Bizimle İletişime Geçin

Eğitim

Kars’ın Genç Öğretmenleri

Yardımcım Gökhan Altun Bey’le istişare ettim. Gökhan Bey, “Bir sağcı ile bir solcu bir araya gelmiş, güzel bir ekip olmuşlar, güzel işler yapıyorlar, onların kefili benim” deyince bu gençleri yakından tanıma ihtiyacı hissettim. İyi ki tanımışım, iyi ki teennili davranmışım. Bu iki kahraman nice projenin öncülüğünü yaptılar.

EKLENDİ

:

2012 yılında Kars Millî Eğitim’deki görevime başlayalı henüz bir hafta olmuştu ki ilk atamayla, heyecanları gözlerinden okunan yüzden fazla genç öğretmen de Kars’a geldi. Öğretmenin temel enerjisi heyecanıdır. Heyecan varsa gerisi kolay. Yeni atanan öğretmenlerimizin biraz tecrübeye ihtiyaçları vardı, onu da biriktirdiğimiz tecrübelerden transfer etmeye hazır ve gönüllüydük. İyi niyetli, samimi, fedakâr, almaya da açık öğretmenler… Bu güzel gençlere kısa ve öz olarak şu hatırlatmaları yaptım:

“Hoş geldiniz, iyi ki geldiniz. İyi ki öğretmen oldunuz. Asla keşke demeyin, gözünüz başka alanlarda kalmasın. En güzel, en sevaplı, en zevkli, en etkili, en çok mutlu olacağınız bir yola girdiniz. Heyecan sizde, kısmi de olsa tecrübe bizde. Lütfen tecrübe edilmiş şeyleri tekrar tecrübe etmeye kalkmayın, yoksa maliyeti yüksek olur. İlk işiniz bir ajanda edinmek olsun, ona bir de isim koyun. Önemli zamanlarınızı, hatıralarınızı, sevinçlerinizi yazın. İnşallah üzüntünüz olmaz, olursa ajandanız onu da dinler ve derdinize ortak olur. Öğretmenliğinizi sınıflara hapsetmeyin. Siz, 7/24 öğretmensiniz. Kendinizi velilerden, mahalle ve köyden de sorumlu bilin… Zorluklar olacak elbette ama hevesiniz kırılmasın, her zorluktan bir ders çıkartın. Hata yapmaktan da korkmayın. Yıkılmaktan korkan, pehlivan olamaz… Bekâr kardeşlerimiz, gündemlerinin ilk maddesine evliliği koysun… Bankaların verdiği kartlara aldanıp, olmayan parayı harcamayın…”

Genç öğretmenlerimizin oryantasyon programlarını yaptıktan sonra sıra il merkezindeki kurum müdürleriyle yapacağımız toplantıya gelmişti. Kars Halk Eğitimi Merkezi’nin Konferans salonunda bir araya geldik. Bir okul müdürü arkadaş imalı bir şekilde yardımcılarıma soru sordu. Şube müdürü C. Bey, kızgın bir şekilde “Bize hesap soramazsın!” dedi. Ortalık biraz gerildi. Kurum müdürü arkadaşlar ilahiyatçı olmam sebebiyle olsa gerek, bana biraz önyargılıydılar. İdareciler büyük oranda sol görüşlüydü. Bunu üye oldukları sendikalardan anlamak zor değildi. Konuşmama başladığımda lakaytlık biraz azalsa da beni umursamadıkları belli oluyordu. Sözüme “Arkadaşlar her ne kadar C. Bey “Bize hesap soramazsınız!” dediyse de ben öyle düşünmüyorum. Bana hesap sorabilirsiniz. Hesap vermekten kaçınan kimsenin sakladığı şeyler var demektir. Benim siz değerli müdürlerimden saklayacağım bir şey yoktur…” diyerek başladım, az da olsa sözlerim dikkat çekti ve özet olarak şöyle devam ettim: “Üstlendiğimiz sorumluluk, ideolojiler ötesi kutsal bir sorumluluktur… Samimiyetle resmiyet dengesini iyi muhafaza etmeliyiz ama samimiyetimiz bir derece resmiyetin önünde olmalı ki soğukluk yerini muhabbete bıraksın. İşimizi aşkla yapalım, mevzuat yüreğimize batmasın. Muhataplarımızla bizi ayrıştırmasın… Millî Eğitim’de asıl olan görev, öğretmenliktir. İdarecilik geçici görevlerdir. Makam masaları, öğretmenlerimizle ve öğrencilerimizle aramıza girmesin… Okulu, öğrenci ve velilerden sakınmayın. Bu okullar milletin okuludur. Cumartesi, pazar hatta ihtiyaç ise akşamları kamunun hizmetinde olmalıdır… Ekibinize güvenin, sorumluluk verin, değer verin, takip edin, kontrol edin ve hesap sorun… Öğrencilerimizin hepsi sınavlarda derece yapamayabilir ama hepsi iyi insan, iyi birey, iyi vatandaş olabilir. Önceliğimiz bu olmalı… Yasak olmayan her şey serbesttir, önünüze sanal engeller koymayın.”

