Edebiyat
Kelile ve Dimne’den Kutadgu Bilig’e Ahlak ve Adalet Öğütlerinin Düşündürdükleri
Türk devlet geleneği işte bu etkileşim sonucunda kendi siyasetname literatürünü oluşturmakta geç kalmamıştır. İran Farslarıyla Orta Asya Türklerini ayıran nehrin öteki yakasında -Maveraünnehir’de Karahan Türk devleti Hükümdarı Tabgaç Uluğ Buğra Han’a Balasagunlu Yusuf Has Hacib tarafından takdim edilen Kutadgu Bilig- İran ve Batı kaynaklı siyasetnamelerden farklı olarak töreyi ve adaleti önceleyen ilkeleriyle Türk siyaset tarihinin en önemli nasihatnamesidir.
EKLENDİ
-:
Yazar:
Mehmet Zahit Uzun“Aydoldu, yola çıkıyor – Kutadgu Bilig’ten bir sahne. İllüstrasyon: Platin Sanat www.platinsanat.com”
Büyük bir devlet geleneğine sahip İran’da Kaçarlar, Pehleviler ve İslam Cumhuriyeti’ne tanıklık eden ve 1851 yılından beri kesintisiz olarak aynı adresi kullanan Tahran Büyükelçiliğimizde dört yılı aşan süredir yaptığım görev boyunca ülkemiz ile kadim İran’ın devlet yapılarını yakından görme ve karşılaştırma imkânına sahip oldum.
Dost ve kardeş ülke İran’ın başkenti Tahran’da görev yapmak, bir şekilde Oğuz boyları, Gazneliler, Selçuklu, İlhanlı, Timur, Akkoyunlu, Karakoyunlu ve Safeviler, Avşarlar ve Kaçarlar silsilesiyle devam eden devletlerin kadim İran devlet geleneğiyle etkileşimini de anlamak ve Türk halkına aktarmak vazifesini de içermelidir diye düşünüyorum. Bu açıdan bakıldığında, İran tarihi –bin yıllık birlikte yaşamanın da etkisiyle- bir bakıma Türk tarihi olmakta. Türkiye ve Türk siyaset tarihini anlamak ve gelecek için politika belirlemek adına bu tarihin –siyasi tarih boyutuyla– iyi bilinmesi kanaatindeyim. Çünkü İran, Türk tarihi bakımından Orta Asya’dan Anadolu’ya göç eden Oğuz boylarının bir süre ikamet edip, daha sonraları verimli Anadolu yarımadasına devam eden göçü ötesine tekabül ediyor.
İran tarihinin, yıkılan ve kurulan imparatorluklar ve devlet gibi nizam kuran yapılar kadar Haşhaşiler, Bahailer, Moğol istilaları gibi düzen bozan akınlar ve akımlarla da şekillendiği söylenebilir. Gerçekten de İran tarihinin hızlı bir kronolojik inceleme sonunda hep bir yıkım sonrası istikrar arayışlarıyla dolu olduğu görülebilecektir. Bu tarih, Türklerin İran coğrafyasına egemen oldukları dönemin de öncesine, İslam öncesi Sasani ve Pers imparatorluklarına dek uzatılabilir.
Türklerin İslam dinine geçmelerini takiben coğrafi ve siyasi nedenlerle yeni iskân arayışlarının sonucunda Seyhun ve Ceyhun ırmaklarının güneyindeki kadim İran halkıyla etkileşimleri, Türk boylarını ve devlet yöneticilerini derin bir devlet yönetim tecrübesiyle de karşı karşıya bırakmış ve Fars asıllı devlet yöneticilerinin Sasani ve Pers geleneğinin mirasıyla şekillenen tecrübe ve birikimleri Türk devletleri tarafından da benimsenmiştir. Her ne kadar Fars asıllı devlet yöneticilerinin Devlet Sarayında istihdamı uygulaması Abbasi Halifeliği döneminde başlasa da bu yeni uygulamanın en çarpıcı örneği, yazdığı Siyasetname adlı eserindeki içeriğiyle günümüze de ışık tutan, Nizamülmülk adıyla bilinen ve Horasan’da varlıklı bir aileye doğan Ebu Ali Kıvamüddin olmuştur.
Nizamülmülk hem Gazneliler Döneminde Sultan Mahmut’a, daha sonra Gazneli devletini yıkan Selçuklu Devletinde sırasıyla Alparslan ve Melikşah’a vezirlik yapmış ve devleti çekip çevirmiştir. Nizamülmülk’ün mezarı şu an Isfahan’ın kenar mahallelerinden birinde, yanında yatan Melikşah’ın kabriyle birlikte ziyaretçi bekliyor.
Bu devleti iyi yönetme disiplininin köklerinin geleceğin devlet yöneticileri olacak şehzadelere öğütler şeklinde kaleme alınan ve masalsı öğeler içeren Hint literatürü başyapıtlarından Pança Tantra; daha sonra Sasani İmparatorlu Hüsrev’in emriyle antik Farsça’ya, oradan da İbn-i Mukaffa olarak bilinen İranlı tercüman ve felsefeci Rozbih Dadoupour tarafından Arapça literatüre kazandırılmış ve dünyaya yayılmıştır. İslam öncesi Sasani devletinde şehzadelere nasihatler içeren, fabl türünden intak ve teşhis sanatlarıyla bezeli bu yeni tür edebiyat, o kadar geniş bir tabana yayılmıştır ki artık çocukların uyku masallarında bile yer bulmuştur. Ancak asıl gayesi devleti abat kılmak ve bozguna karşı korumak, askerî, mali ve siyasi açılardan devletin zayıflamasını engellemek üzerine kurgulanan bu öğüt temelli edebiyat, İslam öncesindeki anderzname ve pendnamelerin İslam’a geçişle siyasetnameler olarak karşımıza çıktığını göstermektedir.
