Bizimle İletişime Geçin

Kavram

Kur’an Araştırmaları ve Oryantalizm

EKLENDİ

:

وَالَّذِينَ آتَيْنَاهُمُ الْكِتَابَ يَفْرَحُونَ بِمَا أُنزِلَ إِلَيْكَ ۖ وَمِنَ الْأَحْزَابِ مَن يُنكِرُ بَعْضَهُ ۚ قُلْ إِنَّمَا أُمِرْتُ أَنْ أَعْبُدَ اللَّهَ وَلَا أُشْرِكَ بِهِ ۚ إِلَيْهِ أَدْعُو وَإِلَيْهِ مَآبِ

“Bir de kendilerine kitap verdiklerimiz sana indirilen bu Kur’ân ile ferah (sevinç) duyuyorlar. Ahzaptan, bazısını inkar eden de var. De ki: “Ben ancak Allah’a kulluk etmekle ve O’na şirk koşmamakla emrolundum. Ben O’na davet ederim. Dönüş(üm) de  yalnız O’nadır.” (Ra’d 13/36)

 

Kur’ân-ı Kerîm, inmeye başladığı ilk günden itibaren hem okunan[2] hem de yazılan bir kitaptır. Alak sûresindeki “oku” emri,[3] “O, kalemle öğretendir”[4] âyetiyle birlikte nâzil olmuştur ki okuma ile yazmanın birlikteliğine işaret etmektedir. Dolayısıyla Kur’ân’ın kelâm/kırâat dili yanında bir de kalem/kitap dili vardır. القلم أحد اللسانين sözü Arapça’da kullanılan bir ifade olup, “kalem, iki lisândan biri” sayılmıştır.[5] Kur’ân/Kitap, kelâm/konuşma lisânıyla okunduğu gibi “kalem dili”yle de günün şartlarına göre ilk dönemlerden günümüze kadar farklı malzemelere özellikle de deriye yazılarak nesilden nesile aktarılması sağlanmıştır. Başta “kitap” olmak üzere kitabı oluşturan farklı malzemeye Kur’ân’da yemin edilmektedir ki söz konusu malzeme içerisinde “deri” önemli bir yere sahiptir.[6] Diğer taraftan Kur’ân’ın arketip varlığına “kitap” olarak işaret edilmesinin yanı sıra kitapla alakalı olarak “nûn”, “kalem” ve “satırlara”[7] yemin edilmiş, “kırtâs”[8], “es-sicilli li’l-kütüb”[9], “suhuf”[10] gibi kitapla ilgili malzemeye dikkat çekilmiştir.

Doğu ile Batı arasındaki gerek coğrafi anlamda gerekse biraz daha içe dönük olarak yüz yüze gerçekleşen sosyal ilişkiler tarih boyunca devam etmiştir. Batılılar, komşuları olan Müslümanların kitabıyla on altıncı yüzyıldan sonra önceki dönemlere kıyasla biraz daha ilgi duymaya başlamışlardır. Devletlerarası ilişkiler açısından bakıldığında başta Abbasîler olmak üzere Osmanlı ve diğer devletlerle iyi ilişkilere sahip olan ülkelerde “Doğu”[11] araştırmalarının matbaanın da etkisiyle gözle görülür bir şekilde arttığını, modern zamanlarda da bu ilgi ve alakanın yine devletlerarası iyi ilişkilerin de etkisiyle artarak devam ettiğini söylemek mümkündür.

Diğer taraftan seyyâhlar başta olmak üzere Batılı sefirlerin Doğu’daki görevlerinin akabinde ülkelerine dönerlerken yanlarında İslâm kültür ve coğrafyasına ait “Doğu’nun hazineleri” olan el yazması kitaplarla dönmeleri Batı kütüphanelerinde bilimsel malzemenin oluşmasına yardımcı olmuştur. Matbaanın icadıyla kitaplara ulaşmanın bir nebze daha kolay hale gelmesinin yanı sıra pek çok kitap neşredildiği gibi Kur’ân tercümeleri ve matbu mushaf nüshaları da Avrupa’da gün yüzüne daha sıklıkla çıkmaya başlamıştır. Bu çerçevede Almanya ve Avusturya’da kayda değer sayıda Kur’ân araştırmaları yapılmıştır. Her ne kadar adı geçen bu iki ülkedeki şarkiyât araştırmalarının ortaya çıktıkları ilk dönemlerde İtalya, Fransa, Hollanda ve İngiltere gibi ülkelerden az oldukları görülse de daha sonra ortaya konan çalışmalara bakıldığında adı geçen ülkelerle yarışır hale geldiklerini hatta öne geçtiklerini söylemek mümkündür.[12]

Gerek mesafelerin uzaklığından gerekse maddi külfetten dolayı isteyen herkesin mushaf nüshalarına ulaşması geçmişte pek kolay bir durum değildi. Yazmalar açısından bakıldığında ise mushaf gibi son derece özenle ve genelde de biraz da kişiye özel olarak yazılan kitaplara sahip olmak ise işin diğer bir zor tarafı idi. İslam coğrafyasında Kur’ân, hayatın her alanında dillendirilip yazıldığından bir Müslüman için ona ulaşmak Batılı birisine göre kıyaslanmayacak derecede daha kolaydı.

Herhangi bir caminin iç ve dış süslemelerinde, bir çeşmenin başında, bir türbede, bir kervansarayın girişinde kısacası her yerde kısmî de olsa Kur’ân’dan bir sûreye veya âyet/lere rastlamak mümkün olduğu gibi ibadet esnasında Kur’ân okunmakta; cami ve eğitim kurumlarında ders olarak eğitimi verilmekteydi.

Kitaplara ulaşmak anlamında günümüzde şartlar biraz daha iyileşse bundan otuz kırk yıl öncesine kadar herhangi bir kitabın yazma nüshasına ulaşabilmek için bazı zorlukları aşmak gerekiyordu. Batılı birisinin farklı sebeplerden dolayı erişilmesi zor olan mushafı elde edebilmesi için ise biraz daha çaba göstermesi gerekmekteydi. Diğer taraftan kendi toplumlarındaki teolojik ve politik baskılar ayrı bir problem oluşturmaktaydı. Paganini’nin bastırdığı ilk mushaf nüshanın yaktırıldığı veya toplattırıldığı ifade edilmektedir.[13] Şunu da hemen ifade edelim ki Paganini’nin yaşadığı dönem, engizisyon mahkemelerinin kurulduğu dönemdir. Paganini’den sonraki zamanlarda Papa VII. Alexander’ın (ö. 1667) Kur’ân’ın her türlü basım ve tercümesini yasakladığı kaynaklarda zikredilmektedir.[14]

Matbaanın icadıyla birlikte ilmî, dinî, ticarî ve politik gibi farklı amaç ve gayelerle on altıncı yüzyılda matbu Kur’ân nüshalarının yanı sıra sûre neşirleri ortaya çıkmaya başlamış, ayrıca Kur’ân üzerine yapılan araştırmalar da günümüze kadar tüm hızıyla devam etmiştir. Avrupa’da gerçekleştirilen mushaf baskılarında kaç adet basıldıklarına dair bir bilgiye ulaşamadık. Bazı kaynaklarda maliyetli ve görkemli olduğu söylenen Petersburg mushafının az sayıda basıldığı ve belirli yerlere hediye olarak gönderildiği ifade edilirken[15] Rusya gibi ülkelerde ise daha çok politik amaçlı mushaf basımının gerçekleştirildiği[16] diğer taraftan II. Katerina’nın emriyle Kur’an’ın ilk defa Arap harfleriyle basıldığı ve ücretsiz olarak Kazak-Kırgızlar’a dağıtıldığı ve bu baskının 1789, 1790, 1793, 1796, 1798 yıllarında tekrarlandığı ifade edilmektedir.[17]

Selçuklu sultanı Alâeddin Keykubad’ın (ö. 634/1237) kullandığı Kûfî hatla yazılmış mushafa ait sayfa.

Avusturyalı diplomat Anton Prokesch von Osten (ö. 1876) mushafı Anadolu’dan aldığını söylemektedir. Mushaf günümüzde Avusturya Ulusal Kütüphanesi’ndedir.

Sultan III. Ahmed’in (ö. 1149/1736) İstanbul/Aksaray’daki Murad Paşa Camii’ne vakfettiği mushaftan iki sayfa. Sultan Ahmed’in tuğrasının da olduğu sayfada h. 1133 yılında vakfedildiği yazılıdır. Mushaf, günümüzde Amerika/The Walters Art Müzesi’ndedir.

