1. Anasayfa
  2. Edebiyat

İyi İhtimaller

İyi İhtimaller
2

Üzülmek yok. “Düşmana inat bir gün daha fazla yaşamak” diyerek yelken açmak okyanusa, yeni bir kapının açılacağı günü beklemek gücü varken sonsuza. Bir hüznü denize dökmek için çırpınan nehri düşünün. Çabuk kırılır yağmurun saçlarını örmeyi bilenler ama en çok onlar hak eder o yağmurda ıslanmayı. Islanmak, usanmak mıdır?  Bütün sabahlar, zifiri karanlığın armağanıdır bize. Karanlığın en yoğun olduğu an, aydınlığa en yakın zamandır. Öyleyse sabahı beklemek hakkını saklı tutmalı insan sedef kakmalı sandığında. Hülasa üzülmek yok, hüzünlenmek hakkımız olsa da.

 

Bazen yalnızlık bile sırtını döner size, kalabalıkların size sırtını dönmesinden daha ağır bir durumdur bu. Yaşamak, bütün mümkünler arasında imkânsızı aramaktır. Oysa mümkün olan, muhtemel olandan daha imkânsızdır. Kıyıda köşede uyuyakalmış ihtimalleri uyandırın, seçeneklerin ziline basın, mümkünlerin kapısını çalın, imkânsızları da ihmal etmeyin.

 

Ezilen karıncalardan özür dileyenleri düşünün; vurulan ceylanlardan, annesiz kalan kuşlardan affını isteyenleri. Süleyman’ın hatrına, asaları kemiren ağaç kurdundan şahitli şikâyetini geri çekenleri, bin yıldır nedensiz susanları da düşünün. Düşünün ve ürperin, ilk düşen cemreden sonra açan çiçekler gibi. Nereden bileceksiniz; şehrin hangi kapısından girecek beklediğiniz, hangi kapının tokmağının elinizden daha sıcak olduğunu?

 

Gönlünün dilini, ana dili gibi konuşanların yoluna düşürmeye bakın yolunuzu. Gövde dili de beden dili de yanıltır ama gönül dili yanıltmaz insanı. En arı, duru dil; gönül dilidir. Dillendirin, dilinizden düşürmeyin onları; dileğiniz, duanız olsun onlar. Avuçlarınızın en derin yerini onlara ayırın duanızda. Duanıza sarın onları, duanızla sarılın onlara. İyi ki varlar onlar, iyi ki kabul olmuş bir dua kadar yakınınızdalar onlar…

 

“Bir narin kelebek ölüsü bırakıp tam ortamıza” diyen şair nereden bilebilirdi o kelebeğin sıfatının başına ahir zamanda neler geleceğini. Kendini bildi bileli masum bir kelebekti ‘narin’ kelimesi ve sıradan bir sıfattan ibaretti. İsim Narin’in, sıfat narine ağır geldiği günleri düşünün. Büyü de gel ölüm, çocuk olma, büyümeyeni öldürüyorlar, burada diyen babaları düşünün. Kime inanacağız, saçlarımızı okşayanlara da güvenemedikten sonra diyen çocukları düşünün mesela.

 

Gücenmekle güvenmek arasında ‘cim’ harfinin ‘vav’ harfine yakınlığı kadar bir mesafe olduğu su götürmez bir hakikattir. Çünkü ‘cim’ ceninin lügatteki, ‘vav’ anne karnındaki duruş biçimidir. Gücendikleriniz, güvendiklerinizdir her zaman ancak güvendikleriniz, gücendikleriniz değildir çoğu zaman. Kalbinizi enkaza çevirmesin aynalarda biriken anılarınız.

 

Hüzün, kayıp hazinesidir biz kafası karışıkların. Tırmandıkça içinizdeki merdivenleri, “bu yol nereye çıkar” demekten başka ne geçer elinize. Aşkın kokusu siner üstünüze. Nereye gitseniz o kokuyu tanır ehli. Aşkın kokusunu öldürmeyin, en önemlisi de aşkın ‘kahve’ rengine kıymayın. “Uğrunda yaşanacak çok şey ve uğrunda ölünecek çok az şey var; ama hiçbir şey öldürmeye değmez” diyor ya Tom Robbins, sizce de haklı değil mi?

