Ne kadar çok bilgi bombardımanı altındayız değil mi? Gözümüzün görmediği, elimizin yetişemediği neler neler dönüyor insan ırkına birer tehdit olarak… Haberler, sosyal medya, konuşan insanlar, gazeteler, dergiler, herkes ve her şey! Sanki aslında hiçbir suçu olmayan bir insanı karşısına almış, bir sürü bir sürü düşman, çatık kaşları ellerinde silahları ile üstüne üstüne yürüyor; bu insan da korku içinde çaresizce geriye doğru sürükleniyor ve arkasında onu karanlık, derin bir uçurum bekliyor âdeta…
Tüm bu yaşananlar, yaşanması muhtemel olanlar ve iyi niyetli olarak korku salanlar ne yazık ki kendi küçücük dünyasında kendi günlük dertleriyle baş etmekte olan insanı ezdikçe eziyor, küçülttükçe küçültüyor, korku ve dehşet tohumlarını günbegün içine attıkça atıyor. Bu hâldeki bir insan öyle bir an olur ki dünya gezegeninden bile kaçmak, uzayda bir yerlerde kaybolmak ister. Çünkü elinden bir şey gelmez, ne o kötü adamlara sözü geçer, ne dünyaya, ne güneşe…
Toplumlar genel anlamda aşırı bilgiye maruz kalmanın gizli travmalarını yaşıyor. Çoğunlukla şiddet olaylarının artmasıyla da bu durum kendini açığa vuruyor.
Sosyal medyanın ve haber kanallarının yaydığı bu kadar bilgi doğru belki ama bir insan için çok fazla. Oysaki insan, elinin uzanamadığı durumları her şeyin asıl sahibi olan ve O “Ol!” demeden hiçbir şeyin olmadığı ve kendisinden habersiz bir yaprağın dahi kımıldamadığı Rabbine bırakmalı. Biraz ekranların sesini kesip dışarıdaki kuşların, rüzgârın sesine kulak vermeli sonra dönüp kalbine onu dinlemeli.
Bu tavır kimseyi olacak olanın şerrinden tamamen kurtarmaz belki. Evet, sağanak yağmurun altında yürüyen elbette ıslanır. En fazla şemsiyesini açsa yine de ayakları, paçaları ıslanır. Nasıl ki Gazzeliler tevekkül sahibiydiler ama bu, onları zulümden kurtarmadıysa da isyan ederek şehitlik makamını da kaybetmemelerini sağladı.
Bediüzzaman Hazretleri’nin verdiği çok güzel bir misal var. Düşün ki sen bir gemide gidiyorsun. Sırtında ise ağır bir çanta var. Eğer geminin sahibine itimat ediyorsan çantanı yanına koyar selametle gidersin.
Yok, eğer geminin kaptanına güvenmez, “ya batarsak ya çantamı kaybedersem” diye telaş edersen o ağır çantanın yükü ile beraber yol alırsın. Geminin sahibine itimat etmek gerek. Hayatı ve rızkı veren Allah, elbette onları korumasını da bilir. İnsan kendi başına onları koruyamaz ama onları sahibine teslim edebilir. Kaos ve çatışmadan yani geniş daireden uzaklaşıp kendi kalp dairene doğru yol almaya hazır mısın? Belki aradığın oradadır.