Hint havzasında Pencha Tantra ile başlayan ve devamında Sasanilerin aktarımıyla anderzname ve pendnamelere bürünen öğütler silsilesi, Bizans devletinde prenslere ayna tutan–specula principum külliyatına bürünmekte. Hepsinin gayesi temel bir hedef: Geleceğin yöneticilerine liderlik tavsiyelerinde bulunarak devleti abat kılmak…
Türk devlet geleneği işte bu etkileşim sonucunda kendi siyasetname literatürünü oluşturmakta geç kalmamıştır. İran Farslarıyla Orta Asya Türklerini ayıran nehrin öteki yakasında -Maveraünnehir’de Karahan Türk devleti Hükümdarı Tabgaç Uluğ Buğra Han’a Balasagunlu Yusuf Has Hacib tarafından takdim edilen Kutadgu Bilig- İran ve Batı kaynaklı siyasetnamelerden farklı olarak töreyi ve adaleti önceleyen ilkeleriyle Türk siyaset tarihinin en önemli nasihatnamesidir.
Millî Eğitim müfredatında mutluluk veren bilgi ve ahlak içerikli bir eser olarak öğretilen ve Uygur Türkçesiyle kaleme alınan bu eser devlet yöneticilerine öğütler içeren tam bir şaheserdir. Adalet dairesinde iş görme ve iyi bir devlet adamı olma öğütleri içeren Kutagdu Bilig hem bir ahlak kitabı hem de siyasetname şeklinde değerlendirilmelidir. Bu konuda merhum Prof. Dr. Halil İnalcık’ın “Kutadgu Bilig’de Türk ve İran Siyaset Nazariye ve Gelenekleri” adlı eseri önemli ve doyurucu bilgiler içermektedir. Kutadgu Bilig’in Türk dünyası için önemi İran’dan çıkan ve bir insan tarafından kaleme alınan ve en uzun süredir ayakta kalmayı başarabilen Şehname ile yarışacak seviyede. Şehname’nin şairi Firdevsi’nin İran’ın Tûs şehrindeki anıt mezarı, her hafta sonu İranlı anne ve babaları tarafından tarih şuuruyla ziyarete götürülen çocuklarla dolmakta. Anıt mezarın içerisinde bir kitapçı ve müze bulunmakta, burada çocuklar Şehname’de geçen hikâyelerle bezenmiş boyama kitapları, hikâye kitapları, maskot, oyuncak ve maket satın alabilmekteler. Yusuf Has Hacib, toplumsal ve kültürel bir imaj olmak bakımından Firdevsi’nin talihini yakalayamıyor. Gönül ister ki, Kutadgu Bilig’teki dört ana karakter Gündoğdu, Aydoldu, Öğdülmüş ve Odgurmuş karakterleri, tıpkı La Fontaine masallarındaki gibi birer imaja kavuşsun ve illüstrasyonlarla çocuklarımızın düş dünyasına aksetsin. Çünkü ‘düş’, ‘düşünmek’ için ilk adımdır.
Türk Hava Yollarının doğrudan İstanbul’dan Meşhed’e uçuşu sonrasında kısa bir taksi yolculuğuyla varılacak Tûs şehrinde Firdevsi’nin çocuk cıvıltılarıyla dolan anıt mezarının civarında Gazali’nin kabri, Hacı Bektaş-ı Veli’nin doğduğu ev, Feriduddin Attar ile Ömer Hayyam’ın Nişabur’daki anıt mezarları da ziyaret edilebilir. Kasım ayı sonunda gidilirse İran’ın önemli ihraç kalemlerinden safran hasadına da denk gelinebilir. Horasan’a ayak bastığınızda kendinizi havasıyla, suyuyla Amasya, Çankırı veya Nevşehir’den farksız bir coğrafyada bulacaksınız. Kim bilir belki de atalarımız Horasan’a özlemleriyle Anadolu’yu yurt edindiler. Tıpkı Balkan felaketleriyle yeşil, zümrüt yeşili kasabalarını geride bırakan Balkan muhacirlerinin Bursa’yı, yeşil Bursa’yı yurt edinmeleri gibi. Göç devam ediyor. Bizim de göçümüz, atalarımız gibi bir süre yurt edindiğimiz Tahran’da kısa bir süre sonra sona erecek ve Anadolu bozkırlarına yönelecek tekrar.
Kutadgu Bilig’ten beyitlerle bitiriyorum:
“Bak, benim tabiatım yana yatmaz, adildir; eğer doğru eğrilirse kıyamet kopar.” (807. Beyit)
“Akıllının işi tümüyle ölçülüdür. Bilgisizin tüm işi gelişigüzeldir.” (1777. Beyit)
“Edeple insanın yüzü ağarır. Edepli insanın bundan ötürü gözü parlar.” (2207. Beyit)
“İnsan diye söylerler, insan kimdir? İnsanlara yararlı olan kişidir.” (3269. Beyit)
“Gözünü gözet, kendini tut. Kendini tutan insan bu dünyada değerlidir.” (4105. Beyit)
“Bugün iyilik kazan, halkın yükünü yüklen. Yarın iyilik gelir bundan, geçip gider zaman.” (5090. Beyit)
“Açık elle, alçakgönülle tuz ekmek yedir. Kişi ayıbını açma, sen örtüp gider.” (6096. Beyit)