 

Farklı kıraatlerin yansıtıldığı, her sayfasında kendisine hayran bırakan tezyinat, nakış ve süslemelerin olduğu, estetiğin sınırlarını zorlayan, bilgelikle yoğrulan son derece sanatkârane yazılmış bir mushaftan çiçek bahçesi gibi iki muhteşem sayfa.

Mushaf, günümüzde Amerika/The Walters Art Müzesi’ndedir.

————————————————————————–

[1]      Bu yazı, Kur’ân Araştırmaları ve Oryantalizm (İstanbul 2022) adlı çalışmada yer alan “Alman Ve Avusturyalı Oryantalistlerin “Mushaf” Neşrine Katkıları” adlı  makalemizin giriş kısmıdır.

[2]      el-Kıyâmet 75/18.

[3]      el-Alak 96/1.

[4]      el-Alak 96/4.

[5]      Ebû Osmân Amr b. Bahr b. Mahbûb el-Câhiz, el-Beyân ve’t-tebyîn, thk. Abdüsselâm Hârûn (Kahire: el-Hancî, 1418/1998), 1/79.

[6]      et-Tûr 52/3.

[7]      el-Kalem 68/1.

[8]      El-En’âm 6/7, 91.

[9]      El-Enbiyâ 21/104.

[10]    Tâhâ 20/133; en-Necm 53/36; el-A‘lâ 78/18, 19.

[11]  Avrupa’da on beş ve on altıncı yüzyıllarda “Orient/Doğu” başlığı altında yapılan çalışmaların, müslüman bilginlerin tasnifini yaptıkları ilimler üzerindeki çalışmalar olmaktan öte Kitâb-ı Mukaddes eksenli çalışmalar oldukları görülür. On beşinci yüzyıldan itibaren “Orient/Doğu” ile kastedilen artık Yahudilik veya Hıristiyanlığın ortaya çıktığı “coğrafya” eksenli araştırmalar değil, İslâm bilimlerinin ele alındığı bir disiplin olmuştur. Şunu da ifade edelim ki “Oryantalizm” denince her ne kadar akla hep o kötü niyet gelse de oryantalistlerin yaptıkları çalışmalara baktığımızda “oryantalizm”de teolojik anlamda olmasa da bilimsel çalışmalarda bir “yön” değişikliğinin diğer bir ifade ile “kıble değişikliği”nin meydana geldiğini söylemek mümkündür.

[12]    Johann Fück, Die Arabischen Studien in Europa (Leipzig: Harrassowitz, 1955), 90.

[13]  Olof Celsius, Historia Linguæ et Eruditionis Arabum  (Uppsala: 1694), 208; Samuel Friedrich Günther Wahl,  Neue Arabische Antologie: oder, Auserlesene Sammlung Seltener ve Grossentheils ers neu aus Handschriften Ausgehobener Stükke Aus Verschiedenen Fächern der Arabischen Litteratur; Eine Fortsezzung des Elementarbuchs für die Arabische Sprache und Litteratur…einem Glossarium  (Leipzig: Junius, 1791), 9; Friedrich Theodor Rink, “Was Steht von der Kritik für den Koran zu Erwarten”, Fundgruben des Orients 1 (1809), 129.

[14]    Fück, Die Arabischen Studien in Europa, 94; Ernst Harder, Der Koran (Leipzig: Insel, 1921), 69.

[15]    Rink, “Was Steht von der Kritik für den Koran zu Erwarten”, 130.

[16]    Necmettin Gökkır, Tanzimattan Günümüze Din-Devlet İlişkileri ve Siyaset Bağlamında Mushaf Basımı (İstanbul: M. Ü. İlahiyat Fakültesi yayınları, 2015), 52 vd.; İsmail Türkoğlu, “Rusya”, Türkiye Diyanet Vakfı İslâm Ansiklopedisi (İstanbul: TDV Yayınları, 2008), 35/269.

[17]    Gustav Pfanmüller, Handbuch der Islam-Literatur (Berlin/Leipzig: Gruyter, 1923), 208; Türkoğlu, “Rusya”, 35/269.

Daha Fazla Yükle

Yorum Bırakın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Çok Okunanlar