Bebeğin adı bile olgunluğuna işaret etmek üzere Nene’dir. Beşikte bile konuşan Hz. İsa Mesih (a) gibi hiç büyüden hikmetle konuşur irfan ile donanıp olgunlaşmıştır.

İrfan geleneğimiz musahabe ile münavebe içine girer: söz gelişi Ahilikte usta-çırak ilişkisi aslında bir irfani temel ararsak, Musa’nın Hızır’a çırak olması gibidir. Cebrail’e çırak olan Hz. Peygamber (A.S.) gibidir. Hz. İdris terzidir, Hz. Nuh ilahi gözetim altında gemi yapan marangozdur, Kral olan Hz. Davud (as) zırh yapan, Calud’u öldüren alet- edavat yapabilen usta bir demircidir. En somut ifadeyle söylersek aslında Ahilik, “Emri bil maruf nehyi anil münker”in bir kontrol mekanizmasıdır. Bizim ecdadımız genç fidanlar ürkmesinler diye baltasını beze saran ve öylece ormana giden bir millettir. Genç fidanlar ürkmesin diye. Bu kadar büyük bir tecrübe aslında büyük bir irfan. Gençlerimiz ne yazık ki bunlardan habersiz. Ahi Evran-ı bilmez ama sağdan soldan çalan haydut ve hırsız Robin Hood’u ezberlemiştir. Her millet, kendi acısıyla kendi kahramanını yaratır ve bir anlamda o artık milletin bilinçaltıdır. Sokaklardaki kontrol mecnunları bile ulusların bilinçaltını ifşa etmektedirler.

Bize düşen mevzimizi, mevzumuzu dünyaya irfan ile mayalanan tarihten miras bu değerlere iyi bakmamız gerekmektedir. Çünkü hafıza inşa edici roldedir. Müslümanlar bugün İslam’ın iktisadi sisteminin sağa mı, sola mı yakın olduğunu konuşmak yerine derin köklerine sahip çıkması gerekecektir. Benim daima söylediğim ve öğrencilerime de ezberlettiğim bir ifadem vardır. Ehli kitap dediğimiz Yahudiler ve Hristiyanlar kendi kitaplarını tahrif etti. Biz ise kendi kitabımızı okumayarak fıtratımızı tahrif ediyoruz.

Zenginlerin israfkar şımarıklığını konuşmalıyız. Sınırsız tüketimin artmasını konuşmalıyız. Şeytanın esiri olan aldatanları karalayıp duracağımıza aldananın neden niçin aldandığını sorgulamalıyız. Bir milletin dâhisi ve münevveri aslında onun bilinçaltıdır. Ahi Evran’ın aslında Gülşehri’ninifadesiyle Robin Hood’u da aşan;

Kişinin endişedur bilur idi,

Hacetin dahi reva kılır idi

Sofra dökme ile haşr idi başı

Zede pirinç, ak pirinç idi aşı

İfadesiyle sürdürdüğü bu Ahiliğin aslında en önemli bize verdiği şey en büyük değişim aracının insan olduğu ve irfanın insan odaklı hareket ettiği inancıdır.

Konya’yı büyüten Mevlana’dır. Anadolu’yu değerli kılan Ahi Evran’dır, Yunus Emre’dir, Aşık Veysel’dir, Salih Babadır. Peygamberin inşa ettiği Medine, Mekke’nin alternatifi değildir. İslam hiçbir dinin alternatifi değildir. Bütün dinlerin aslındadır. İslamsızdık halidir karanlık. Nursuzluk halidir. Mekke İslam’ın Medine’sinin alternatifi değildir. Müşrik Mekke büyük ekonomik zulmüyle Peygamberi hicrete zorladığında aslında bir şeyden mahrum kalmıştı. Nübüvvet nurundan. Biz şehitleri hissizleştirenleri değil insanları hissiz ve duygusuz hale dönüştürenleri değil kaldırımlarda sokak hayvanları için su kurnaları inşa eden dedelerimizin irfanına sahip çıkmalıyız. Şehri yaşanır kılacak değerlerle kendi döneminde kendi değerlerini inşa ettiler. Neyin esiri olduğunu bilmeyenler özgürlükten bahsedemezler.

Postmodern çağda artık dinler Afganistan’da veya Ortadoğu’daki medreselerde şekillendirilmemekte, gizli teşkilatlarda, istihbarat teşkilatlarında yapay üretilen parçacıklarla yeni dini akımlar ve yeni dini hareketler olarak yapay zeka kuramlarından desteklenerek biçimlendirilmektedirler. Bilinçsiz, irfanından yoksun küreselleşenler Siyonist-evanjelist projelerin parçası olmaküzere Yahudi-Hristiyan emellerin kucağına itilirler.Laboratuvar ortamında çalışan yeni teknoloji guruları ve rahipleri tanrısız dinler peşindedirler. İrfanımıza sahip çıkmazsak, geleceğimizi tanrısız dindarlara, kendini ilah yerine koyan postmodern firavunlara karunlara teslim etmek zorunda kalacağız. Fütüvveti (cömertliği, Müslümanı, kendisine tercih ederek işar işlemeyi, başkalarının işlerini düzeltmeye çalışıp faydasına koşmayı) ve fütuhatı ortak amaç içinde buluşturan, her işinde esas alan çok boyutlu bir Anadolu irfanı olarak, bizim öz irfanımız bizden ahlaklı birey, devletine vatansever, Allah’a Muhsin bir kul ve çevresine duyarlı bir varlık olmasını ister.  

Daha Fazla Yükle

Yorum Bırakın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Çok Okunanlar