Gün geçtikçe müdür arkadaşlarla iletişimimiz çok daha olumlu seyretti. Onlara demiştim ki “Müdür yardımcısı olarak görevlendirmek istediğiniz kişiyi siz seçin, ben müdahil olmam. Her müdür, yardımcısını seçebilmeli. Ne var ki okulun genel gidişatını sizden sorarım.” Bu teminat güven verdi, samimiyetimize ve iletişimimize katkı sağladı. Mümkün olduğunca günlük okul ziyaretleri yapmaya; teftiş edasıyla değil, bir rehber, istişare edilecek dost tavrıyla davranmaya dikkat ediyordum. Bu ziyaretlerin geri dönüşleri memnuniyet vericiydi.

Bir taraftan ziyaret ve toplantılara devam ederken diğer taraftan da ziyaret etmek isteyenlere vakit ayırmamız gerekiyordu. Ali Suadiye isimli öğretmenimiz ziyaretime geldi. Kendi ifadesine göre tiyatro yapıyorlarmış ama solcu oldukları için tiyatro yapmalarına sıcak bakılmamış! Bir dernekleri varmış, onu da kapatmışlar ve tiyatro işini bırakmışlar. Müzik ve tiyatro, eğitimde modası geçmeyen iki etkin iletişim ve etkileşim aracı. İdeolojik olmadıkça tiyatronun sağı-solu olmaz, bence devam etmelisiniz, hem de Millî Eğitim Müdürlüğü adına oynayın” dedim. Ayrılırken biraz ümitlendi ama ekibi tekrar toplayamama endişesi vardı. Birkaç gün sonra tekrar geldi: “Hocam biz tekrar toplandık ve heyecanlandık, tiyatro yapmaya hazırız. Uygun görürseniz Ahmet Hamdi Tanpınar’ın ‘Saatleri Ayarlama Enstitüsü’ isimli romanından uyarlanan tiyatroyu oynayacağız” dedi. Bu sefer endişelenen ben oldum. “Ya bu arkadaşlar, boyutunu aşan sloganik sözler ederlerse ben hesabını nasıl veririm?” diye düşünürken endişemi anlamış olacak ki “Müdürüm hassasiyetlerinizi biliyoruz, sizi utandırmayız” sözleriyle yüreğime su serpti. Formaliteler tamamlandı ve çalışmaya başladılar. Vali ve protokolün de yerini aldığı tamamı doldurulmuş salonda oyunu sergilediler. Oyun bitince dakikalarca ayakta alkışlandılar. Şunu bir kez daha anladık ki, tiyatro herkesin diliymiş.

Arkasından TRT Kars Radyosunda Bağlama Grup Şefi olarak görev yapmış, emekli öğretmen ve gazeteci Salih Şahin (Karaşahin) Bey’in öncülüğünde “Kars Öğretmenler Korosu” oluşturuldu ve yine ayakta alkışlanan, günlerce konuşulan bir konser verdiler.

Kars’ta çalıştığım dönemde hayal ettiğim ve gerçekleştirmeyi Rabbimin nasip ettiği belki de en önemli proje; ÇODOMİK (Çocuklarımız Dedelerinin Oyunlarıyla Miraslarına Kavuşuyor) projesi oldu.  Projeler birimimizin aktif, çalışkan ve cesur elemanı, baş danışmanım, Ali Kasım Bulut, birçok projede olduğu gibi bu projenin de koordinatörlüğünü yaptı. Ali Kasım Bulut’a projelerde yardım eden bir de Kader Gümüş öğretmenimiz vardı ki bu iki yorulmaz, oflamaz, püflemez, heyecan yüklü arkadaşlarla tanışma hikâyemiz ilginçtir. Birileri ilgili vali yardımcısını doldurmuşlar, “Bu iki öğretmen projeler birimine uygun değil, görevlendirmeleri iptal edilsin ve okullarına gitsinler” gibi benzeri ifadelerle. Vali yardımcısı da kendi görüşüymüş gibi durumu bana iletti. İlkin ben de bu arkadaşlara karşı temkinli davrandım. Kendilerini tanımadan da sırf vali yardımcısı istedi diye göndermek istemedim. Yardımcım Gökhan Altun Bey’le istişare ettim. Gökhan Bey, “Bir sağcı ile bir solcu bir araya gelmiş, güzel bir ekip olmuşlar, güzel işler yapıyorlar, onların kefili benim” deyince bu gençleri yakından tanıma ihtiyacı hissettim. İyi ki tanımışım, iyi ki teennili davranmışım. Bu iki kahraman nice projenin öncülüğünü yaptılar. Yine genç, gayretli ve gönüllü öğretmenlerden oluşan proje ekibimiz bir yıl boyunca, sekiz ilçe ve yüz elli üç köyü kar-kış, yağmur-çamur demeden dolaştı ve yaklaşık beş yüz elli kişi ile yüz yüze görüşerek çalışmayı tamamladı. Tespit edilen toplam iki yüz doksan dokuz oyundan çalışmamıza doksan dördü alındı. Aynı zamanda bu oyunlar fotoğraflandı ve kitap olarak da basıldı. Müdürlüğümüzün ilk ISBN (Uluslararası Standart Kitap Numarası)’li kitabı oldu. SERKA (Serhat Kalkınma Ajansı) bu projemize maddi destek sağladı. Öğrencilerimize sürekli “Şunu yapmayın”, “Bunu yapmayın” demek yerine “Bunu yapmanızı önemsiyoruz hatta gelin birlikte yapalım” diyebileceğimiz bir proje yapmış olduk. Kimi zaman ziyaret ekibine ben de dâhil olurdum. Çok eğlenceli buluşmalarımız oldu. Kars genelinde bu oyunlardan okullar arası yarışmaların düzenlendiği büyük bir şenlik yapıldı, ödüller verildi. Bir sonraki hedefimiz bu şenliği gelenekselleştirmek ve ulusal bir festivale dönüştürmekti ama nasip değilmiş.

Ali Kasım Bey’in aynı zamanda bir de tiyatro ekibi vardı. Birçok oyun sergilediler. Yerel skeçler hazırlayıp sundular. Kız çocuklarının okullaşmasıyla ilgili projeye (KEP) de tiyatral bir katkı sağlayıp “Hasret” isimli oyunu sergilediler. Misafir ağırlama, gezi ve piknik gibi önemli sosyal icraatların sorumlusu da oydu.

Kendisinden birçok hususta destek aldığım, Kars için sorumluluk almaktan kaçmayan, spor ve müzik organizasyonlarının baş sorumlusu Emre Bayramoğlu da unutamayacağım isimlerden biridir. Bir dönem Millî Eğitim Şube Müdürlüğü de yaptı. İnsan kaynaklarından sorumluydu. Şimdi de Kars’a giden dostlarla ilgili sorumluluğu devam ediyor. Öğretmenevi, spor ve sanat sorumlumuzdu. İkinci ligde oynayan Genç Kafkars Spor Kulübü, Voleybol Takımının başkanıydı. Kars’tan ayrılırken koltuğumu ona bırakmak istemiştim ama bürokraside böyle şeyler olmuyormuş.

Birkaç ismi daha zikrettikten sonra bu faslı geçmek istiyorum. Makam şoförü Cengiz Tekel’i işini ciddiyetle yapması, kimsenin sırrını ifşa etmemesi gibi özellikleri sebebiyle, Dr. Muzaffer lakabıyla anılan bir lokantada şeflik yapan yetmiş beş yaşındaki ihtiyar delikanlının işini eğlenceye dönüştürüp aşkla yapması sebebiyle, Harakâni Vakfı Başkanı Yavuz Selim Uzgur’u, Hazret’i dünyaya tanıtması ve Türbenin de bulunduğu külliyeyi ihya etmesi sebebiyle, özel kalem çalışanları İsmail, Özlem ve Mevlüt kardeşlerimi işlerini ibadet aşkıyla yapmaları sebebiyle, İlahiyat Fakültesinden Ayhan Hira’yı sadece talebelerinin değil tüm Kars’ın hocası olması sebebiyle, Av. Ensar Erdoğdu’yu örnek siyaset adamı olması sebebiyle, gazeteci Bedir ve Tacettin’i fahri eğitimci olmaları sebebiyle, Müfettiş Mesut Şentürk’ü iyi bir rehber, danışılan örnek bir eğitimci olması sebebiyle, İbrahim Yıldız Hoca’yı hocalık vakarını muhafaza ederek hakkın müdafii olması sebebiyle, Esat Kayıkçı‘yı cebindeki kuruyemişleri ikramı sebebiyle unutamam. İsmini yazamadığım daha nice güzel insana selam olsun.

Sonuçlandıramadığımız projelerimiz de oldu tabi. Bir okulumuzla çocuk şiirlerini içeren çoğunluğunu; çocukların yazdığı bir şiir kitabının yayımlanması hususunda teşviklerimiz oldu, şiirler toplandı, dizgisi de yapılmıştı ama basımını görmeye görev süremiz yetmedi. Sanırım basılmadı. Çocuk şiirlerine katkı olsun diye fakir de bir şeyler karalamıştı. Son söz çocuklarımıza adanan şiirimiz olsun:

 

Seni Nasıl Anlatmalı?

Okyanusta incisin

Gönüllerde birinci

Annelerin sevinci

Sensin, rol arkadaşım

 

Hayatta bilmecesin

Duygulara pencere

Büyüyen hece hece

Sensin, yol arkadaşım

 

Aydınlığa koşansın

Günah işlerden kaçan

Ruha ümitler saçan

Sensin, hal arkadaşım

 

Tuvallerde desensin

Kültürümüze güven

Görmediğimizi gören

Sensin, gül arkadaşım

 

Kovanımızda balsın

Genç âşıklarda hayal

Ülkemizde istikbal

Sensin, bil arkadaşım

 

Yakmayan bir alevsin

Adı çocuk olan dev

Sevmeyi gören ödev

Sensin, kul arkadaşım

 

İlim irfandır dersin

“Muamma” benim dersin

Sen sevmeyi seversin

Can, bülbül arkadaşım

                                                           

Daha Fazla Yükle

Yorum Bırakın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Çok Okunanlar