Edebiyat
İstilacı
Hey gidi koca dünya, 4,5 milyar yaşındasın. Allah (c.c), seni ve içinde bulunduğun tüm kâinatı, kevnî yasaları ile şekillendirmiş yoksa bu yaşına kadar gelemezdin. Hâlik (c.c.),içindekilerle beraber bütün evreni belli bir düzen ve ölçüye göre yaratmış; canlı-cansız, bilinen-bilinmeyen tüm varlıklar arasında insicamı temel kılmış. Böylece doğal bir dengede uzunca bir ömür yaşamışsın.
EKLENDİ
-:
Yazar:
Saniye MecekRadyoda Zeki Müren var, ne güzel söylüyor:
“Hey gidi gidi koca dünya
Gam yükü müsün?
Söyle fani dünya söyle
Dert küpü müsün?“
Hey gidi koca dünya, 4,5 milyar yaşındasın. Allah (c.c), seni ve içinde bulunduğun tüm kâinatı, kevnî yasaları ile şekillendirmiş yoksa bu yaşına kadar gelemezdin. Hâlik (c.c.),içindekilerle beraber bütün evreni belli bir düzen ve ölçüye göre yaratmış; canlı-cansız, bilinen-bilinmeyen tüm varlıklar arasında insicamı temel kılmış. Böylece doğal bir dengede uzunca bir ömür yaşamışsın. Kainatta her şey mükemmel bir uyumla birbirine bağlı. Eğer varlıkların herhangi birinde bir sorun meydana gelirse bu sorun kelebek etkisiyle kaosa yol açabilir.
Einstein da “Arılar olmasa insanlık ancak dört yıl yaşayabilir.” sözüyle bunu anlatmaya çalışıyor zannımca. Örneğin yaz aylarının kâbusu olan sivrisinek, kakaonun tozlayıcısı konumunda yani o sivrisinek türünün yok olmasıçikolatanın sonu demek olur.
Her canlı besin zincirinin doğal bir parçası olarak birbirlerini kontrol altında tutmaktadır. Yer yer dengeyi sarsan türlere rastlanmaktadır. Mesela balon balığı gibi istilacı türler, yerel türlere zarar vererek bulundukları bölgede, ekosistemin dengesini bozarlar. Şirazenin kaymaya başlamasının sebebi, “Kendiliğinden oluşumlar mı yoksa ibreyi sıfır noktasından negatif apsis eksenine kaydıran bir türün mevcudiyeti mi?” bilemiyoruz. Bu soruya akıl temkinli yaklaşırken gönül “evet” der gibi.
Göl yüzeyini yeşil bir halı gibi kaplayan su sümbülünün menekşe renkli iri çiçeklerinin büyüsüne kapılıp onu, süs bitkisi niyetine zararsız olduğu anavatanından alıp tüm dünyaya yayan ve bir istilacıya dönüştüren kim olabilir? 9 metre uzunluğuyla 100 kiloya çıkabilen Burma pitonunu evcil hayvan niyetine meraklılarına satan veya sirklere, hayvanat bahçelerine koyan kişiyle aynı kişi olma ihtimali var mı?
İstilacı bir türün ait olmadığı başka ekosistemdeki varlığı, başka türleri de amansız bir istilacıya dönüştürebiliyor.“En istilacı tür kimdir sizce?” Kanaatimce o, yaratılmışların en şereflisi olan ama iradesiyle kendini “esfel-i sâfilîn” güruhuna katabilen insanın ta kendisidir. Oysa Cenab-ı Hakk insana, yarattığı kâinatın dengesini korumayı sıkı sıkıöğütlemiştir. Dikkatinizi çekti mi, dengeyi sağlamasını değil, sadece korumasını emretmiştir:“Sakın dengeyi bozmayın.” (TDV Kur’an-ı Kerim ve Açıklamalı Meali, Rahman Suresi, 8. ayet) Çünkü dengeyi yaratan Allah(c.c.)’tır.