 

“İçinizdeki iyi ihtimalleri çoğaltın” diyen bir münzeviye rastlardım her seferinde yürüdüğüm sokağın öbür ucunda. Sokak biterdi, yol bitmezdi o vakitlerde. ‘Gülü sevgiliye, karanfili ölüye veren’ birinden başka ne beklenebilirdi ki? Münzevinin gizemini meczuba yüklemek inzivanın hakikatinden bihaber olmakla izah edilebilirdi ancak.

 

Bütün küçük harfler çocukluğunuza benziyor, satır başlarını sevmeyişiniz belki de bundan. Kahır, Kahhar’a yakışır; bahrin bahara yakıştığı gibi. Küçük küçük sevmek varken nereden çıktı büyük büyük adımlarla gitmek. Yüzünüzü bir dağa çevirirseniz o dağ size sırtını dönmez, bastığınız yerde iziniz kalmasa da olur. İncindiği geceden gücenmeyenlerin de sığınacağı bir gemisi olmalı değil mi bu dünyada?

 

“Birlikte güldüğün birini unutabilirsin ama birlikte ağladığını asla unutamazsın” diyen Halil Cibran’ı hatırlayın. Nasıl unutabilir insan susuzluğunu? İçine akarak çoğalan ırmaklar gibi çoğalıyor hüznünüz, kim bilir kaç çiçek açıyor geceleri bedeninizde de susuz bir gelincik tarlasına dönüşüyor yüzünüz. Bir gül dikin kalbinizin bakir toprağına.  Saksıya diktiğiniz suskun menekşelerle konuşun ya da dilini öğrenmeye bakın göğsünüzde ağrınız olmaya gelen kim varsa.

 

İhtimaller, ihtilaller gibidir. Bazı şairler, şairliği tercih etmeselerdi katil olabilirlerdi. Şairlikle katillik arasındaki o ince çizgidir ihtimalleri iyileştiren. İhtimaller ihtilalin hudutlarını zorladıkça ‘iyi’ ihtimalinin de ihlaline yelken açarlar. ‘Kötü’nün cezasını da hesabını da ‘iyi’ vermemeli. Simone de Beauvoir ne güzel söylemiş: “Canımı yakanlardan intikam almayı düşünmedim hiç, hayat bu konuda benden daha başarılı çünkü.”

 

Elvedalarının ilanını verenler uçurumun kenarındaki son imdat çağrısını yapanlardır. İnsan ‘uçurumun kenarında’ ise bir ‘gamzelik rüzgâr’ yeter düşmesi için. “Bir insan en çok kimin yanında susuyorsa, aslında en çok onunla konuşmak istiyordur” sözünü yabana atmayın. Yaşamak adlı gömleğin son düğmesini ilikleme gayretidir belki de bu. Kılı kırk yarın, ilik sandıklarınız ilmek olabilir boynunuza.

 

Hayal kurmakla ruhuna zincir vurmak aynı kumaştan imal edilir. Ruhunuzun zarafeti hayalinizin siluetini kuşatıyorsa size ayak bağı olan zincirleriniz boynunuzdaki paha biçilmez inci gerdanlığa dönüşebilir. “Ziyanı yok, nasıl olsa gönlümüzün çayırları ipekten, bakışımız lekesiz” diyebiliyorsanız Nihat Behram gibi işte o zaman hayaliniz helaliniz olur. Hayalinizin helakine tek engel bakışınızın lekesizliğinde saklı. İyi bakın lekesiz bakışınıza, helaldir o bakış çünkü.

 

Kötü günler için gülücükler biriktirin, yokluk zamanları için sıcacık düşler. Hayallerinizle barışın, o berrak zihninizde saklı tutun bildiğiniz bütün çiçek isimlerini. İyi insanların kötü hayalleri olmaz. Bin bir yutkunuşla sırladığınız o sırlı kabuğunuza çekilmeyin zamansız elvedalarla. Dilek Kartal’ın: “Ama bilirsin; kabuğuna çekilmek için bile/büsbütün yaraya dönüşmeyi beklemeli insan” tembihini de tozlu rafların insafına terk etmeyin. Yağmur bile sadece bir ihtimaldir ıslanmak için.

