Din ve Hayat
Kulluğun Yükselişi: Miraç
Miraç gibi kutlu zamanlar, bizlere Yüce Rabbimizin sonsuz merhamet kapısını dua ve niyazla çalarak O’na dönme, kendimize gelme ve durup düşünme imkânı sunar.Son söz, miraç hediyesi olan ayetlerde geçen şu dua olsun: “Ey rabbimiz! Unutur veya yanılırsak bizi sorumlu tutma. Ey Rabbimiz! Bize, bizden öncekilere yüklediğin gibi ağır yük yükleme. Ey Rabbimiz! Bize gücümüzün yetmediği şeyleri yükleme. Bizi affet, bizi bağışla ve bize acı. Sen bizim evlâmızsın. Kâfirler topluluğuna karşı bize yardım et.” (Bakara, 2/286)
EKLENDİ
-:
Yazar:
Ömer Menekşe, Doç. Dr.“Kendisine ayetlerimizden bir kısmını gösterelim diye kulunu (Muhammed’i) bir gece Mescid-i Haram’dan çevresini bereketlendirdiğimiz Mescid-i Aksâ’ya götüren Allah’ın şanı yücedir. Hiç şüphesiz o, hakkıyla işitendir, hakkıyla görendir.” (İsrâ, 17/1)
Miraç; Sevgili Peygamberimizin Allah’ın izni ve keremiyle önce Mescid-i Haram’dan Mescid-i Aksa’ya, oradan da sonsuz kudretin ayetlerini müşahede etmek üzere semaya yükseltildiği yolculuktur.
Tarihin derinliklerinde yitip gitmeyen bu buluşma, her müminin günde beş defa kıldığı namaz aracılığıyla daima canlı kalmakta ve yılda bir defa da bütün müminlerin idrakini yücelere doğru yönlendirmektedir.
Beşerin İnsanlığa Yükselişi: Miraç
Miraç; fiziğin metafiziğe, maddenin manaya, bedenin ruha, ruhun sahibine, kulun Allah’a, velhasıl beşerilikten insaniliğe yükseliş hikayesidir.
Miraç; Mekke ile Kudüs arasındaki mukaddes bağı korumanın, Rabb’imizden gelen davete icabet ederek her adımda O’na yaklaşmanın adıdır. Asırlar önce gerçekleşen bu mucizenin her bir Müslüman için değeri ve anlamı büyüktür. Zira miraç; sadece Mescid-i Harâm, Mescid-i Aksâ ve varlığın düzeylerinde, hakikat göğünün katmanlarında değil, insanlığın Allah’a ulaşan yolunun duraklarında da gerçekleşmiş kutlu bir yolculuktur.
Miraç, bizlere ilahî rahmet ve huzura erişmenin öncelikle gönül ve ruh temizliğinden, ahlakî erdemlere yükselişten, her şeyin sahibi olan Yüce Allah’a bağlılık ve itaatten geçtiğini hatırlatmaktadır.
Miraç, göklere olduğu kadar, insanın kendi semasına yani kalbine ve iç dünyasına doğru da yapması gereken bir yolculuktur. Yeryüzünün iki manevî merkezinde, Mescid-i Haram ve Mescid-i Aksâ’da gerçekleşen bu kutlu yolculuk bugün bizim için manevî merkez olan gönül dünyamızda da gerçekleşmelidir.
Allah resûlü ‘burak’ adı verilen ve manevi bir refref olan o binekle sema katlarına yükseldiği gibi, bizim de kalp dünyamızdaki miracımız, bizi gönül semasına ulaştıracak burak ve refreflerimiz; güzel huy ve ahlâk, dürüstlük ve adalet, şefkat ve merhamet gibi salih amellerimiz, Allah’a verdiğimiz söze bağlı kaldığımızı gösteren samimi imanlarımız, taat ve ibadetlerimizdir.
Miraç Hediyeleri
Sevgili Peygamberimiz miraçtan bize üç büyük hediyeyle dönmüştür:
Birincisi, günde beş defa Rabbimizle buluşma imkânı veren ve Peygamberimizin ‘gözümün nuru’, (Nesâî, “Işratü’n-nisâ’ ” , 1) dediği namazdır.
Dolayısıyla her bir mü’mine namazla Yüce Rabbinin huzuruna çıkış ve oraya kabul ediliş imtiyazı tanınmıştır.
Namaz kılan kişi, işte bu kutlu yolculuğu kendi içinde yaşar… Anlamına uygun, gereği gibi kılındığında da namaz müminin “mirâc”ı olur!
Nitekim Süleyman Çelebi Mevlidinde namazın müminin mirâcı olduğunu şu dizelerle dile getirir:
“Sen ki mirâc eyleyip ettin niyâz,
Ümmetin mirâcını kıldım namaz”
İkincisi, Âmenerrasûlü olarak bilinen Bakara Suresinin son ayetleridir ki burada Rabbimiz bize iman esaslarını, kulluk şuurunu ve sorumluluk bilincini hatırlatır, dünyada yapıp ettiğimiz her şeyin bir hesabı olduğunu bildirir, içtenlikle nasıl dua ve yakarışta bulunacağımızı öğretir.
Üçüncüsü ise; tevhid inancına sahip olan, istikametini imana çeviren, Allah’tan başkasına kulluk etmeyen herkesin ebedi kurtuluşa ereceği müjdesidir.
Miracın İkinci Durağı: Mescid-i Aksâ
Miracın yüreğimizde kanayan emaneti Mescid-i Aksâ… Kur’an-ı Kerim’de adı zikredilmek suretiyle ebedileştirilen kutlu mabet…
Mescid-i Aksâ … Mukaddes Kudüs çevresi… Kudüs ise müslümanların ilk secdesinin adresi… Son Peygamberin ilk kıblesi…
Miraç’la göklere açılan kapı, semalara yükselişin ilk basamağı, enbiya yurdu, veliler diyarı, Hz. Ömer’in yadigârı, Selahaddin Eyyubî’nin armağanı, ecdadımızın kutlu mirasıdır Kudüs…Kudüs; dilimizdeki dua, yüreğimizdeki yaradır.
Peygamberimizin kadem-i şerifinde Mekke’yi Kudüs’e bağlayan yol, bugün hepimizin gönlünde bu iki harem beldeyi buluşturmaktadır. Mescidi Aksâ özgür değilse Müslümanların ruh ve gönül özgürlüğü de yok demektir. Mümin miraçsız, miraç Mescid-i Aksâ’sız olmaz.
Bu kutlu gecede, Mescid-i Aksâ bilincini, özlemini ve gayretini artırarak, miracın mabedinin selametine, işgal ve zulmün bertaraf edilmesinedir niyazımız…
Miraçtan Alınacak Dersler
Bugün İslâm coğrafyasının pek çok yerinde akan kan ve gözyaşının dindirilememesi, miracın yaşandığı mukaddes topraklarda Hz. Ömer’in (r.a) gerçekleştirdiği ve yüzlerce yıl insanların barış ve huzur içerisinde birlikte yaşamalarını sağlayan hukuk ve ahlakın günümüzde bir türlü tesis edilememesi, bölgenin ve insanlığın huzurunu tehdit eden zulüm ve haksızlıkların hala devam etmesi, Miraç değerlerinden uzaklaştığımızı göstermektedir.
Bugün Miraç değerlerine her zamankinden daha fazla muhtacız. Zira sadece İslam dünyasının değil, bütün bir insanlığın yücelmesine ve yükselmesine engel teşkil eden sorunlar ancak Miraç değerleriyle aşılacaktır.
Miraç değerleri Hz. Peygamber’in Allah’tan getirdiği ve çağlar üstü örnekliği ile bize miras bıraktığı rahmet yüklü evrensel mesajlarındadır. İnsanlar ancak bu değerlere sahip çıktığında, kaybettiği insanlığını yeniden bulacaktır.
Öyle ise bugün bizlere düşen, miracı sadece Peygamberimizin (s.a.s) bir hatıratı, bir tarihi vakıa olarak okumak değil, kalbin miracı üzerinde durmak, önce yüreklerimizin semasında nasıl yükselebiliriz, yücelebiliriz? bunu düşünmektir.
Bunun da yolu, yaşadığımız hayatın fâniliğini fark edip Allah’a dönmekten, onun rızasına uygun yaşamaktan, geride insanlık için yararlı işler bırakmaktan, miraç bilincini kuşanıp hayatın bütün katmanlarında manevi inkişafın yollarını aramaktan geçer.
SON SÖZ
Miraç gibi kutlu zamanlar, bizlere Yüce Rabbimizin sonsuz merhamet kapısını dua ve niyazla çalarak O’na dönme, kendimize gelme ve durup düşünme imkânı sunar.
Son söz, miraç hediyesi olan ayetlerde geçen şu dua olsun:
“Ey Rabbimiz! Unutur veya yanılırsak bizi sorumlu tutma. Ey Rabbimiz! Bize, bizden öncekilere yüklediğin gibi ağır yük yükleme. Ey Rabbimiz! Bize gücümüzün yetmediği şeyleri yükleme. Bizi affet, bizi bağışla ve bize acı. Sen bizim Mevlâmızsın. Kâfirler topluluğuna karşı bize yardım et.” (Bakara, 2/286)
Çok Okunanlar
- Kavram-
Bize “Baby Boomer/Bebek Patlaması” Kuşağı Diyorlar
- Kültür Sanat-
“Hatiboğlu Ailesi” Ulusal Sempozyumu Burdur’da Düzenlenecek
- Kavram-
Bedevilikten Kurtuluş
- Gezi Yazısı-
Şehriyar, Ah…
- Edebiyat-
Sıla Ölür Gurbet Kalır
- Kavram-
Millî Tarih Bilinci Üzerine
- Düşünce-
Dünya: Yerel ve Küresel Oyun Sahası
- Edebiyat-
Susmak İnce İşçilik İster