Yeryüzünde ve gökyüzünde bulunan tüm varlıklar Allah(c.c.)’a secde ederek, O’nun yasalarına iradî olmaksızın boyun eğerler. İnsanoğluysa Allah(c.c.)’ın yarattığı kâinatın dengesini bile isteye bozan tek varlıktır. Tüm canlılar doğada ahenk içinde yaşarken; insan, kendisine verilen dünya hükümranlığı sayesinde ahengi bozmaktadır. Canlı ve cansız her varlık yaradılış gayesine hizmet ediyor ama insan müstesna. O, doğal kaynakları tüketmekte, hatta yok etmektedir. İnsanoğlu suyu, havayı, toprağı kirletti; yetmedi, yetinmedi, nükleer ve manyetik kirliliği de öz geçmişine ekledi. Durdu mu? Hayır! Frene basması gerekirken iyice gaza yüklendi, uzayı da kirletti.
Teknolojide çığır açtıkça endüstriyel ve kimyasal atıklarımız artıyor. Gürültü, küresel ısınma, düzensiz kentleşme derken; insanoğlu dünyayı büyük bir hızla çökertiyor. Doğaya telafisi imkânsız zararlar veriyor. Aslında böyle yaparak en büyük zararı kendisine veriyor. Ara arakarşılaştığı felaketler, savaşlar biraz zorlasa da insanlar, hepbir yolunu bulup hayatını devam ettiriyor. Bakalım nereye kadar gidecek bu durum? Astrofizikçi Hubert Reeves‘in, “Doğayla savaş halindeyiz. Eğer kazanırsak kaybedeceğiz!”dediği noktaya ha vardık, ha varacağız.
Kişi nefis sahibidir ve nefis doyumsuzdur. Bir arabası olan bir tane daha ister, ilk evini alan ikinciye niyet eder. İnsan artarak kabaran iştahıyla yatlar, katlar, eşyalar, arsalarbiriktirme peşindedir. Bir oda dolusu ayakkabısını az bulan, çantalarına, marka saatlerine servet ödeyenler maddi hazzın bataklığına gömülmekteler. İnsan enerji elde etmek için besin almaya ihtiyaç duyar. Yiyeceklerin var edilme sebebi budur, canlıların büyüyüp gelişmesine yardımcı olmaktır. Belugahavyarı yiyenin de kuru ekmeğe talim edenin de doldurabileceği tek midesi vardır ve midenin görevi debellidir; onu tıka basa doldurmak yarar değil, zarar getirir.
En temel yapı birimimiz olan hücre bile belli bir sınırdan sonra büyümeye devam etmez ve bölünür. Bölünmesi de sınırlıdır. Çok hücreli bir organizmanın parçası olan hücre, çoğalma ve ölme gibi kararları tek başına almaz, aynı doku veya organdaki diğer hücrelerden yahut uzak vücut bölgelerinden gelen sinyalleri değerlendirir. Tıpkı biz insanların yapması gerektiği gibi. İnsanın bedeni bile ölçülü davranırken kendisinin ölçüyü, mizanı bir kenara bırakıp daha fazlanın peşinde koşması çok vahim.
Bu doyumsuzluk neden, bu açlık nereye kadar?
Çok Okunanlar
- Kavram-
Bize “Baby Boomer/Bebek Patlaması” Kuşağı Diyorlar
- Kültür Sanat-
“Hatiboğlu Ailesi” Ulusal Sempozyumu Burdur’da Düzenlenecek
- Kavram-
Bedevilikten Kurtuluş
- Gezi Yazısı-
Şehriyar, Ah…
- Edebiyat-
Sıla Ölür Gurbet Kalır
- Kavram-
Millî Tarih Bilinci Üzerine
- Düşünce-
Dünya: Yerel ve Küresel Oyun Sahası
- Edebiyat-
Susmak İnce İşçilik İster