 

Kime sorsam içinizdeki coşkudan tanıyorlar sizi. Adınız; tanıdık şehirler, bilindik adresler gibi. Siz ağlarken bu şehir ıslanıyor çünkü. Gözyaşınızdan tanıyorlar sizi. Yürümek bir ihtimalse elbet varılacak bir yer vardır bu dünyada. Duvarın adaleti var mı diye sormayın, sırtınızı bir çakıl taşına yaslamadan. Biliyorum, hakkınızdaki hükmü bir papatya vermeyecek. Elleriniz, gündelik telaşların resmigeçidi gibi. Nereye bırakabilirsiniz bu imzasız telaşları, ardınızda binbir telaşın imzası olduktan sonra.   

 

Küsmekten sevmeye vakti olmayanları, sevmekten küsmeye fırsat bulamayanlara tercih edişiniz de bir kaderdir. Varlığı, yokluğundan tenha duran birine, yüzünüzün tenha ırmaklarından söz etmeniz kırık bir testiden akan suyun hikâyesine benziyor. ‘Gülünü dererken dalını kıranlar’ dalınızı kırdı değil mi? Nihat Behram’ın dediği gibi “Yine de ürkütmeden öpmüşüz bir ceylanı gözlerinin yaşından” diyebiliyorsanız iyi ihtimallerle aranız hâlâ iyidir anlamına gelir bu. İyi ihtimalleri ihmal etmeyin yine de siz.

 

“Her duvar bir kapıdır” diyen Emerson ne kadar da haklıdır. Kapının duvar olmasından çok o duvarın kapı olma olasılığı, umudunuzu diri tutmalı. “Dikkat edin; büyük aşklar ya sonsuzdur ya onsuz” diyor ya Chuck Palahniuk. Bakın işte ihtimallerle dolu her yer. ‘Onsuz’ da ‘sonsuz’ da bir ihtimaldir öyleyse. Siz, size iyi gelecek ihtimalinizi seçmeye bakın: Sizin iyi ihtimaliniz ‘onsuz’ mudur yoksa ‘sonsuz’ mu? Buna karar verin önce.

 

İyi ihtimaller ölmedi, içinizde yaşıyor…

 

 

Eğitim Yöneticisi/Öğretmen, Trabzon’da doğdu. İlkokul, Ortaokul ve Liseyi Trabzon’da okudu. Ankara Üniversitesi mezunu, aynı üniversitenin Sosyal Bilimler Enstitüsü’nde Yüksek Lisans eğitimini tamamladı. Ay Vakti, Türk Edebiyatı, Yedi İklim, Sebîlürreşad, Yitiksöz, İnsaniyet, Gergef, Kümbet, Pınarbaşı, Maarifhane, Deveran, Mora Dergisi ve Kara Yılkı gibi çeşitli dergilerde şiirleri ve denemeleri yayımlandı. Eserleri: Kıyıya Vuran / Şiir  (2024) İyi İhtimaller / Deneme (2025)

Yazarın Profili

Bültenimize Katılın

Hemen ücretsiz üye olun ve yeni güncellemelerden haberdar olan ilk kişi olun.

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Yorumlar (2)

  1. Bu güzel yazıyı okuma “ihtimali” olan herkesin bir şansı daha var. Umudumuzu diri tutmamızı sağlayan değerli yazarımız Hüseyin Çolak’a teşekkür ediyorum. Biliyorum ki dünyada hala iyi yürekli insanlar var… İyi ki bu güzel ihtimallere sarılacak umudumuz var.

  2. Yazınızın her kelimesi ayrı bir umut, ayrı bir derinlik taşıyor. Kaleminizin gücü ve gönlünüzün dili, okuyana dokunuyor. Böyle güzel bir eseri bizlerle paylaştığınız için teşekkürler, yüreğinize sağlık!

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir