Ne, kim, neden ve kimden sonra geliyor?
Savaşın ortasında “Dijital Vatandaşlık” kavramı ortaya atılıyor ve diyor ki Helin Sarı ERTEM; “Dijital Vatandaşlık” tanımı Dijital Çağa uygun olarak haklı bir yer ediniyor. Bu anlamda “Dünya Vatandaşlığı” tanım ve strateji olarak öncelikli olmaya başladı. (27 Şubat NTV/ 15:43)
Akabinde farklı kanal ve oturumlarda bu cihette “ceplere konulan kelimeler” harcanıyor.
Haksızlığın, zulmün bu kadar sıradanlaştığı bir ortamda, hangi vicdanı ikna edebilecek duygu ve düşüncelerle “Dünya Vatandaşlığını” konuşacağız?
İşgalci İsrail evlerini yıkıp, topraklarını gasp ederken “Ağlayalım istiyorlar, ağlamayacağız. Evimiz yıkıldığı için ağlamayacak, evimizi yeniden inşa edeceğiz” diyen Filistinli Mazlum Ceradat’ın 10 yaşındaki kızı Mayar’da, babası da Dünya Vatandaşı olacak mı?
Doğu Türkistan’da Çin zulmü altında kamplarda, soyundan sopundan milletinden koparılmak istenen Tolunay da, babası Tuman Bey de Dünya Vatandaşı olacak mı?
“Ukraynalı mültecilere kapılarımız sonuna kadar açık” diyen başta Yunanistan olmak üzere; küçücük cesedi sahile vurulan Ayla Bebek gibi, Avrupa sahillerine çıkmamaları için botları batırılan Ortadoğu ve Afrikalı Ayla Bebeğin babası annesi de Dünya Vatandaşı olacak mı?
Demokrasi getirilen Iraklı, Suriyeli, Mısırlı, Faslı, Tunuslu Ahmetler, Fatımalar da Dünya Vatandaşı olacak mı?
Adaleti olmayan yeni dünyanın vatandaşı olmak; kolay sindirilir bir öğün olmasa gerek.
Elbette tarih yazacaktır, lakin sürekli kaybedenler “Niçin kaybettiklerini” düşünmek zorundadırlar.
Hangi savaşını adil kazanmıştır “Yeni Dünyanın Kurucu Unsurları(!)”?
Hangi “Jjus in bello”?
Savaş sırasında uyulması gereken kurallar nerede?
.
Sarışın ve mavi gözlü değildiler
Ya bir kolu yoktu
Ya da bir bacağı tahtadan insan.
Evinden atılmışlar
Yurtlarından sürülmüşlerdi.
Kimi yakın kimi orta ve de uzak doğuydu
Kimi kuzey, kimi Güney Afrika.
İnsandılar,
İnsanca yaşayamadılar.
Böyleydi üstünde tepinilen dünya!
Sarışın ve mavi gözlüydü Rachel Corrie
“Zulüm bizdense ben bizden değilim” diyordu.
Uçurtma uçuruyordu
Bütün çocukların sanıyordu gökyüzünü…
Ne onu anlayacak zamanları vardı
Ne de yazacak cesaretleri.
Sadece kanına girdiler
Sadece kanına girmeyi bilenler.
Elbet tarih Sokrates’i yazacaktır.
Melitos ve Anytos’u unutmayarak.
Sadece gücün kazandığı,
Sadece güçlünün haklı olduğunu öğretenler;
Yeni bir dünya kuruyorlar!
Sınırsız
Ve bayraksız
Koskocaman bir dünya…
Mutlu olacaklarmış.